Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi çalışanları, neoliberalizmin çalışma koşulları üzerindeki etkilerine ve karşı karşıya kaldıkları hukuksuz uygulamalara dair bir açıklama yaptı.
Yazılı açıklama şöyleydi:
Çalışma hayatının neoliberal politikalarla birlikte değişime uğraması ülkemizde de yansımalarını göstermiştir. Bu tarz politikalar kadrosuz, güvencesiz, geçici sözleşmelerle çalışan ve bu sebeple sendikalara da üye olamayan ve hakları konusunda ses çıkaramayan taşeron işçileri istihdamı etmek isterler. Haklarını bilen, örgütlü çalışanların işyerlerinde iş güvenliğinin de dahil olduğu hiçbir konuda hukuksuzluğa ve haksızlığa göz yummadıkları bilinen bir gerçektir. Taşeron işçilerin her an işten atılma korkusu, yöneticilerin birçok hukuksuz ve tanımsız işi yaptırırken kullandığı en önemli silahtır.
2014 Ocak tarihinden önce 34’ü kadrolu, temizlik işlerinde çalışmak üzere 29 taşeron işçi olmak üzere 63 çalışanla hizmet veren Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi birimi bilindiği üzere 2014 Ocak tarihinden beri 24 saat hizmet vermeye başlamıştır. Kütüphanenin bu yeni çalışma düzenine yetecek işgücünü Üniversite yönetimi, yeterli kadro bulamadığı iddiasıyla, hizmet alımı yöntemiyle, taşeron çalışanlarla tamamlamayı tercih etmek zorunda kalmışlardır. Bu tarihten itibaren kadrosuna 20 taşeron işçi daha katılmıştır. Özellikle bu süreçten sonra eldeki mevcut kadrolar korunmak şöyle dursun çalışanlar huzursuz edilerek yada başka bölümlere sürülerek bir taşeronlaştırma operasyonu başlatılmıştır. Yıllardır kütüphanede emek veren, sendikalı, örgütlü, haklarının bilincinde ve işinin gerektirdiği tüm donanıma sahip kadrolu çalışanlar sudan bahanelerle, mobbing ve yıldırma politikalarıyla çeşitli birimlere sürgün edilmeye çalışılmakta (4 kişi) ve yerlerine üniversite bütçesinin alarm vermesine rağmen taşeron çalışanlar istihdam edilmeye çalışılmaktadır. İstihdam süreci denetimlerden uzak tutularak istenilen uygulamalara itiraz etmeyecek taşeron çalışanlar işe alınmaya başlanmıştır. Öyle ki 2015 bütçesinde olmamasına rağmen 2 yeni taşeron işçi, mobbing iddiası ile çalıştığı birimden uzaklaştırılan 2 kadrolu çalışan yerine, KÖKSAL SEYHAN tarafından, işe alınmışlardır. Hangi bütçe/ihale ile alındığı belli olmayan iki taşeron çalışanın durumu yasal anlamda tam bir muammadır. Ya eleman ihtiyacına göre ihaleye çıkılır ya da İhaleden sonra elemanların yetersiz kalması durumunda yeni eleman alımına, rektörlük izni ile, 15 Ocaktan sonra gidilir. Aralığın son haftası işe başlayan bu satırların karalandığı 22 Ocak tarihinde bile çalışan taşeron arkadaşlarımızın hangi ihale/bütçe ile çalıştığının sorusu hâlâ cevaplanmayı beklemektedir. Bu çalışanların şuan sigortasız çalışma ihtimali de üniversitemizin ayıbıdır.
Kağıt üzerinde kütüphane üzerinde hiçbir yetkisi bulunmayan fakat fiilen Kütüphane Müdürü gibi davranan, Yardımcı Doçent Köksal Seyhan, Kütüphanedeki yönetim belirsizliğini her dönem kendi işine geldiği gibi kullanmış, kendi politikalarını sorgulayan, hakları konusunda ısrarlı davranan çalışanlara karşı hasmane bir tutum takınmıştır. Bu yetki sahibi olup, sorumluluk sahibi olmayan yönetim biçimi Kütüphaneyi son gelinen noktada derin bir krize sokmuştur. Bu krizin bir sonucu/göstergesi olan kütüphane çalışanlarının memnuniyet (3 gün sınırlamalı) online mini anketin özetini bu linkten görebilirsiniz: https://docs.google.com/forms/d/1JbGAocLo48ZLvOFm2VHeBrbDa77FJix5k3hT-qXPNvM/viewanalytics
Kütüphane çalışanların yaşamını engelleyen kararların kimler tarafından ve niçin alındığının bilinmemiş olması, iş barışı engelleyen tutumlardan en sık rastlanıdır. Öyle ki, alınan kararlar aylık değiştirilmekte birimlerle ilgili alınan kararlar ancak uygulamaya geçtiğinde birimin haberi olmaktadır. Bunun en somut örneği haftada 3 gün akşam 17:00-20:00, Cumartesi Pazar Sabah 8:00 – Akşam 20:00 vardiya sisteminin hemen uygulamaya geçirilmek istenmesidir. Bu duruma itiraz eden personelin başına gelenler malumunuzdur. ( 4 arkadaşımız birim içinde ve birim dışına ‘sürülmüşlerdir’ sürülmeden kastımız istediği dışında birim değiştirmek zorunda kalma durumu için kullanılmıştır )
Taşeron alımını elinden geldiğince minimuma indirme sözü veren bu süreçle beraber Türkiye'de ilk olarak Taşeron Denetleme Komisyonu kuran Boğaziçi Üniversitesi'nin, kendi bünyesinde böylesi bir sendikasızlaştırma ve taşeronlaştırma operasyonuna göz yumması düşündürücüdür.
