(Bu yazı, AltÜst dergisinin 28. sayısından alıntıdır. AltÜst'e ulaşabileceğiniz satış noktaları: http://www.altust.org/satis-noktalari)
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre Türkiye’de toplam 32 milyon çalışabilir insan içinde, 1 milyon işveren, 22 milyon işçi, 5 milyon köylü, 4 milyon da kendi işini yapan emekçi var. İşçilerin yarısı asgari ücretle çalışırken, köylülerin ve kendi işini yapan emekçilerin de gelir durumu işçilerinden farklı değil. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını aşması için gereken para, asgari ücretin dört katı.
Ekonomik kriz henüz istatistiklere yansımasa da, TÜİK’e göre dar tanımlı standart işsizlik geçtiğimiz Temmuz ayında bir miktar arttı ve yüzde 10,8 olarak gerçekleşti. Dar tanımlı işsiz sayısı bir önceki aya göre 216 bin kişi artarak 3 milyon 531 bine ulaştı, geniş tanımlı işsiz sayısı 6,3 milyonu aştı. Kadın işsizliği yüzde 14,3, genç kadın işsizliği ise yüzde 25,6 olarak gerçekleşti. Bir milyonun biraz üstünde üniversite mezunu işsiz durumda. Her yüz gençten 28’i ne eğitimde ne istihdamda yer alıyor. Bu ekonomik kriz ortamında işçi ve memur sendikalarının durumu özetle şöyle.
Temmuz 2018 istatistiklerine göre, işçi ve memur sendikalarının toplam üye sayısı 3,5 milyon. Yani toplam 22 milyon işçi içinde sendikalı oranı yüzde 16. Sendikalı işçiler başlıca yedi konfederasyona dağılmış bulunuyor: Türk-İş (958 bin), Hak-İş (654 bin), DİSK (161 bin), Memur-Sen (1 milyon 10 bin), KESK (146 bin), Kamu-Sen (394 bin), Birleşik Kamu-İş (65 bin). Bu bölünme, işçi sınıfının gücünü zayıflatan, mücadelenin etkisini azaltan temel unsurlardan biri.
Memur sendikalarının durumu
Sendikalı memur sayısı 2018 yılında 2016 yılına göre 84 bin azalarak 1 milyon 673 bine düştü. Sendikalı memur sayısı iki yıldır düşüş yaşıyor. Bunda KHK ile memurluktan atılan 100 binden fazla kişinin etkisi var. 2016’da yüzde 72 olan memur sendikalaşma oranı yüzde 68’e geriledi.
Sendika üyeliklerindeki düşüşte en büyük pay KESK’in. 2016 yılında 221 bin olan KESK’in toplam üye sayısı 146 bine geriledi. Kamu-Sen’in üye sayısı ise 420 binden 394 bine geriledi. Memur-Sen’in üye sayısı ise 54 bin artarak 956 binden 1 milyon 10 bine yükseldi.
İşçi sendikalarının durumu
Kamu ve özel sektördeki 14,1 milyon kayıtlı işçinin 1,8 milyonu sendika üyesi. İşçilerin sendikalaşma oranı yüzde 13. Bu oran işçi sınıfının en örgütsüz bulunduğu yıl olan 2010 yılında yüzde 9 idi. İşçi sendikalarına üyelikte son yıllarda giderek bir yükselme olmaktadır. Ancak geçmiş işçi hareketlerinin, özellikle 1980’lerin sonuna doğru yakalanan yaklaşık yüzde 50’lik sendikalaşma oranının hâlen çok uzağındayız. 1987 yılında 2,9 milyon kayıtlı işçinin 1,5 milyonu sendika üyesiydi. O zamandan günümüze yapılan özelleştirmeler, taşeronlaştırma uygulamaları, hükümetin grevlere dönük olumsuz tutumu sendika üyeliği oranlarını yüzde 9’a kadar geriletti. Ancak 2010 sonrası kapitalizmin krizine karşı işçi mücadelelerinin artması üyelik oranının tekrar yükselmesini sağladı.
