2017’de Türkiye: Yerli ve millî istikrarsızlık

25.12.2017 - 14:05
Haberi paylaş

Sosyalist İşçi gazetesi, 2017 yılında Türkiye'de yönetenler açısından istikrarlı bir ortam olmadığını, 2019 seçimlerine değil mücadeleye odaklanmak gerektiğini tartışıyor. 

Türkiye de 2015 yılından beri tüm dünyada gelişen sağcılaşma ve otoriterleşme dalgasının parçası. Çözüm sürecinin rafa kaldırılması, Suriye’de Kürtlerin bir statüko elde etmesini önlemek için kurulan yerli-milli koalisyon ve bunun agresif Ortadoğu politikası, büyük kentlerde arka arkaya patlayan bombalar, 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve bunun arkasından ilan edilen OHAL, tüm muhalefetin üzerine kabus gibi çöktü.

Ancak 2017 yılı aynı zamanda AKP, MHP ve milliyetçiler arasında kurulan bu yerli-milli ittifakın ne kadar kırılgan olduğunu ve mücadele ederek geriletilmesinin imkanlarını da ortaya koydu.

AKP tabanında huzursuzluk

OHAL’in yarattığı mağduriyetler AKP tabanında ciddi bir küskünlük yarattı. Hükümete yakın bir yazara göre henüz 2017’nin ilk yarısında böyle davrananların oranı %9 idi. Erdoğan’ın “acırsak acınacak hâle düşeriz” sertliği düşünüldüğünde bu oranın artmış olması muhtemel.

AKP, 16 Nisan referandumunda gördü ki, “Evet” cephesinin oylarında toplamda %12 civarı bir erime var ve bunun kabahati bütünüyle Devlet Bahçeli’ye yüklenemez. Büyük şehirler, bu şehirlerde AKP’nin kalesi olan kimi ilçeler kaybedildi, kimilerinde büyük gerilemeler görüldü. Zaten bu yüzden belediye başkanları istifa ettiriliyor, “kentlere ihanet ettik” itirafları geliyor.

Tayyip Erdoğan şu an 2019 başkanlık seçimleri yarışında %50’nin altında olduğunu düşünüyor ve hamlelerini buna göre kuruyor.

Her ne kadar AKP tabanında çatlaklar derinleşse de alternatifsizlik muhalefeti zorluyor. Faşist partinin bölünmesinden ortaya çıkan Meral Akşener’in İyi Parti’sine “sekülerlik” adına umut bağlanamaz. Adalet Mitingi öncesi izlediği kapsayıcı hatla iki milyona aşkın kişiyi bir araya getirmeyi başaran CHP ise sık sık kurucu ayarlarına geri dönüyor. HDP ise esas olarak devlet baskısı sonucu zayıflamış durumda.

Aşağıdan mücadeleyi büyütmek

Yalnızca 2019’u düşünen reformist ve burjuva muhalefet çizgilerinin karşısında, önümüzdeki bir buçuk yılda sokakta ve işyerlerinde mücadeleler inşa etmeyi ve birliği bunun üzerinden tartışmayı savunmalıyız. OHAL koşullarına rağmen işçi grevleri, kadın eylemleri, adalet mücadeleleri bir düzeyde sürüyor. Çözüm başkanlık seçimlerinde sağdan sola “AKP karşıtı” bir blok kurmak değil, bu mücadelelerin gelişmesini sağlamak. Özgürlük için bize nefes aldıracak olan budur.


Devletin beka sorunu

Türkiye devletinin “beka sorunu” yaşadığını düşünerek kurduğu yerli-milli ittifakın dış politika çizgisi, gerçekten bir beka sorunu yaratmayı başardı. Suriye’de Kürtlerin kazanımını engelleme girişimleri bir türlü gerçeğe döndürülemedi. Erdoğan iki ayda bir Afrin ve Rojava’nın diğer bölgeleri için “müdahale” edeceklerini söylüyor. Ancak bazen ABD, bazen Rusya bunu engelliyor.

Trump’tan beklenti içinde olan, gerçekleşmeyince tekrar “antiemperyalist” kesilen AKP liderliği, mecburen katil Esad’ın baş destekçisi Rusya ile ittifak kurdu. Ancak buradan da Kürt karşıtı yeterli kazanımı elde edemedi. Rusya da PYD’ye bir ölçüde destek veriyor. En azından Türkiye’nin bölgeye müdahalesini engelliyor.

