"Özellikle kentsel alanlarda kadının iktisadi faaliyete katılımında ‘’kayıtdışı çalışan kent kadını’’ odağındadır çünkü 2008 finansal krizi sonrası üretimin insan girdisi noktasında kadın ucuz emek gücüdür."
1970’lerden beri dünyada kadın istihdamında artış eğilimi olmasına karşılık Türkiye’de ka- dın istihdamı azalan bir seyir izlemiştir (UNDP, 2007; World Bank, 2009). 1989-2014 yılları arasında istihdam oranı yüzde 36.2’ den yüzde 26.6 seviyesine gerilemiştir. 2014 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda Türkiye 142 ülke içerisinde 125. sıradadır. Bu verilerle Türki- ye, Güney Avrupa ile Latin Amerika ülkelerinin, hatta Malezya’nın bile gerisindedir ve Orta- doğu ülkeleri ile aynı grupta yer almaktadır. Kadın istihdamının düşüklüğü ayrı bir sorunken toplam kadın istihdam oranının yüzde 50.7’sinin, tarım dışında ise yaklaşık yüzde 25 (TÜİK, Haziran 2014) kayıt dışı istihdamdan oluşması diğer bir ciddi sorundur. Bu durumun sorun teşkil etmesi yoksullukla bağıdır öyle ki; 2006-2009 yılları arasında TÜİK’in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması üzerinden yapılan bir çalışmada kalıcı yoksulların yüzde 93.1’i kayıt dışı istihdam edildiği ifade ediliyor. Çalışmanın bulguları kayıtdışı istihdamın yoksulluğa girişin önemli belirleyicilerden biri olduğunu ortaya koymaktadır (Şeker&Dayıoğlu, 2014). Özellikle kentsel alanlarda kadının iktisadi faaliyete katılımında ‘’kayıtdışı çalışan kent kadını’’ odağındadır çünkü 2008 finansal krizi sonrası üretimin insan girdisi noktasında kadın ucuz emek gücüdür.
1970’li yıllardan sonra gelişmekte olan ülkeler için geçici olduğu düşünülen kayıt dışılık; ‘kayıt dışı sektör’ kavramıyla tarım dışı iktisadi faaliyetler için kayıtlı-kayıt dışı ayrımı yapılarak ifade edilmeye başlanmıştır. Kayıt dışı çalışma kentlerde özellikle hizmet sektöründe faaliyet göstermektedir. Bu faaliyet kapsamında kayıt dışı işletmelere hizmet sağlayan kayıt dışı gıda hizmeti, temizlik hizmeti veren taşeronlar, temizlik işçileri, atık toplama, lojistik gibi kayıt dışı faaliyet ağı oluşmaktadır. Kayıtdışı çalışma kentlere göç ile birlikte kayıtlı çalışma koşullarında yer edinemeyip geçici çalışan niteliksiz işgücünün çok az ücretlerle çalışarak gelir sağladığı bir marjinal sektör; yani özellikle gelişmekte olan ülkelerde sistemin önemli bir aracı şeklinde ikinci bir piyasa olarak da ifade edilmiştir. İhracata dayalı endüstrileşme ve endüstrilerin ge- lişmekte olan ülkelere kaydırılması kayıt dışı istihdamı artırmakla beraber ucuz ve esnek iş- gücü olarak kadınları tercih ediyor. Kayıt dışı çalışan kadınlar işsizlik sigortasından yararlanamama, işlerine keyfi bir şekilde son verilmesi, doğum izni haklarından mahrum olmaları, yıllık izin alamamaları, sendikaya üye olamamaları gibi bir durumları yok, Resmi çalışma sürelerinde de fazla çalıştırılmaları, kıdem tazminatından faydalanamamaları, meslek hastalıklarından malulen emeklilik haklarının olmaması, iş kazalarına maruz kalma riskinin yüksek olması gibi pek çok soruna işaret ediyor.
Güvencesiz çalışma halinin kentteki yoksul kesimlerin yaşam koşullarına birebir denk düştüğü de birçok akademi araştırma neticesinde ortaya konulmuştur.
İşgücünde kayıt dışı çalışmaya kadınların erkeklerden daha fazla katılıyor olmalarının se- bebi; geçimlik gelirden yoksun olma halinin kayıt dışı çalışmaya, düzensiz gelire mecbur bı- rakıyor olmasıdır (ILO, 2002). Kayıtdışı sektördeki düşük kazanç ortalaması da doğrudan yoksulluğa sebep olan bir faktördür. Kadın yoksulluğunun yoksulluk üzerinde önemli etkisi görülürken kadının kayıt dışı çalışma koşulları içerisinde çalışma imkânı bulabiliyor olması kendi yoksulluğu ve ailesinin yoksulluğu ile baş edebilmesini zorlaştırmaktadır; bu durum yaşam kalitesini düşürüp yoksulluğun kadınsılaşmasını pekiştirici etkide bulunuyor.
