“Anneliği kadınların var oluş sebebi ve asli görevi olarak gören anlayış ile sermayenin çıkarları birebir örtüşüyor. Kadınlara 3-5 çocuk yapmaları dayattırılırken, esnek çalışma sanki tek alternatifmiş gibi ileri sürülüyor.”
Kapitalist sistem içinde kadın, erkek ve bazen çocuk olarak hayatta kalmamızın tek koşulu bir ücret karşılığı emeğimizi birilerine satmaktır. Bu çok normal, olağan, bazıları için sorgulanması bile yadırganan ilişki içinde ödenmeyen emeğimizin karşılığı olan artı değer ise kapitalistlerin sermayesi, zenginliği ve başka sermayedarlar karşısında rekabet güçlerini arttırmalarının tek kaynağı. Kapitalist üretim tarzı içinde 150 yılı aşkın sürede bolca eşitsizliğe, adaletsizliğe, sömürü ve acıya tanık olduk. Ve bu sömürüden doğurganlığımız bahane edilerek en fazla nasibini alan biz kadınlarız. Yakın zamanda Sağlık Bakanı Müzzinoğlu “Anneler dünyada, bir başkasının sahip olamayacağı annelik kariyerine sahip oluyorlar” demişti. Kadınlara “anne” olmalarının dayatıldığı, çok çocuk doğurmanın “vatani görev” sayıldığı dönemlerin ekonomik krizlere, savaş ortamlarına denk gelmesi hiç tesadüf değil. Milliyetçiliğin tavan yaptığı, işçi haklarına yönelik saldırıların yoğunlaştığı ve toplumun en ezilen unsurları kadınlar üzerinden yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı dönemler oluyor.
Kapitalistler krize hazırlanıyor
1970’lerden itibaren azalan kâr oranlarının yarattığı krize çözüm için hayata geçirilen neoliberal politikaların amacı sermayenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasıydı. Devraldığından daha derin eşitsizlik ve yoksulluğa yol açan neoliberal politikaların bu kadar rahat dile getirilebilmesi, uygulanabilmesinin bir nedeni de -bir bakıma başarısı da diyebiliriz- bu politikaların sağduyumuza seslenir bir tarzda lanse edilmesinde yatıyor. Örneğin Türkiye’de yasal düzenlemelerinin yapıldığı esnek çalışmanın esas çalışanların faydasına olduğunu savunmak büyük bir marifet gerektirir. Ama TÜSİAD esnek çalışmayı zaman içinde yapmak istediğimiz ama yapamadığımız ya da gönlümüzden geçen başka işler olmasına rağmen bunları gerçekleştirecek, yapabilecek zamanımız olmadığı için tavsiye ettiğini “09.00-17.00 mesaisinin bize uymadığını” fark ettiklerini söyleyerek bu misyonu büyük bir başarıyla yerine getiriyor. Neredeyse Marks ve Engels’in Alman İdeolojisinde anlattıkları herkesin dilediği alanda uzmanlaşabileceği, bu gün bir şey ve yarın başka bir şey yapabileceği, sabah avlanmak, öğleden sonra balık tutmanın olanaklı hale gelebileceği komünist bir toplumu tarif ediyorlar. Oysa kapitalizm altında esnek çalışma daha düşük ücret, yan ödenekler ve sosyal haklar olmadan, iş güvencesi olmaksızın çalışmanın yasalarla yaygınlaştırılmasından başka bir anlama gelmiyor. Ve bunun biz çalışanların değil her açıdan patronların faydasına olduğu çok açık.
