(Röportaj) Gülay Yaşar: “Sendikalar iş güvenliği için birleşmeli”

22.02.2016 - 07:47
Haberi paylaş

Kıdem tazminatının gaspı ve kiralık işçi uygulamasının yanı sıra 657 sayılı yasada yapılmak istenen değişiklik de işçi sınıfının karşı karşıya olduğu en büyük saldırılardan biri. İşçilerin tamamını etkileyecek bu neoliberal politikalara karşı her kesimden güçlü bir mücadelenin oluşturulması çok önemli. Sosyalist İşçi gazetesi, kamu çalışanı olan Gülay Yaşar’la öngörülen yasal değişikliği ve işçiler için ne anlama geldiğini konuştu.

Röportaj şöyleydi:

657 sayılı yasada nasıl bir değişiklik yapılması planlanıyor?

Gülay Yaşar: 657 nolu yasa; 1965’te yapılan, üzerinde yaklaşık 600 değişiklik uygulanan, devlet memurları kanunu. Beş yıldır 657’yi çok tartışıyoruz, sürekli bununla ilgili haberler çıkıyor. Ama değişikliğin nasıl, hangi içerikle olacağıyla ilgili çok net bilgiler paylaşılmıyor. Hatta sendikalarla da paylaşılmıyor. Ne olacağı sanki bir sır gibi saklanıyor. Ama iş güvencesinin kaldırılmasının yasallaşmasının söz konusu olduğunu biliyoruz.

Bu sadece AKP hükümetine bağlı bir değişiklik mi?

Aslında 657’nin değiştirilmesi neoliberalizmin uygulanması, dünyada ve Türkiye’de yaygınlaşmasıyla çok bağlantılı. Özellikle 24 Ocak kararlarından itibaren kamu hizmetleri adım adım dönüştürüldü. Çalışma biçimleri yeniden tanımlanmaya başladı. Esnek çalışma, performans değerlendirme, kısa süreli, geçici sözleşmeli çalışma gibi kavramlarla tanışmaya başladık. İstihdam biçimi güvenceliden güvencesize dönüşmeye başladı. Hizmet alanlar açısından da kamu hizmeti algısı değişmeye başladı. Eskiden ücret ödemeden aldığımız bazı hizmetleri artık ücret ödeyerek almaya başladık. Hastaneye gittiğimizde ödediğimiz katkı payları gibi. Bu saldırıları hep süslü kelimelerle ifade etmeye çalıştılar. Kalite, verimlilik, sürdürülebilirlik, performans, takım lideri gibi. Hepsi esnek ve güvencesiz çalışmanın zeminini hazırlayan kavramlar. Performans değerlendirme demek insanları daha güvencesiz ve uzun saatler çalıştırmaktır.

Daha önce iş güvenliğine yönelik böyle bir saldırı oldu mu?

AKP iktidara geldiğinden beri kamu kurumlarını özelleştirme ve taşeron işçi çalıştırma uygulamalarını zaten yapıyor. Kamu istihdam rejimi tartışmasını ilk kez 2003’te gündeme getirdi. Bir yasa çıkarmaya çalıştı. Ciddi bir toplumsal tepkiyle karşılaştığı için bu yasa rafa kaldırıldı. Ama AKP durmadı. Torba yasalarla iş güvencesini kaldırma yönünde uygulamalar yaptı. Şubat 2011’de kabul edilen bir torba yasa var. 657’deki maddelerde birçok değişiklik yapıldı ve bunlar şu anda aslında geçti, uygulanmayı bekliyor. Önümüzdeki dönemde iş güvencesinin nasıl kaldırılacağının habercisi gibi bu torba yasa.

“Kadrosu kaldırılan memurlar en geç 6 ay içerisinde kendi kurumlarında başka bir kadroya atanırlar” diye bir madde var bu torba yasada. Yani diyelim ki çalıştığım kurum özelleşti ve benim orada kadrom yok, 6 ay içinde beni başka bir kuruma atıyor devlet ve bu kurumda sözleşme statüm bir anda değişiyor. Tekel işçilerine olan durum gibi. Birden ücret ve özlük haklarında yarı yarıya kayıplar yaşanıyor bu maddeyle birlikte. Bu madde geçti. Esnek çalışma ve performansın yasal bir dayanağı var artık. “Memurların yürüttükleri hizmetin özelliklerine göre, tespit edilen çalışma saat ve sürelerine göre görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmeleri mümkündür” deniyor. Evden, esnek çalışma gibi uygulamaların yasal dayanağı bu madde. Doğum yapan kadınların tamamı evde çalışabiliyor. Olumlu gibi görünebilir ama fırsat eşitsizliği de yaratabilen, kadınları eve çeken bir uygulamaya da dönüşebiliyor. Bir de evden çalışmayı çok normal hale getiriyor. Aynı zamanda bir kurumda iş yoğunluğu bahane edilerek ‘performans kriterini tutturamadık, 3 saat daha çalışıyoruz arkadaşlar’ gibi uygulamalara neden olabilecek bir madde.

