DSİP'li kadınlardan 8 Mart'ın hedef gösterilmesine tepki

13.03.2019 - 20:09
Haberi paylaş

DSİP'li kadınlar, 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü sonrası devam eden tartışmalara ilişkin görüşlerini kamuoyuyla paylaştı.

Sosyalist İşçi'nin 636. sayısında konuya ilişkin yer alan makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz:

8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü üzerine

İktidar uzun yıllardır kendi tabanının iç, dış, türlü tehditlerin saldırısı altında olduğunu anlatıp söz konusu tabanı kendi kanatları altında bir arada tutmaya çalışıyor. Devletin, dini ve ulusal kimliğin, değerlerin ve ailenin daimi bir tehdit altında olduğunu, kendisinin de tüm bunların koruyucusu olduğunu anlatıp duruyor. Kuşkusuz bunu yaparken tehdit ilan ettiklerini akıl almaz iftiralarla hedef hâline getiriyor. Bu taktiğin türlü versiyonlarını yıllar içerisinde gördük. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü, hemen seçim arifesinde bu taktiğin malzemesi hâline getirilmek isteniyor.

Yerli milli koalisyon, gece yürüyüşünde toplanan on binlerce kadının ezanı protesto ettiği yalanıyla kadınları hedef hâline getiriyor. Üstelik bu karalama kampanyasının, iktidarın alışageldik kutuplaştırma taktiğinden başka bir anlamı daha var. Bir süredir sistematik olarak kadınların kazanılmış haklarına dönük nefret köpürtülmeye çalışılıyor. Akit adlı yayın organı, eksik de olsa kadınları koruyan içeriğe sahip 6284. sayılı yasaya karşı kampanyanın liderliğini üstleniyor. Nafaka hakkının kaldırılmasını, istismarcılara affı savunuyor. Hükümet bu kadın düşmanı talepleri ‘değerlendiriyor’, torba yasalarla meclisten geçirmeye çalışıyor. Küresel çapta otoriter sağın el yükselttiği iklimi fırsat bilen Türkiye’deki iktidar da kadınların haklarını törpülemek istiyor. Böylesi siyasi iklimlerde her türlü baskıcı egemen sınıf politikasını piyasaya sürmek daha kolay hâle geliyor. Sağ iklimden faydalanan sadece iktidar değil. Pusuda bekleyen faşist gruplar, iktidarın hedef göstermesinin ardından Taksim’de nefret yürüyüşü yapmak için uygun fırsatı bulduklarını düşündü.

Kadın hareketi, OHAL dönemi dahil olmak üzere, Türkiye’de son yıllarda kitlesel olarak sokağa çıkabilme becerisini ve gücünü gösterebilen yegane hareket. Gece yürüyüşünü hedef hâline getirenler, kadın hareketinin bu gücünü, sokakta kalan tek kitlesel mobilizasyonu kırmak istiyor. Bir yandan seçim öncesi kutuplaştırmayı derinleştirirken, diğer yandan muhalefetin elindeki önemli mevzilerden bir tanesini  baskılamaya çalışıyor. Böylece hem kalan müstesna sokak gücünü yok etmeyi hem de kadın düşmanı politikaları kolaylıkla uygulamayı hedefliyor.

Ancak kadın hareketinin ve taleplerinin meşruiyeti, iktidarın işinin o kadar kolay olmadığını gösteriyor. Erdoğan, Bahçeli ve hükümet sözcüsü Ömer Çelik, ‘ezan protesto edildi’ iddiasından geri adım atmazken, iktidar bloğunun farklı aktörleri bu iddianın yalan olduğunu kabul etmek zorunda kaldı.

Birbirinden farklı yaşta, inançta, görüşte on binlerce kadın, haklarını savunmak için ıslığıyla, çığlığıyla, kahkahasıyla, sloganıyla, her yıl olduğu gibi muazzam bir gürültüyle Taksim’deydi. Ezan protesto etmek için değil yürüyüşümüzü yapmak için oradaydık. 16 yıldır o caddede yapılan yürüyüş bu kez polis tarafından engellenmeseydi, belki de o saatte gösteri çoktan bitmiş olacaktı. İktidara ve medyasına bakan bir kadın, o gece başka bir gezegende olduğunu sanabilir. Çünkü polisin iki koldan yolu kapatarak binlerce kadını sıkıştırmasından, izdihamdan, meşru taleplerin şiddetle karşılanmasından, gazdan etkilenmiş kadınların öfkesi karşısında sırıtan polislerden, müdahaleden etkilenen çocuklardan bahseden yok. Bizim 8 Martımız özgürlük sloganlarının atıldığı harika bir eylemdi, yürüyebilseydik daha tatlı olurdu. Polis müdahalesi bile ne kadar haklı ve güçlü olduğumuz gerçeğini bize unutturmayı, tadımızı kaçırmayı başaramadı. Kadın hareketi, Türkiye’deki kutuplaşmayı aşmanın yolunu defalarca gösterdi. Yalanlarınızla bizi o kutuplaşmanın malzemesi yapamazsınız.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol