(Özel) “Kıdem tazminatının gaspına karşı birleşmeliyiz”

20.05.2017 - 13:52
Haberi paylaş

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın emekçilere “müjde”lediği kıdem tazminatının gaspının emekçiler için ne tür sorunlar yaratabileceğini ve nasıl mücadele etmek gerektiğini sendika aktivisti ve aynı zamanda örgütlenme uzmanı olan Süleyman Çetin ile konuştuk.

Kıdem tazminatında yapılacak düzenleme hakkında konuştuğumuz Süleyman Çetin şunları söyledi:

"Yeni sistem bu günkü sorunları çözmek yerine sistemi değiştirmek isteyenler sayesinde işçilere daha farklı sorunlar olarak geri dönecektir."

Röportajın tamamı şöyleydi:

Zorunlu BES uygulamasından sonra hükümet 13 yıldır kaldırmayı hedeflediği kıdem tazminatını tekrar gündeme getirdi. Çalışma Bakanı Müezzinoğlu,1 Mayıs öncesinde kıdem tazminatının fona çevrilmesini "müjde" olarak verdi. Güncel gelişmelere göre kıdem tazminatında Avusturya modeli uygulanacağı söyleniyor. Mevcut durumda kıdem tazminatında durum nedir? 

Avusturya modelinde işçilerin tazminat alabilmeleri için süre bakımından en az 3 yıl çalışmaları gerekiyor ve 3-5 yıl çalışan bir işçi 2 aylık maaşı tutarında kıdem tazminatı alabiliyor. Türkiye’de ise en az 3 yıl çalışma şartı iş kanununda 1975 yılında yapılan değişik ile bir yıla indirildi. Mevcut durumda işçiler bir yılını doldurduktan sonra çalışma süresi ile doğru orantılı olarak her kıdem yılına ikramiye, yol parası, yemek parası vb. adlar ile sürekli olarak ödenen nakdi ve aynı ücretin son olarak almakta olduğu ücrete eklenmesi ile oluşan 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı almaya hak kazanıyorlar. Basit bir örnek verecek olursak 18 ay çalışan işçi 45 günlük kıdem tazminatı alıyor.

Çalışanlar hangi durumlarda bu hakkı kazanıyor? 

Çalışanlar şu anki sistemde birçok şekilde tazminat almaya hak kazanabiliyor. 

- Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile iş akdini sona erdirmesi nedeniyle,

- İşçinin zorunlu askerlik görevi nedeniyle,

- Yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı ya da toptan ödeme almak amacıyla, yani emekli olması sebebiyle ya da işçinin emeklilik aylığı bağlanması için öngörülen yaş şartı dışındaki şartlardan sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi isteği ile işten ayrılması nedeniyle,

- İşçinin ölümü sebebiyle,

- İşçinin haklı iş akdi feshini düzenleyen 4857 sayılı kanunun 24. maddesinde belirtilen sağlık sebepleri, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri ile işin bir hafta durmasını gerektirecek zorlayıcı sebeplerin olması nedeniyle,

- İşverenin geçerli sebeple yaptığı fesihlerde,

- İşverenin haklı iş akdi feshini düzenleyen 4857 sayılı kanunun 25. Maddesindeki “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı II. Fıkrası dışında kalan sağlık sebepleri, zorlayıcı sebepler ve işçinin gözaltı ve tutuklanması halinde devamsızlığının ihbar önellerini geçmesi halinde yapılacak fesihlerde,

İşçiler kıdem tazminatı alırlar.

Kaldı ki, işçinin haklı iş akdi feshini düzenleyen 4857 sayılı kanunun 24. Maddesinin içeriğinde bile 9 farklı haklı fesih sebebi sayılmıştır.

Ayrıca 6331 sayılı kanununda “İş sözleşmesiyle çalışanlar, talep etmelerine rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığı durumlarda, tabi oldukları kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilir” hükmünde de yine işçi kıdem tazminatını alabilmektedir.

Kıdem tazminatının fona devrilmesi halinde işçi hangi koşullarda kıdem tazminat alabilecek?

Henüz yapılan çalışma sendikalar ve kamuoyu ile paylaşılmamış olmakla birlikte alınan bilgilere göre yukarıda ki saydığımız tüm sebeplere bakılmaksızın işçilerin kıdem tazminatlarının bir fonda biriktirilecek ve en az 10 yıl çalıştıktan sonra veya emeklilik halinde kıdem tazminatı alınabileceği söyleniyor.

