Cumhuriyet gazetesinin 11’i tutuklu 17 çalışanının yargılandığı davanın ikinci duruşması dün görüldü.
İçlerinde gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar, halefi Murat Sabuncu, yayın danışmanı Kadri Gürsel ve muhabir Ahmet Şık’ın da olduğu, 17’si Cumhuriyet çalışanı 19 kişi, çeşitli suçlamalarla İstanbul 27’inci Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki yargılanıyor.
İkinci günde, gazetenin eski genel yayın yönetmeni Murat Sabuncu’nun ifadesiyle duruşma başladı.
"Bağımsız gazeteciliğin bedeli cezaevine konmak"
Davanın başladığı 24 Temmuz gününün Basın Bayramı olmasını hatırlatan Sabuncu, “FETÖ’ şüphelisi savcı Murat İnam bize FETÖ iftirası atıyor. Müebbetle yargılanırken tutuksuz, biz dokuz aydır tutukluyuz. Dört yılda 1400 manşet atılır, bilirkişi içinden cımbızla çekip rapor yapıyor. Adeta lafını çok seviyor‘Adeta’larla dolu adeta iddianame. Cumhuriyet çalışanlarının yüzde 10’unu gözaltına aldınız. Siz gazetenin yüzde 10’u dışında tüm gazeteyi, ailelerimizi dokuz aydır mağdur ediyorsunuz. Arkadaşlarımızdan birinin beş yaşındaki çocuğunun mal varlığı bile sorgulanmış” dedi.
Sabuncu ayrıca şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak, cezaevine konmak ve savunma için dokuz ay beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık. Bizi tutuklayan, soruşturmayı yürüten bu davanın savcısı, FETÖ üyesi olmakla, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Ve bu kişi hâlâ işinin başında ve o iş adalet dağıtmak, bizim işimiz gazetecilik bize kalem bile verilmedi.”
Sabuncu gazeteye 2014 yılında girdiğini, kendisine vakıfla ilgili 2013'e ilişkin sorular sorulduğunu belirtti.
Manşetler yargılanıyor
15 Temmuz gecesi "Darbeye karşıyız, çözüm demokrasi" manşetini hazırladıklarını belirten Sabuncu, diğer manşetler üzerinden de suçlamalara yanıt verdi:“(‘Eksik Demokrasi’ manşeti üzerine) Darbeye karşı milyonlarca yurttaşı yan yana getiren mitingde ‘HDP yoktu, asker vardı’ demiş Cumhuriyet. O ülkede 6 milyon oy almış partinin temsilcisinin olmadığı bir mitinge bir editör eksik demokrasi dedi diye yargılanabilir mi?”
"İlk iki gün davayı tümden boşa çıkarmaya yetti"
Cumhuriyet Davası Koordinasyonu, duruşma arasında bir açıklama yaptı. İlk iki günde verilen savunmalara dikkat çeken grup, “Bu davanın sonucu, Türkiye’de halkın haber alma hakkının önündeki engellerin ya daha da perçinlenmesine ya da yıkılıp geçilmesine açacağı için de önemli. Sansürün kaldırılışının 109’uncu yıl dönümünde başlayan Cumhuriyet davası, tüm bu cenderenin orta yerinde, mesnetsiz, yalan ve düzmece iddialarla sürdürülürken, ilk iki günde yapılan savunmalar bile davayı tümden boşa çıkarmaya yetti” dedi.
"HDP genel başkanı Erdoğan tarafından terörist ilan edildi"
Duruşmanın ikinci bölümünde gazetenin avukatlarından Bülent Utku savunma yaptı
Cumhuriyet’e yapılan operasyonun sadece 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından oluşan havaya bağlanamayacağını söyleyen Utku, “Erdoğan ‘Cezaevindeki 177 kişiden sadece ikisi sarı basın kartı sahibidir’ diyor. Sadece bu dosyadaki dokuz kişinin sarı basın kartı vardır. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça cezaevine konuldular. Açlık grevi günlerce sürerken tutuklanmayı haklı-makul görecek hiçbir mazeret yoktur. HDP genel başkanını herkesin içinde terörist ilan etti. Cumhuriyet‘cesur olma hakkını’ kullanan gazetelerdendir. Çekinmeden sözünü söyler. Objektif, bağımsızdır. Çok bedeller ödemiştir” dedi.
Utku ayrıca, iddianamenin ‘Yayın Politikası Değişimi’ başlıklı bölümü için sadece "Sana ne" diyebileceğini belirtip "Gazetenin yayın politikasının değişip değişmemesi savcıları değil, okuyucuları ilgilendiren bir husustur" ifadelerini kullandı.
Davanın ikinci gününde yazar Güray Öz, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Önder Çelik ve avukat Mustafa Kemal Güngör de savunma yaptı.