2013-2018 arasında, Türk-İş’in 726 bin olan üye sayısı 959 bine, Hak-İş’in 177 bin olan üye sayı 655 bine, DİSK’in 103 bin olan üye sayısı 161 bine yükseldi. Hak-İş dört yılda yaklaşık üç kat büyürken, yılların konfederasyonu Türk-İş ise sadece yüzde 32 büyüyebildi. DİSK’in üye artışı ise yüzde 56 oldu.
Türk-İş’in sendikalı işçiler içindeki temsil gücü 2013’ten bu yana yüzde 71’den yüzde 53’e gerilerken, Hak-İş’in temsil gücü yüzde 17’den yüzde 36’ya yükseldi. DİSK ise yüzde 10’dan 9’a geriledi. Hak-İş özellikle Türk-İş’in egemenliğini ciddi bir şekilde sarsarak büyüyor. Türk-İş ve Hak-İş arasındaki makas ciddi biçimde daralıyor. Hükümet destekli Memur-Sen mucizesinden sonra bir “Hak-İş mucizesi” yaşanıyor!
Memur-Sen’e 2002’den bu yana kamu görevlileri arasında örgütlenirken sağlanan kolaylıklardan, koruma ve kollamadan şimdi Hak-İş de bolca yararlanıyor. Hak-İş, işçi konfederasyonları arasında “en çok müsaadeye mazhar” konfederasyon haline geldi.
Hak-İş üyesi Hizmet-İş sendikasının 2013’teki üye sayısı 51 bin idi. Hizmet-İş şu an 286 bin üye ile en büyük işçi sendikası konumunda. Hak-İş’in esas olarak belediyeler, kamu taşeron şirketleri ve kamu finans kurumlarında büyüdüğü gözleniyor. Bütün bunlar elbette tesadüf değil. Yetki alma ve toplu iş sözleşmesi konusunda kamu taşeron şirketlerde çalışan işçiler için getirilen değişiklikler kamu taşeron işçilerin sendikalaşmasında patlama yarattı. Bu işçiler büyük ölçüde Hak-İş’e yönlendirildi.
Hem sayısal hem de oransal açıdan işçi sendikacılığında bir büyüme söz konusu. 2013 Ocak ayından bu yana sigortalı işçi sayısı yüzde 30 artarken sendikalı işçi sayısı yüzde 80 arttı. Sendikalı işçi sayısı 1,8 milyona yükselirken, bu işçilerin 700 bini toplu sözleşme kapsamında değil. Diğer bir ifadeyle 700 bin işçi, sendika üyesi olduğu halde toplu iş sözleşmesi yapamıyor. 700 bin işçi sendikalara üye oldu, ama üye oldukları sendikalar bu işçiler için toplu iş sözleşmesi yaparak onlara bir fayda sağlayamadı, çünkü pek çok işyerinde yetki konusunda sendikaların önüne iş yasası bahane edilerek duvarlar konuldu, engeller çıkarıldı.
Sendikaların toplumsal rolü devam ediyor
Sendikalara ihtiyaç kalmadığını doğrudan ya da dolaylı yoldan dile getirenlere kısaca şunları hatırlatalım. Üretim araçlarına sahip olmayan ve emeğini satarak geçinmek zorunda olan herkes işçidir. İşçi sınıfının nicel olarak sayısı son 100 yılda en az 20 kat artmış durumdadır. Yüzyılın başında dünyada 100 milyon işçi varken, bugün bu sayı 2 milyarı bulmuştur. Dünya nüfusu beş kat artmışken, işçi sayısı 20 kat artmıştır. Yüzyılın başında işçilerin toplam çalışan nüfus içindeki payı yüzde 10 iken, bugün bu oran yüzde 50’lere ulaşmış durumdadır. Dünya çapında bu işçilerin 500 milyondan fazlası sendikalara üyedir. Bu süreçte, üretimin emek yoğundan teknoloji yoğuna dönüşümü kafa ve kol emeği ayrımını da silikleştirmektedir. Sorun işçi sınıfının yok olması değil, işçi sendikalarının bürokratik yönetimlerinin sınıftan kopuk davranışlarıdır.
Faruk Sevim
(AltÜst)