Yerli-milli ittifak döneminde, Suriye’yi engellemek bir kenara dursun, neredeyse Irak’taki Kürt bölgesi de resmi devlet statüsü kazanacaktı. Bölgesel diğer devletlerin çıkarlarının da buna karşı olmasıyla, Türkiye bu “tehlikeden” kurtuldu. Ancak bu süreçte Türkiye daha önce defalarca itiştiği Irak merkezi hükümetiyle müttefik olmak zorunda kaldı.

AKP’nin dış politikada hiçbir prensibi veya somut bir stratejisi kalmamış durumda. Sadece Kürtlerin Irak ve Suriye’de kazanım elde etmesini engellemek için geçici ittifaklar peşinde koşan bir çizgiye çekildiler. Bu yüzden Putin’in, İran’ın ve bunun mantıksal sonucu olarak Esad’ın yanında duruyorlar.

Kadınların küresel mücadelesi


AKP'nin Kürt seçmenlerden kopuşu

AKP, Barzani’nin düzenlemek istediği referanduma en şiddetle karşı çıkan parti olarak, kendi tabanındaki Kürtlerle büyük bir sorun yaşadı. Bölgede AKP’ye yakın çizgideki tüm siyasi parti ve STK’lar Irak’taki referandumu destekledi. “Kürtlere değil teröre” karşıtlık içinde olduğunu söyleyen AKP’nin tutumu ise onu bölgede bir hayli zor duruma düşürdü. Irak’taki referandumda %93 bağımsızlık lehine oy verdi.


Referandumda Hayır'ın başarısı

Referandumdan %51.5 ile “Evet” çıktı ancak AKP liderliğinin yüzünden düşen bin parçaydı. Üç büyük şehrin tamamında “Hayır” kazandı. En büyük 20 kentin 13’ünde, GSYH’nın %62’sinin üretildiği yerlerde “Hayır” öndeydi. 30 büyükşehirin 17’si “Hayır” dedi; 1 Kasım’da Hayır diyen partilerin toplam oy oranları yalnızca 7 tanesinde “Evet” diyenlerin önündeydi. 9 ilde “Evet” oyları, 2015’in 1 Kasım seçimlerinde yalnızca AKP’nin aldığı oy oranını dahi yakalayamadı. İstanbul’un en büyük seçmen sayısına sahip iki ilçesi Küçükçekmece ve Esenyurt “Hayır” dedi. Bu iki ilçeye Eyüp ve Üsküdar da eklendi. Bu dört ilçede AKP’li belediyeler tarafından yönetiliyor ve 1 Kasım seçimlerinde AK Parti bu ilçelerde birinci partiydi.

“Anlamlı bir evet” çıkaramayan Erdoğan, metal yorgunluğu kavramını ortaya atarak partisini yenileme çabalarına girişti. Bunun için belediye başkanları zorla istifa ettirildi. “Hayır” cephesinde ise AKP’yi yenmenin mümkün olduğu görüldü.


Ohal'de mücadele sürüyor

2017 metal sektöründeki grevle açıldı. Hükümetin yasağına rağmen Birleşik Metal-İş üyesi işçiler fiili olarak grevi birkaç gün daha sürdürdüler. Bu sayede EMİS patronlarından bazı fabrikalarda kazanımlar elde edildi.

AKP daha sonra binlerce cam işçisinin de grevini yasakladı. Hatta Erdoğan, OHAL’i bunun için kullandıklarını itiraf etti.

Buna rağmen 2017’nin ilk 6 ayında emek hareketi toparlanmaya başladı. Tüm yıl boyunca sayısız sektörde grevler oldu ve kazanımlar elde edildi. Denizcilik çalışanlarından madencilere, lastik işçilerinden STK çalışanlarına, taşerona, güvencesiz çalışmaya, özelleştirmelere ve işten çıkarmalara karşı mücadeleler devam etti.

Diğer yandan 2017’de kadınlar sokaktaydı. Türkiyeli kadınlar, dünyadaki direniş atmosferinin havasını soludu ve 8 Mart’ta on binlerce kadın İstiklal Caddesi’ni doldurdu. 25 Kasım’da da benzer bir şekilde yasaklama girişimi aşıldı ve coşkuyla yüründü.

Öte yandan KHK ile ihraç edilen kamu emekçileriyle ve barış akademisyenleriyle dayanışma yıl boyunca sürdü.

(Sosyalist İşçi)

2017’de dünya: Otoriterleşme ve Direniş

Bültene kayıt ol