Asıl yetki sahibi olan kütüphane dökümantasyon daire başkanı Hatice Ün, bu süreçler boyunca peyder pey devre dışı bırakılmıştır. Kütüphane çalışanlarının aktardığı sıkıntılara ve taleplerine karşı uzunca bir süredir kayıtsız kalmaktadır.
Gelinen noktada Eğitim Sen’in girişimleri sonucu Üniversite yönetimindeki konunun muhatapları ile bir görüşme gerçekleştirilmiştir. Kütüphanedeki sorunlar tüm ayrıntılarıyla kendilerine aktarılmıştır. Fakat gerek toplantıdaki tutumları ve sorunu idareci çalışanlar arasında yaşanan olağan sorunlara indirgemeleri, gerekse de daha sonraki süreçte hiçbir girişimde bulunmamalarından, Kütüphane yönetim tarzından ve genel atmosferden kendilerinin memnun olduğunu sonucunu çıkarmaktayız.
Talebimiz, öncelikle Kütüphanedeki hukuksuz uygulamalarına son verilmesi, Kütüphanede bir an önce görev tanımlarının, yetkilerin ve sorumlulukların açık ve net bir şekilde belli olduğu, Daire Başkanı, Şube Müdürü ( ki bu kadroya sahip bir arkadaşımız başka birimde sekreterlik yapmaktadır ), Birim Amiri gibi yönetim şemasının oluştuğu ve işlediği, yöneticilerinin Kütüphanecilik mesleği ile alakalı kişilerden oluştuğu, şeffaf ve katılımcı bir yönetim biçiminin oluşturulmasıdır.
Kütüphane'de hukuksuz uygulamalara birkaç örnek vermek gerekirse:
- Yukarıda bahsi geçen KÖKSAL SEYHAN'ın tartıştığı/sözünü geçirtemediği kadrolu elemanları başka birimlere, geri hizmetlerindeki işlere göndererek ihaleye çıkılmadan, ihaleye ek talep edilmeden yerlerine taşeron çalışan istihdam edilmesi, (aralık ayının son haftası 2 işçinin işe başlaması, EKAP’a yüklenmiş bu iki işçi ile ilgili herhangi bir ihaleye yoktur)
- Sürgüne zorladığı personelin, özellikle birim içinde sürülen, arkadaşların eksiğini yine kendi içinde tamamlamak yerine ‘yönetilmesi daha rahat’ taşeron çalışan alarak bütçeye yük bindirmesi,
- Birimlerdeki organizasyonların, planların anlık değişmesi,
- Kütüphaneyi kendi fiziksel rahatına göre dizayn etmesi; ofisine yakın öğrencilerin ders çalıştığı masaların sayısını azaltması, öğrencilerden gelen şikayet üzerine çıkan masalara ek yeni masaların getirilmesi ve buna rağmen ofisine yakın bölgeyi yine masasız hale getirmesi,
- Kütüphane şube müdürü kadrosundaki arkadaşın başka bölümde sekreterlik yapması,
- Kütüphanede yöneticinin kim olduğu, görev yetkilerinin ne olduğu kimse tarafından bilinmemesi,
- Alınan kararlar değişim dönüşümlerde birimlerin haberdar edilmemesi. Örneğin Yakın Doğu Koleksiyonu ödünç vermesi kaldırılması. Buradaki ek işler başka bölümlere verilmesi,
- Kütüphanecilerin ve Kütüphanecilik mesleğinin değersizleştirilmesi, Örneğin alınan kararlarda çalışanlara bir şey danışılmaması, işlerin emrivaki yapılması. Taşeron alımlarında bir kişinin bile belge bilgi yönetimi bölümünden mezun olmaması, teknik şartnamede böyle bir kıstasın olmaması,
- Çalışma saatleri programı iyi planlamadığı için kadrolu çalışanlardan yeteri kadar yararlanmadığı için daha az sayıda taşeron alınması gerekirken, taşeron alımıyla 20 kişinin alınması ve hala eleman alınması girişimlerin yapılması,
- Daire başkanının çalışanlarının sorunlarına yanıt vermemesi, çözüm üretmemesi, Yönetici olarak inisiyatif almaması,
- Çalışanların birim değişiklerinin rızası dışında emirvaki olması,
- İş ve görev tanımlarının olmaması,
İş barışını zedelemektedir.
Tüm yukarıda geçen sorunlara tepeden baktığımızda, Sorunun Köksal Seyhan’ın karakteri ile alakalı olmadığı bilakis bu sorunları tetikleyenin: Sorgulanmayan, sorgulanması bile teklif edilemeyen, bir sistem yaratmamız ve buna kan taşıyor olmamızdır. Yapılması gereken bu göbek bağının kesilmesidir. Talebimiz, herkesin sorgulanabildiği, denetime açık olması alınan kararların şeffaf olduğu katılımcı yönetim anlayışının üniversitemizin en küçük hücresine bile işlemesidir.