Erkeklerin yazdığı tarih kadınları silikleştirdi, görünmez kıldı. Kadın hareketinin tüm dünyada yükselişe geçmesiyle, tarihte kadının rolünü yeniden keşfetmeye başlayabildik, silikleşen kadın siluetleri berraklaşır oldu.
Paris Komünü’nün liderlerinden, Kızıl Azize namlı Louise Michel’i anlatan Kızıl Azize: Bir Ütopyanın Peşinde grafik romanı bu keşfin başarılı uğraklarından. James Joyce ve kızı Julia’nın hikâyesini aktaran Babalar ve Kızlarıve oy kullanma hakkı için mücadele eden kadınların anlatıldığı Öncü Kadınlar – Bir Direniş Hikâyesi kitaplarındaki gibi, eseri Mary M. Talbot yazdı, Bryan Talbot çizdi. Kitabın çevirmeni Damla Kellecioğlu.
Komün
Avrupa’da 19. yüzyılın ikinci yarısı çalkantılarla geçmekteydi. Fransa’da ağır şartlar altında ezilen işçi sınıfı örgütlenmeye ve başkaldırmaya başlamıştı. Louise Bonaparte’ın iktidarı yönetme gücünü kaybetmekteydi. İmparatorluk bu şartlar altında silahlanmış ve Prusya ile savaşa girmişti. İki ay içinde savaşı kaybettiler. Teslim anlaşması Paris’in silahsızlandırılmasını da gerektiriyordu.
AltÜst dergisinin ikinci sayısında Paris Komünü’nün 140. yılı için yazdığı yazıda Şenol Karakaş’ın ifadesiyle, memnuniyetsiz kitleler silahları teslim etmeyerek “ev kadınlarının erken uyarısı, Louise Michel gibi kadınlar tarafından yönetilen İlçe Güvenlik Komiteleri’nin müdahalesiyle direniş örgütlenmeye başladı. Kadınların, yaşlıların, çocukların Ulusal Muhafızlarla birlikte onurları için ölümü göze alma kararlılıkları karşısında, Fransız askerleri bu barışçıl kitle hareketiyle bütünleşti.”
Paris Komünü’nün ömrü yetmiş iki gün sürdü. Sanayi kamulaştırıldı, kullanılmayan atölyeler işçilerin eline geçti, kira borçları iptal edildi, boş mülkler evsizlere verildi. Kolluk kuvvetleri lağvedildi, halk silahlanarak kendi güvenliğini sağladı, adalet sistemi tümden değişip yargıç ve hakimler de diğer kamu görevlileri gibi seçimle iş başına geldi ve görevden geri alınabilir olmaları sağlandı. Tüm bu deneyimler, çok kısa sürse de, Marx’ın devlet teorisine muazzam bir katkı yaptı. Komün, demokratik, çoğulcu, işçi sınıfının aşağıdan yukarıya örgütlediği bir yönetim yapısıydı. Prusya’ya karşı savaşamayan Fransız burjuvazisi tüm güçleriyle Komün’e saldırdı. Paris’e girerek devasa bir katliam gerçekleştirdi.
Kızıl Azize
Louise Michel, Paris Komünü’nün sayısız kahramanlarından ve liderlerinden biriydi. Talbot’un öne çıkardığı özelliklerinden birisi, ütopyalara olan merakı; tamamen özgür, eşit ve tüm imkânların insanların hizmetinde olduğu gelişmiş bir geleceğe olan tutkusu. Bu tutku onun devrimci olmasını ve tüm olumsuzluklara rağmen yılmadan mücadele etmesini sağladı. Sadece egemenlere karşı mücadele eden bir figür değil. Mücadele içinde mücadele ederek, kadınların eşitliği için her fırsatı kollayan, kadınların proleterleşmesi için kooperatifler kurulmasını ve bu işyerlerinin kreş de barındırmasını savunan bir devrimci. Komün’e saldıran askerlerden, kendisine silahlı saldırı düzenleyen suikastçıya, herkesi ikna edebileceğine inanan ve kazanmaya çalışan bir Azize!
Komün’ün yenilgisi sonrası sürgüne yollandığı Yeni Kaledonya adasında da mücadele etmekten geri kalmadı. Tüm aşağılamalara rağmen yerlilerle birlikte hareket etti. Komünarlar gibi sürgüne yollanan Cezayirli Araplarla kurduğu yakınlık, ömrünün son politik gezisini Cezayir’e gerçekleştirmesine neden oldu. 1905 yılındaki cenazesi kalabalıkların eşliğinde, “Yaşasın komün” ve “Yaşasın Rus Devrimi” sloganları ile toprağa verildi.
Rusya’da 1905 yılında işgününün sekiz saate indirilmesi, asgari ücretin artırılması ve fazla mesainin kaldırılması için ellerinde haçlar ve Çar’ın resimleriyle Saray’a yürümüşler, fakat beklemedikleri bir tepkiyle, Çar’ın askerlerinin saldırısıyla karşılaşmışlardı. Bu katliamla birlikte ülkenin dört bir yanı bir yıl boyunca eylemlerle çalkalandı. Fransızların selamladığı 1905 Devrimi, Lenin’in deyimiyle, 1917’nin provasıydı. Petersburg İşçi Sovyeti’nin lideri olan Troçki, 1905 yılında Paris Komünü’nün 35. yılı için yazdığı bir makalede, “Bizim için Komün tarihi, kurtuluş için uluslararası mücadelede sadece büyük bir dramatik an, bir çeşit taktik tutum örneği değil, doğrudan ve dolaysız bir derstir” demekteydi. Troçki, 1921 yılında yazdığı başka bir makalede, muzaffer 1917 Devrimi’nin penceresinden “Tüm Komün tarihini sayfa sayfa çevirebiliriz ve onda bir tek ders buluruz: Güçlü bir parti liderliği zorunludur” tahlilini yapmıştı.
Yoksulluk, adaletsizlik, eşitsizlik ve zulüm bitmedi. Fakat insanların daha iyi bir dünya arayışı da son bulmadı. Bugün yine Fransa’nın sokakları Sarı Yeleklerin mücadelesiyle yankılanıyor. Louise Michel’in ütopyasına kavuşabilmek için alınacak dersler ve verilecek mücadele, geleceğin komünarlarını bekliyor.
Ozan Ekin Gökşin
Kızıl Azize: Bir Ütopyanın Peşinde
Mary M. Talbot, Bryan Talbot
Desen Yayınları, 2018