Bir işçinin 30 günlük tutarında tazminat alabilmesi için %8.33 oranında prim yatırması gerekiyor. Bunun %4,6'sı işverenden, %1'i işsizlik sigortası fonundan karşılanması planlanıyor. Türk-İş kalan miktarın hazine garantisi verilmesini istiyor. Türk-İş'in isteği doğrultusunda düzenleme yapıldığında çalışanların hak kaybı giderilebilir mi?

Kıdem tazminatı konusunda en büyük sıkıntı kaynağı aslında burada ortaya çıkıyor. %8,33 rakamı 12 aylık olarak toplandığında yılda 30 günlük ücretin toplamı gibi görünüyor. Oysa şu anda işçiler son aldıkları giydirilmiş ücret üzerinden kıdem tazminatı alıyorlar. Fonda ise geçmişteki ücret üzerinden kesilenleri alacaklarından gelecek yıllarda oluşan ücret zamları tutarından mahrum kalmış olacaklar. Hatta bir yıl içinde 2 kere ücret zammı alan 1 yıllık işçinin bile kıdem tazminatında kayıp yaşamasına neden olunacak.

Ayrıca şu anki sistemde işçi son almış olduğu ücrete nakdi ödenen sosyal yardımlar ile yemek kuponları (ticket), otobüs bileti (akbil) veya servis uygulaması, giyim, erzak yardımları gibi ayni olarak verilen yardımların da nakdi tutara çevrilip ücrete eklenmesi suretiyle hesaplanan giydirilmiş ücret üzerinden kıdem tazminatına almakta oysa fonda ayni yardımlar dikkate alınmayacağı için işçi yine kayıp yaşayacak. Sonuç olarak kıdem tazminatı fonu sisteminde %8,33 tutarında bir ödenek olsa bile işçilerin kayıp yaşayacağı aşikâr.

Örneğin 25 yıl asgari ücret üzerinden çalışan bir işçinin alacağı kıdem tazminatı yaklaşık 44.000 TL'ye geliyor. Bu hak fona çevrildiğinde asgari ücret üzerinden 25 yıl çalışan bir işçinin eline ne geçecek?

Geçmişte asgari ücret bilgileri belli ve buna göre Kıdem Tazminatı Fonu sistemi 1992 yılında devrede olsa ve 1992 yılında işe başlayan ve 2017 yılında kıdem tazminatı alabilecek şekilde işten ayrılan 25 yıl asgari ücretli bir işçinin bu güne kadar her ay maaşının 8,33’ü tutarında para birikseydi fona ödenen parası 13.025 TL olacaktı. Yani şuan 44.437 TL Kıdem tazminatı alabilecek işçi 31.412 TL daha az alarak sadece 13.025 TL alarak ayrılacaktı. Burada 31.412 TL kayıp kapatılması güç bir rakam. Kaldı ki fona girmesi gereken 13.025 TL belki fonun değer kaybetmesi sebebiyle gerilemiş olabilecek.

Zorunlu BES uygulamasında olduğu gibi her işçi adına bir hesap açılacak ve biriken hesaplar yatırım fonlarında değerlendirilecek. Çalışanların yatırım araçlarını değerlendirilmesi konusundaki yönetim ve denetimi olabilecek mi? 

Henüz taslak açıklanmamasına rağmen ne yazık ki bildiğimiz kadarı ile işçilerin, ne yönetimde ne de denetimde bir hakkı olacak. Ayrıca bazı belli fonlar olacak ve bu fonların içeriğini değiştirme şansları olmayacak. Hatta bazı fon türleri sayesinde şu anda kamuoyunun gündeminde olan Varlık Fonuna finansman sağlanacak.

Bildiğiniz gibi BES uygulamasına geçildiğinden beri %60 oranında çıkış var. Bu da çalışanların fon uygulamasına mesafeli durduğunu göstergesi değil mi?

Evet. BES uygulamasından işçilerin çoğu çıktı. Çünkü zorunlu BES uygulaması da kıdem tazminatı fonu gibi işçilere yarar sağlayan bir uygulama değil. İşçiler BES, Tasarruf Teşvik Fonu hatta şu anda en yakın örneğini yaşadığımız işsizlik fonunda biriken paraların işsizlere verilmeyip patronlara teşvik olarak verilmesi gibi işçilerden kesilerek biriken paraların nerelere gittiğini görüyorlar. Bu sistemler hep işçilerin aleyhine uygulamalar ve hak kaybına neden oluyor ancak işçiler de bunun farkında.

Hükümet mevcut durumda çalışanların %80'inin kıdem tazminatı hakkından yararlanamadığını, Kıdem Tazminatı fona çevrildiğinde her işçinin bu haktan yararlanacağını iddia ediyor? Kayıt dışı istihdam, esnek çalışma, güvencesiz çalışma koşullarının yaygın olduğu mevcut durumda bu iddianın karşılığı olabilir mi?