Neoliberalizmin kadını yeniden keşfedişi
Neoliberalizm sermayenin gereklerine göre işgücünü yeniden yapılandırırken kadınlara da özel bir rol biçiyor. Kadınların toplumsal yaşamdan dışlanmışlığının, yoksulluğunun giderilmesi küresel ölçekteki tüm kurumların beş, on yıllık eylem planlarının ilk sıralarında yer alıyor. Dünya Bankası, IMF ‘nin “Yeni” kalkınma anlayışının temelinde gençler ama özellikle kadınlar vurgulanıyor. Sağlıklı ailelerin, krizler ya da çevresel etkiler karşısında daha dayanıklı olacağı, kısıtlı kaynaklar ve hassas ekosistem üzerindeki endişeleri azaltabileceği, daha tekinsiz hale gelen dünyada kadınların rol üstlenmesi gerektiğinden bahsediliyor. Ulusların temelindeki güçlü ailelerin ve toplumların belkemiği olduğu ifade edilen kadınlara, aile ve toplum bütçesinin dengeleyicisi rolüyle yoksullukla mücadelede de başrol veriliyor
Bu söylem hayatın tüm yükünü, yoksulluğu kadınlara yıkmakta. Çünkü en gelişmiş kapitalist ülkelerde bile kemer sıkma politikaları kapsamında yok edilen sosyal haklardan en fazla kadınlar etkileniyor. Kadınların istihdama katılımı önündeki temel engellerden biri olan ev-çocuk ve diğer aile bireylerine ilişkin bakım yükümlülüklerinin, devlet ve işveren tarafından karşılanması ise yeni kalkınma anlayışı içinde hiç yer almıyor. Tıpkı AKP hükümetinin politikalarında yer almadığı gibi.
Neoliberal AKP’nin kadın politikası
AKP hükümetinin 2023 yılına dair çok çeşitli alanlarda hedefleri var. Bu hedeflerden biri Türkiye’nin dünya ekonomisinde ilk 10’da yer alması. Böyle bir hedefe ulaşmak için ulusal ve uluslararası yatırım olanaklarını cazip kılacak olan ucuz işgücü ve genç nüfus. AKP hükümetinin 10. Kalkınma Planı 2014-2023 Ulusal İstihdam Stratejisi 1980’li yıllarda IMF ve Dünya Bankası’nın kamuda dayattığı esnek ve sözleşmeli personel uygulamasının devamı niteliğinde. Kriz ve küresel rekabet koşullarına uyum sağlama çabalarının sonucu gündeme gelen esnek çalışma; tam zamanlı, yasal koruma altında olan ve iş sözleşmelerine dayalı tipik istihdamın yerine, zaman ve içerik olarak esnek, kısmi, keyfi çalışmayı ifade ediyor. Esnek çalışma TİSK, TÜSİAD, TOBB gibi işveren kuruluşlarının yıllardır talebi oldu. Ve AKP sermeyenin talep ettiği daha ucuz ve daha güvencesiz çalışma koşullarını “kadınların istihdamını artıracağız” söylemi içinde meşrulaştırılarak Ulusal İstihdam Stratejisi, Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması yasa tasarısı ve Kadın İstihdam yasa tasarısı gibi çeşitli başlıklarda yasallaştırmaya ve yaygınlaştırma gayretkeşliğinde.
