Lübnan'da Suriyeli mültecilere yönelik işkenceye karşı açlık grevine başlayan Suriyeli aktivist Hussein B. sorularımızı yanıtladı.
İddiaya göre Lübnan ordusu ormanlık alanda birkaç şaibeli yangın çıkarıyor. Bunun suçu da mülteci kamplarındaki Suriyeli mültecilere atılıyor. Aynı ordu şu an Arsal bölgesinde bulunan mülteci kamplarına saldırmakta. Mülteciler gözaltına alınıyor. Gözaltından salınan mültecilerin bedenlerinde işkence izleri bulunuyor. İşkence altında katledilen mültecilerin haberinin küresel ölçekte duyulmasının ardındansa dünyanın çeşitli şehirlerindeki mülteciler bir açlık grevi başlatıyor.
Lübnan ordusu tarafından gerçekleşen sistematik Suriyeli mülteci düşmanlığına karşı 5 Temmuz’da dünyanın farklı yerlerindeki Suriyeli mülteciler bir açlık grevi başlattı.
Mültecilere hukuki koruma!
Açlık grevinin 5. gününde Türkiye’de Hussein B. ileyiz:
Türkiye’de açlık grevindeki Hussein’in kaybedecek bir şeyi kalmamış. Nusra ve Suriye rejimi tarafından yazdığı makaleler sebebiyle zaten defalarca tehdit edilmiş. Şu an hayatını bir kuru temizlemecide çalışırken çayına bol şeker atıp meyve suyu içerek idame ettiriyor.
Açlık grevi 5. gününde nasıl gidiyor?
Sivil bir direniş tarzı. Belki de insan en değerli şeyi riske atarak sergiliyor. Bu, başkasının korunması için olunca insana zor gelmiyor. İçinden geçtiğimiz süreçte pek çok sivil direniş tarzını bir arada sergilemek gerekiyor. Özellikle Suriye Devrimi’nin adının terörle anılmasından sonra Suriye dışında yaşayan aktivistlerin terör değil; demokrasi istediğini göstermek istiyoruz.
Açlık grevi ne zaman, hangi taleplerle ve nerede başladı?
Yaşanan bu olaylar sonrası, bu komite olarak katliamın faillerinin uluslararası bir soruşturmaya tabi tutulmasını istiyoruz ki katliamları yapanlar hesap versin. Buna ek olarak Lübnan’daki ve diğer ülkelerdeki Suriyeli mültecilerin hukuki koruma altına alınmasını istiyoruz. Fransa’da Rana Jundi’nin sosyal medya üzerinden bir hashtag (#ProtectSyrianRefugees) ile Lübnan’daki Suriyeli mültecilerin korunması çağrısıyla açlık grevimiz kısa zamanda gençlerin ilgisini çeker, onları ikna eder hâle geldi. Dünyanın çeşitli yerlerindeki mülteciler olarak bir grup kurduk. Mültecilerin hukuki koruma altına alınması gerektiği fikriyle yola çıktık. Birleşmiş Milletler’e sesimizi duyurmayı deniyoruz. Mesela kampta teröristler olduğuna dair bir iddia var ortada. Teröristler olsa bile oradaki sivillerin katli hiçbir şekilde gerekçelendirilemez. Lübnan, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ne imza atmış bir ülke olmasına rağmen mültecilerin yaşama ve korunma hakkını ihlal ediyor.
Lübnan’da mültecilerin hukuki statüsü ne durumda?
Lübnan hükümeti sabah akşam ekonomik durumun kötü olduğu ve mültecilere ‘bakamayacağı’ gibi nedenler sıralayıp mültecilerden rahatsızlığını dile getiriyor. Birleşmiş Milletler’in yardım göndermesine rağmen Lübnan, mülteciler nezdinde görevini yerine getirmiyor.
(Lübnan’da kamplarda yaşanan ihlalleri gündemleştiren iki insan hakları aktivisti gözaltına alındı)
Son olarak Suriye’de çözümü ne olarak görüyorsun?
Devrim başladığında Müslüman Kardeşler’in dış güç müdahale savunusu, Suriye Devrimi’nin sivil direnişken silahlanmasına sebep oldu. Bu, rejimin de istediğiydi. Ben çözümün Suriye siyasi güçlerinin -herkesi temsil eden herkesin- bir kongrede birleşmesi olduğunu savunuyorum. Çünkü şu an Ulusal Konsey dediğimiz yapı ne halkı temsil ediyor ne halk komitelerini; ne gençleri ne de diğer demokratik güçleri. Birçok kişi -tanımadığımız, bilmediğimiz, mücadele vermeyen- çıkıp muhalefet olarak konuşuyor. Atıyorum Katar çıkıp “Bu, muhalefeti temsil ediyor” diyor. Bunların bir gerçekliği yok. Çözüm olarak gördüğüm kongrenin olması, gerçek anlamda halkın temsil edileceği bir güç ortaya çıkarır. Bazı muhalefet güçlerinin Türkiye, diğerlerinin Rusya ile anlaştığı bir noktada bu kongre çok mümkün görünmüyor.
Hussein B.’ye teşekkür ederiz.
#ProtectSyrianRefugees
Röportaj: İdil Ügüt