Burada birkaç önemli noktayı dile getirmek istiyorum. Şu anda çalışanların %80’lik kısmı 30 işçiden az çalışan yerler de çalışıyor ve bu işçilerin iş güvencesi kanunen yok. Bu da işçiler açısından büyük bir sıkıntı.

Bu mesele ile ilgili bir çalışma var mı?

Bir konuya çözüm bulmak isteniyorsa tabii ki bir şeyler yapılmalıdır. Ancak esas olan iyi olanda yani daha iyi haklarda buluşmaktır.

Şu anda uygulanmakta olan kıdem tazminatı sisteminde sendikalı olan işçilerin neredeyse tamamı kıdem tazminatlarını almakta, hatta 30 gün üzerinden değil benim gibi 45 gün veya daha fazla olarak 60 gün üzerinden hesaplanarak alıyor.

Yine az önce saydığım emeklilik, evlenme, askerlik, prim günü ve işçinin haklı nedenle feshi vb. durumlarda işçiler kıdem tazminatı almaktadır.

Kayıt dışı istihdam, nasıl kayıt altına alınacağı bulunulacağına,

Esnek çalışma, evde çalışma, yarı zamanlı çalışma vb. işçilerin çalışma şartlarının belli olmadığı ve insanca yaşam şartlarını sağlayacak ücret elde edemediği çalışma şartlarının nasıl düzeltileceği bulunacağına, sendikalaşma önündeki yasal ve fiili engellerin nasıl kaldırılacağı bulunulacağına, işçilerin ellerindeki en önemli güvencesi olan kıdem tazminatı yine işçiler gösterilerek yok edilmek istenmektedir.

Ayrıca kıdem tazminatı fonu işverenlerin daha çok kayıt dışına çıkmasına ve işçileri işten çıkarmasına sebep olacaktır. Oluşacak işçi sirkülâsyonu kalifiye olmayan işçilerin ücretlerinin düşüşü birlikte getirecektir.

Yani sistem bu günkü sorunları çözmek yerine sistemi değiştirmek isteyenler sayesinde işçilere daha farklı sorunlar olarak geri dönecektir.

Kıdem tazminatı hakkı işçi sınıfının iş güvenliği ve geleceği açısından en önemli kazanımı. Sendikalar da bu konuya tepkili, Türk İş'te bu konunun "kırmızı çizgileri" olduğunu ilan etti. Ancak sendikaların etkili ve yaygın bir mücadele ettiklerinden bahis edemiyoruz ne yazık ki. Hem sendikaları harekete geçirmek hem de hak gaspını önlemek için nasıl bir yöntem izlemeliyiz?

Kıdem Tazminatı 1975 ten beri sürekli olarak fona devredilmek istenmekte birlikte sendikaların gücü sürekli olarak azalmaktadır. Bu da işçilerin haklarının daha fazla ellerindeki alınmasına yol açmaktadır. Çünkü örgütlü ve birlik içinde olanlar ancak haklarına sahip çıkabilir. Ülkemizde halen sürmekte olan ve %12 sendikalaşma oranından da anlaşılacağı gibi işçinin sendikaya güveninin olmaması, sendikanın işçiye güveni olmaması gibi kısır bir döngüde yer almamız işçi haklarını önemli ölçüde kaybetmesinin önünü açmaktadır.

Kıdem tazminatı fonu bu güne kadar işçilerin elinden alınan haklar gibi; sizlerin hakları korunacak, yeni çalışmaya başlayacakları sadece sisteme alacağız, şu anda çalışanlar için isterse fona devredebilir ya da eski sistemde devam edebilirsin gibi süslü ancak gerçek olmayan ve gelecek kuşaklar için çok büyük handikaplar yaratacak şekilde sunulmakta.

Burada işçiler ve sendikalar ayrıntılarda ayrışmak yerine ortak olanda birleşmeliler. Yeni gelen nesilde dâhil olmak üzere tüm kamuoyu kıdem tazminatı ile işçi hakları konusunda daha duyarlı hale getirilmeli ve bu meselenin tüm işçilerin ayrımsız hakkı olduğu anlatılarak birlik içinde ortak tavır alınacağı aktif olarak gösterilmelidir. Sendikaların örgütlü olduğu işyerlerindeki üyelerin alttan yapacakları baskı ile daha duyarlı ve aktif hale getirilebilir. Hareket tabandan gelmeli ve kararlı olmalıdır. Sonuç olarak en büyük hareket kaynağı yinede sendikalardır.

Bültene kayıt ol