AKP kadınlara ne vaat ediyor
Kadın İstihdam Paketi’nde doğum izni süresinin 16’dan 24 haftaya çıkarılmasına Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı “Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Doğum yapan kadına sağlanacak ek haklar, kadınları iş hayatından etmesin” dediğinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, “Ben de özel sektörden geldim. (…) Özel sektöre ekstra yük değil. Onların işini kolaylaştıracak katı çalışma hayatından esnek çalışmaya geçilecek. İş dünyasının önündeki engelleri kaldırıyoruz, asla yeni engel koymayız” sözleriyle yanıt verirken doğum süresi de anında 24 haftandan 18 haftaya geri çekildi. Bakan “konu açısından endişelenecek bir durum yok” derken paketi hazırlama amaçlarını nüfusu arttırmak, aile hayatı ile çalışma hayatını desteklemek ve bütün bunları işletmelere ilave yük getirmeden yapacaklarının garantisini verdi. Aslında Bakanın bunca açıklama yapmasına gerek yoktu. Zaten hem hazırladıkları yasa tasarısı hem de hâlihazırdaki işleyiş işverenlere ek bir maliyet getirmeyeceğini garantiliyor. Örneğin, taslakta yeni bir düzenleme olarak getirilen hamile ve emziren kadınların 1 yıl süresince fazla mesai yapamayacağı ve gece çalışamayacağı hükmü mevcut yasa ve yönetmeliklerde zaten var. Uygulanıyor mu? Hayır! Yine mevcut yasalarda ve yönetmeliklerde 100 ila 150 arası kadın işçi çalıştıran işyerlerinde emzirme odası, 150’nin üzerinde kadın işçi çalıştıran işyerlerinde kreş yükümlülüğü var. Yeni tasarıda bu hakları daha ileriye taşıyan bir düzenleme olmadığı gibi var olan düzenlemeler dahi uygulanmıyor. İşyerlerinde kreş olup olmadığı denetlenmiyor, olmayan işyerlerine yönelik herhangi bir yaptırım uygulanmıyor. Hatta daha fazlası yapılıyor; Maliye Bakanlığı, kamu kreşlerine harcama yapılmasını engelleyen tebliğler yayınlıyor, özel sektörde kreş talep etmek kimi zaman işten atılmaya gerekçe oluşturuyor, kadın işçilere sahte formlar imzalatarak dışarıdan kreş hizmeti satın alınmış gibi gösteriliyor ve kadınlar işe alınırken çocuk doğurmayacaklarına ilişkin imzalı yazılar alınıyor.
Büyük bir çoşku ile kamuoyu ile paylaşılan iş ve aile yaşamının uyumlaştırılması ile kadın istihdamını artıracağı iddia edilen ve Meclis gündeminde bulunan Ailenin Dinamik Nüfus Yapısının Korunmasına İlişkin Kanun Tasarısı ise kadınlar için tam bir felaket. Tasarı açıkça Türkiye’de doğurganlık hızının düşmesi ile işgücünde yaşanacak sıkıntının giderilmesi için hazırlanmış. Tasarı, doğum sonrası ücretsiz izinlerin emekliliğe sayılması, birinci çocuk için 300, ikincide 400, üçüncüde de 600 lira doğum yardımı yapılmasını içeriyor. Kadınları tam bir kuluçka makinesine indirgeyen tasarıda doğum sonrası yarı zamanlı çalışma gündeme getiriliyor ve doğum yapan kadının izinli olduğu süre bir başka kişi tarafından özel istihdam büroları aracılığı ile geçici iş ilişkisi yoluyla doldurulacağı belirtiliyor.
Tasarı, kadın istihdamını arttırma, kadınların çalışma yaşamından kopmasının engellenme gibi gerekçelerle “müjdelenmiş” olsa da içeriği ve gerçekliği tam aksini söylüyor. Öncelikle “çocuk bakım sorumluluğunun ebeveynlerin ortak sorumluluğu”nda olduğu bahsedilse de çocukların bakımından sadece kadınlar sorumlu tutuluyor. Doğum sonrası yarı zamanlı çalışma seçeneği ile kadınların çalışma yaşamından geri çekilmesine engel olunacağı varsayılmış. Kamuda çalışan kadınlara, analık izninden sonra ilk çocuk için 60 gün, ikincide 120 gün ve üçüncüde 180 gün yarı zamanlı çalışma seçeneği getirilmiş. Çocukların zorunlu eğitim süresince çalışan ebeveynlerin haftalık çalışma saatlerini, yarısı kadar azaltarak çalışma imkânı da tasarıda yer alıyor. Kadınların sürekli doğurması empoze edildiği ve kürtaj hakkının sınırlandırıldığı bir süreçte üç çocuk sahibi olan bir kadının tasarıya göre zorunlu eğitim süresi göz önüne alınarak geçireceği yarı zamanlı çalışmasının toplamı 16,5 yılı buluyor. Bu durum çok net biçimde kamuda kadınların değil erkeklerin istihdamının artmasına yol açacaktır. Özel sektörde çalışan kadınlar için ise ücretsiz doğum izni süresi kadar yarı zamanlı çalışma seçeneği sunuluyor. Patronların yarı zamanlı çalışacak bir kadın işçiyi tercih etmeyeceklerini tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
Anneliği kadınların varoluş sebebi ve asli görevi olarak gören anlayış ile sermayenin çıkarları birebir örtüşüyor. Kadınlara 3-5 çocuk yapmaları dayattırılırken, esnek çalışma sanki tek alternatifmiş gibi ileri sürülüyor. Zaten kadınlar tarafından yapılan çocuk ve yaşlılara bakım işleri yeni bir şeymiş gibi iş ve aile yaşamının uyumlulaştırılması adı altında pazarlanıyor. Kadınlar için olumlu yönde değişen bir şey olmadığı gibi kadın ve erkek çalışanları olumsuz etkileyecek, cinsiyetçi işbölümünü pekiştirecek pek çok düzenleme yapılıyor.