“Memurlar kamu yararına hizmet gerekçesiyle ihtiyaç durumunda başka kamu kurumlarında 6 aya kadar geçici süre görevlendirilebilir” diyor. Bu kamu çalışanlarının sürgününü meşrulaştıran bir şey. Mesela müdür benim performansımı beğenmiyorsa veya politik faaliyetimden rahatsızsa, ‘Gülay’ın performansı çok düşük onu şu kurumda görevlendirdim’ diyebiliyor. Ayrıca “bir seferde altı ay, yılda da en fazla iki kere görevlendirilebilir” diyor. Zaten yılda iki tane 6 ay olduğu için tüm sene görevlendirebiliyor. 2010’da Kayseri’de bir kaymakam cezaevinde kadın mahkumları arayacak memur olmadığı için bir öğretmeni cezaevinde görevlendiriyor. Buna benzer uygulamaların artacağını, özellikle örgütlenen kamu çalışanlarının bu tarz uygulamalara maruz kalacağını öngörebiliriz. Bunlar ucu açık ve kitlesel biçimde kamu çalışanlarına uygulanabilecek maddeler ki bu gerçekten korkutucu.

657’de tam olarak ne değiştirilmek isteniyor?

657’deki değişikliklerden çok fazla haberimiz yok. Sendikada da çok tartışılmıyor. ‘İşçi memur ayrımı bitiyor herkes eşit olacak’ deniyor ama işçinin güvencesizliği değiştirileceğine memurlar da güvencesizleştiriliyor. Bu arada hakim, savcı, asker ve polislerin iş güvencesi kalkmıyor.

Disiplin cezaları ağırlaştırılacak. Eskiden uyarı cezası kapsamında olan bir konu kınama, kınama kapsamındaki maaş kesintisine çevriliyor. “İki kere disiplin cezası alan kamu çalışanı işten atılır” diye hükme bağlanmış.

Bahsedilen disiplin cezaları da şöyle; “görev sırasında amirlerine sözle, hal ve hareketlerle saygısızlık etmek”. Odasına çayla giren öğretmeni ‘çok büyük bir saygısızlık’ yapmakla suçlayan okul müdürleri var. Yani ‘saygısızlık’ müdürün ruh haline bağlı. “Görevine karşı kayıtsızlık göstermek ve ilgisiz kalmak” deniyor. Yani müdür beni odasına çağırdığında 8 dakika sonra gidersem ilgisiz kaldın diyebilir. “Kurumun çalışmasını ve düzeni bozmak” yani direkt grev kastediliyor. Grev yapmak zaten yasak o ayrı bir konu ama biz iş bırakma yaptığımızda da ortamın düzenini bozacağı için disiplin cezası gerektiren bir durum olacak.

Yeni sistemde maaşımız da performansa göre verilecek. Çok çalışana çok maaş! Çok maaş isteyenden itaat bekleniyor. Çünkü disiplin cezası almamış olmak gerekiyor.

Kamu üst düzey yöneticilerinin özel sektörden ataması yapılabilecek. Mesela dershane zinciri müdürü ilçe eğitim müdürü de olabilir ve ticari işlerini de yürütebilir. Ya da bir hastane ceo’su sağlık müdürlüğüne atanabilir.

Sendikalardan neden ses yok ve ne yapmalı?

KESK’te çok ciddi bir çalışma yürütülmüyor. Gündemimizde savaş var ve ciddi bir konu evet. Ama bu değişikliğe karşı da kolları sıvamak gerekiyor. İş güvencesinin kalkıyor oluşu zaten örgütlenmesi zayıf olan kamu çalışanlarının Kürt illerinde olan bitene de ses veremeyeceği anlamına geliyor. İş güvencesi kalkacağı korkusuyla bir araya gelemeyeceğiz. Sendikaların anlayamadığı nokta bu. Cizre’de ciddi şeyler yaşanıyor ama bu konu da Cizre’den bağımsız değil. Oraya ses vermemiz için buradaki iş güvencemizi korumamız gerekiyor.

Memur-Sen iş güvencesi ‘kırmızı çizgimizdir’ diyor. Bu kadarı hoş ama sonra da ‘iş güvencesinin kaldırılması saçmadır, paralelcilerin ve teröristlerin temizlenmesi için zaten disiplin hükümlerinin yerine getirilmesi için maddeler var, yeterlidir’ diye ekliyor. Bu ‘biz sizi destekleyeceğiz, onları işten atabilirsiniz ama iş güvencesini kaldırmanıza gerek yok bunun için’ demek. Bazı okullarda arkadaşlarımız ‘paralel’ temizliğini onaylıyor. İş barışı ciddi biçimde bozulmuş durumda. İnsanlar ‘yesinler birbirlerini’ kıvamındalar. Biz burada başka bir şey tartışırken onlar çok başka şeylerin hesaplarını yapıyorlar. Örgütlülük düşük seviyede. İş güvencesinin kaldırılması kabul edlimez. Bu sadece memurları değil her kesimi ilgilendiren bir konu. Tüm işçilerin bir araya gelip iş güvencesi için mücadele etmesi gerekiyor.

Bültene kayıt ol