Türkiye’de 1980 sonrasında kayıt dışı sektör büyümüş; yoksulluğun durumunun daha da derinleşmesine neden olmuştur. Bununla birlikte kente göçler neticesinde tarımdan kopan kadın işgücü kente geldiğinde iktisadi faaliyete katılamadığından kadın istihdam oranında düşüşler gözleniyor. Ayrıca kente göç ederek tarımdan kopan kadınlar için; özellikle kriz durumlarında göç etmiş ailenin tutunamadığı ekonomik şartlar söz konusu olduğunda geri dönmenin tercih edilebilir bir strateji olmadığı gözlemleniyor. Bu durum kalıcı yoksul ya da yoksulluğa yeni girmiş ailelerde vasıfsız kadınların gelir olarak kayıt dışı hizmet sektöründe yer edinebilmesiyle sonuçlanmaktadır.
2008 yılında yayımlanan Buğra ve Keyder’in çalışmasına göre kentlerde kadın istihdam oranı yüzde 16.7’dir. Türkiye genelinde zaten düşük olan kadın istihdam oranı kent nüfusunun en yoksul kesiminde ise yüzde 9.4 gibi çarpıcı oranda düşük bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Kayıtdışı, güvencesiz ve uzun soluklu olmayan istihdam yapısı yoksul kesimin yoksulluğa girişini kolaylaştırırken yoksulluktan çıkışını da zorlaştırmaktadır. Kentlerin en yoksul kesimlerinde yoksulluğu aşamamanın en önemli göstergelerinden birinin yüzde 9.4 olması zaten düşük olan Türkiye ortalamasından çok daha düşük olan kadın istihdam oranı olduğu gözlemlenebilir.
Ocak 2014 TÜİK Hanehalkı İşgücü Anketi verilerine göre kayıt dışı istihdamda 2013’e göre 401 bin azalış var fakat bu azalışın 329 bini erkek; kadın istihdamındaki azalış ise 71 bin- dir. Kayıt dışı azalışta da bir cinsiyet eşitsizliği söz konusudur. İstihdamın kayıt dışı olması işgücünün sosyal ve yapısal özelliklerinin yanı sıra ekonomik konjonktürün etkisinden de kaynaklanmaktadır; bu sebeple eşitsizliğin kaynağı buralarda da aranmalıdır.
Türkiye geneli için ifade edilen kayıt dışılık bölgeler bazında incelendiğinde bu eşitsizlik içinde çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin; 2013 yılındaki yüzde 37 olan kayıtdışılık oranı Güneydoğu bölgelerinde yüzde 70’lere kadar çıkmaktadır. 2005’ten 2013’e kayıt dışılıktaki yüzde 38’lik düşüşte Batı’ya oranla diğer bölgelerde çok yüzdelerle düşüş ifade edilmektedir. Bu durumda ulusal verilerden ziyade bölgesel veriler işgücü piyasası ve çalışanlar üzerine geliştirilecek politikalarda daha anlamlı sonuçlar verebilir.
TÜİK’in işgücü istatistiklerine göre 2005 yılından 2012 yılına kentlerde kadın istihdamı yüzde 56 oranında artış göstermiştir. Bu dönemde yapısal dinamiğe orta yaşlı ev kadınları ve eğitim seviyesi lise altı eğitim düzeyine sahip kadınlar da eklenmiştir. Yani bu durum vasıfsız kentli kadınların büyük bir kısmının çalışma hayatına girdiğini ifade etmektedir. Ayrıca veriler kadın istihdam artışının yüzde 84’ünün hizmet sektöründe gerçekleşmiş olduğunu gösteriyor.
Yukarıda ifade edilmeye çalışılan görünümde kent alanında kayıt dışı çalışan kadın yoksulluğunun sebeplerine bakarken kadının kayıt dışı çalışmada tercih edilmesinin sebepleri özetle; kayıt dışı çalışan kent kadının yoksulluğunun belirleyicileri, bölgesel olarak yapısal yoksulluk belirleyicileri, yeni yoksullukta kadının kalıcı yoksulluğa giriş çıkış süreçlerinin nasıl olduğu ve sebepleriyle belirlenmesiyle daha net bir görünüm kazanacaktır. Bu bağlamda kent nüfusunun kayıtsız çalışan yoksul kadınlarının nüfusun yüzde kaçını oluşturduğu, hangi profildeki hanelerde kayıt dışı çalışan kadının ne zamandır yoksul olduğu gibi yoksulluğun bileşenlerini açıklayan göstergelerin ortaya konulması kayıt dışı çalışan kadın yoksulluğu ile mücadelede iktisadi sisteme dair sistemin bu anlamda mücadelemizi kodlayıp daha da sert politikalarla karşımıza çıkmasından ziyade çözüm odaklı protest bir tavır almamızı sağlayabilir.
Sinem Atakul, Ekonomi doktora öğrencisi