Nuran Yüce
Özel İstihdam Büroları: “Kullan at sistemi”
Özel istihdam büroları ve geçici iş ilişkisinin önündeki yasal engellerin kamu sektörünü de kapsayacak şekilde kaldırmayı hedefleyen girişimlerin meşruiyeti kadınlar üzerinden sağlanmaya çalışılıyor. Çocuk ve hastalara bakmakla yükümlendirilen kadınların daha ucuz işgücü piyasası içinde yerleri olmayacak. Özel istihdam bürosu yetkilisinin ifade ettiği gibi “bir orta yaşlıya karşı beş genç bulunuyor.”
Kurulmak istenen özel istihdam büroları, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşmasının aracı olacak. Esnek çalışma için geçerli olan olumsuzluklar, özel istihdam bürolar aracılığıyla sağlanan geçici iş ilişkisi için de geçerli. Sonuçta;
* İşverenlerin emek maliyetlerini düşürme, işverenlerin herhangi bir maliyete katlanmadan işgücü sayısını ve çalışma saatleri ile oynayabilmelerini mümkün kılacak,
* Çalışanların geçici ve kadrolu işçiler olarak bölünmesine yol açacak ve sendikalaşmayı daha güç hale getirecek,
* Geleceğin belirsiz olması, sosyal hakların kaybı, düşük ücret gibi özellikleriyle geçici iş ilişkisi, esnek çalışmanın en olumsuz biçimi. Kalıcı iş bulmayı geciktirdiği gibi geçiciliğin sürekli bir hal almasına da yol açacak. Patronlar grevlerde, iş yavaşlatmalarda ya da toplu işten çıkarma durumlarında özel istihdam bürolarından çok rahat biçimde işçi bulabileceklerini biliyorlar ve bu nedenle bu yasaların biran önce çıkarılmasını istiyorlar.
Özel istihdam büroları - güvencesiz çalışma verileri*
- Türkiye’de kadınların işsizlik oranı erkeklerden daha yüksek. Erkeklerde resmi işsizlik oranı % 9,1, kadınlarda % 11, gençlerde % 16,7 (TUİK 2014)
- İstihdama katılanların yaklaşık yarısı kayıt dışı. 2014’de kadın istihdamının % 47’si kayıt dışı. Başka bir ifadeyle kadınlar sosyal güvenlik şemsiyesinin dışında.
- İngiltere’de esnek çalışanlar, aynı işi yapan tam zamanlı çalışanların saat ücretinin % 68’ini alıyor.
- Almanya’da geçici istihdam büroları aracılığıyla çalışanların ücretleri diğer çalışanların ücretlerinin % 20 ile % 40 altında.
- İspanya’da geçici çalışanlar, diğer çalışanlardan % 10 ile % 15 düşük saat ücreti alıyorlar.
- Amerika’nın en hızlı büyüyen şirketlerinin % 83’ü, önceleri işe aldıkları kişilerce yapılan işleri artık geçici işçilere yaptırıyor.
- Avrupa’da, işten çıkarmanın maliyetinden kurtulmak isteyen işverenler geçici işçi çalıştırıyor. Kurumların % 27’si geçici çalışma bürosu çalışanlarını kalıcı istihdam edilenlerin yerine istihdam ediyor.
- Fransa’da yeni işe alımların % 86’sı geçici süreli sözleşmelerle gerçekleştiriliyor.
- ABD ve Avrupa’da günde ortalama 4.5 milyondan fazla geçici işçinin çalıştığı ve toplam geçici işçi sayısının yaklaşık 36 milyon kişiye yaklaştığı tahmin ediliyor.
- ABD’de Özel istihdam bürolarının pazar hacmi 1976’da 1 milyar dolar, 2000’li yılların başında 100 milyar dolara ulaştı.
- Özel istihdam bürolarının sayısı 1959 ile 1980 yılları arasında % 220 oranında artış gösterdi.
- ABD’de geçici işgücü kullanımı 1980-2000 yılları arasındaki yirmi yıllık süre içinde % 400 arttı.
- ABD’de bir havayolları firması, 1993’de 28 havaalanında bilet gişelerini dışarıdan firmalara verdi, yaklaşık 550 gişe görevlisinin konumu geçici işçiye çevrildi ve ücretler bir anda düştü.
- ABD’de ulusal ölçekte bir satış zincirinde müşteri hizmetleri merkezleri dışarıdan firmalara devredildi saatte 10 ila 12 dolar kazanan 5000 çalışanın yerini saatte 6.5 ila 8 dolar kazanan geçici işçiler aldı.
- 2010 yılında Almanya’da yaratılan yeni istihdamın % 53’ünü geçici istihdam büroları aracılığıyla temin edilen işler oluşturuyor.
*Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) “Özel İstihdam Büroları ve Bürolar Aracılığıyla Geçici İş İlişkisi: Kadın İstihdamı için Çözüm Mü? Güvencesiz Esneklik için Tuzak Mı?” 2015 Ekim
Ne istiyoruz?
Her ne kadar kadınlar giderek işgücünün vazgeçilmez bir kesimini oluşturuyor olsa da halen her üç kadından sadece birisinin işgücüne katıldığı göz önüne alındığında kadınların istihdamı için gerçek tedbirler alınmalıdır. Her şeyden önce politikaların temelinde ailenin değil birey olarak kadınların güçlendirilmesi temel alınmalıdır. Bu nedenle hükümetin tüm düzenlemelerinde yer alan kadınları eş, anne, kuluçka makinası, hasta ve yaşlı bakımından sorumlu gören cinsiyetçi anlayışla her düzeyde mücadele etmeliyiz. Çünkü bu anlayış yıkılmadan kadın ve erkeğin eşit haklara sahip olması mümkün olmayacaktır.
Neoliberal politikaların uygulayıcısı AKP’nin bedenimize, emeğimize ve tüm hayatımıza müdahale etmeye çalıştığı tasarıları, paketleri, söylemleri mücadelemizle çöpe atmalıyız.
*Çocuk bakımı sadece kadınların sorumluluğunda değildir. Hem işyerlerinde hem mahallelerde ücretsiz kreş ve bakım evleri istiyoruz.
* Kadınları kuluçka makinası olarak gören, doğurganlığına ve bedenine müdahale eden tüm düzenlemeler yasalardan çıkarılmalıdır. Çocuk doğurup doğurmayacağımıza, kaç çocuk doğuracağımıza, kürtaj olup olmayacağımıza kendimiz karar veririz.
* Tüm işlerde ve mesleklerde cinsiyetçi işbölümleri ortadan kaldırılmalı, kadın ve erkek eşitliği sağlanmalıdır. Eşit işe eşit ücret istiyoruz.
*Özel istihdam bürolarına hayır diyoruz. Esnek çalışma biçimlerine kadın ve erkek tüm işçiler için son verilmelidir. Tüm çalışanlara için iş güvencesi ve tam istihdam istiyoruz.
Aslında biz eşit ve özgür yaşayabileceğimiz başka bir dünya istiyoruz!