Marksizm 2016'nın 11 Mayıs Perşembe günü gerçekleştirilen ilk toplantısında, Alevilere yönelik ayrımcılık tartışıldı.
Toplantıda konuşulanların özeti ve video kaydı şöyleydi...
Atilla Dirim (DSİP üyesi):
"Türkiye’de Alevilere yönelik pek çok ötekileştirme ve ayrımcılık uygulanıyor. Din dersleri, yanlış anlatılar bu ayrımcılığı teşvik ediyor. Alevilere karşı yürütülen ayrımcılık bir devlet politikası, resmi ideoloji buna ihtiyaç duyuyor.
Osmanlı’da 16. ve 17. yüzyıllarda Alevi katliamları var, Osmanlı Alevilere yönelik sürekli katliamcı politikalar izledi. 20. yüzyıl başlarında İttihat ve Terakki Cemiyeti, Selanik Kongresi'nde Türk ve Müslüman Sünni bir ulus devlet kurma kararı aldı. 1908’den sonra görece özgürlükler ortamı vardı ama İTC bir ulus devlet kurmak isteyince her şey değişti. İTC yetkilileri, bu dönem Anadolu’da kimler var, "ulus devlet kuracağız ama halk buna hazır mı?" diye araştırmalar yaptırdı. Bu araştırmalarla ilgili sonuçları Şevket Süreyya Aydemir, Suyu Arayan Adam kitabında anlatır. Anadolu’da insanların büyük kısmı Türk değildir. Bir kesim kendisini Müslüman olarak tanımlamaktadır, bazı kesimler kendilerine Alevi demektedir. Önemli bir gayrimüslim nüfus da bulunmaktadır. Sonuçta kurulmak istenen Türkçü-Turancı devlet için ortamın hazırlanmasına, Türk ve Sünni olmayan unsurların temizlenmesine karar verilir, bunun için adımlar atılır. Önce Ermeniler ve Rumlar katledilir. 1918’de savaş yenilgi ile sonuçlanıp İTC dağılınca, süreç Mustafa Kemal önderliğinde sürdürülür. Ama M. Kemal’in hedefinde artık Turancılık yoktur. Küçük ama yine Türk, Müslüman ve Sünni bir devlet kurmak hedefi değişmemiştir. 1924 Anayasası'nda İslam ibaresi kaldırılır; medrese, tekke ve zaviyeler kapatılır; dede, şeyh, mürit vb. sıfatlar yasaklanır. Bütün bu kurumların ve sıfatların önemli bir kısmı Alevilerle ilgilidir. Alevi önderleri için aşağılayıcı yazılar gazetelerde (örneğin Cumhuriyet'te) yayınlanır. Bütün bu yapılanlar, ulus devlet kurma projesinin adımlarıdır.
M. Kemal, Hanefi mezhebi ilkelerine dayalı yeni bir Kuran çevirisi yaptırır. Diyanet İşleri Başkanlığı kurulur. Devlet, köylerde cami etrafında örgütlenen bir İslam dini oluşturur. Tüm tek parti dönemi bu anlayışla geçer. Çok partili seçimlerin olduğu 1950 yılında CHP’nin Alevilerle yakınlaşma çabaları olur, hazırlanan bir raporda Alevi önderlerinin kazanılmasından bahsedilir."
Cafer Solgun (Yüzleşme Derneği başkanı):
"Alevi meselesinin tarihi derinlikleri var; haklı, doğal talepleri var. AKP iktidarlarının bir döneminde Alevi açılımı gündeme geldi, 2009-2010 arasında 7 çalıştay yapıldı. Aslında Alevilerin talepleri çok belirgindir, somuttur. Çalıştaylara ilgili ilgisiz pek çok kişi katıldı. Bizler başlangıçta umutluyduk, ılımlı İslam iktidarında Alevi taleplerinin kabulünün daha kolay olacağını düşündük ama yapmadılar. Toplantılara katılan ilahiyatçılar taleplerimizi çok olumlu karşıladılar ama uygulamanın mümkün olmadığını anlattılar, çıkan sonuç raporunda da Alevi taleplerinin niçin karşılanmadığı anlatıldı. Sorun çözülemedi çünkü mağdurların taleplerine değil, İslami kişilerin ne dediğine bakıldı, önem verildi. Yani H. Karaman, Diyanet İşleri Başkanı ne diyecek diye baktılar. Halbuki burası din devleti değil, biz kimseye kendi inancımızı dayatmıyoruz.
Geçen ay AİHM, Türkiye’de Alevilere ayrımcılık yapıldığına dair bir karar aldı. Alevilerin talebinin din, inanç özgürlüğü açısından uygun olduğuna, laik devlet yapısının buna uygun olduğuna karar verdi. AİHM kararı bir içtihattır ama devlet uygulamıyor, uygulamaya niyeti de yok.
Devlet başörtüsü sorununu çözdü ama Alevi taleplerine karşı duyarsız. Diyanet bütçesi pek çok devlet kurumundan, bakanlıktan daha büyük, Diyanet, Alevilerin de verdiği vergilerle Sünni bir kurum olarak çalışıyor. Devlet bir eşit yurttaşlık sistemidir, o nedenle Alevilerin meselesi tüm toplumun meselesidir. Alevilere yapılan ayrımcılık tüm toplumu rahatsız etmektedir."
Ali Kenanoğlu (Eski HDP milletvekili):
"Devletle Aleviler arasında bu topraklarda 1000 yıldır sıkıntı var. Geçmişte ya dinler devlet olurdu (Emeviler-Müslümanlık), ya da devletler bir dini kabul ederdi (Bizans-Hristiyanlık). İnanç, devletin tebasını bir arada tutması için gerekli idi. Osmanlı devleti Sünni-Müslüman bir yapıydı, ırk ve etnisite sonra gelirdi. 1923’teki mübadelede Hristiyan Türkler, Rumlarla birlikte sınır dışı edildi, çünkü vatandaşlığın ilk özelliği Sünni Müslümanlık idi. İşte Aleviler bu tanıma uymuyorlar; cami, oruç, hac, hatta kelime-i şehadet Alevilikte yok. Alevilik, Emevi İslamı’nı reddeder. Bu nedenle devleti kim yönetirse yönetsin, ister Osmanlı, ister TC döneminde Aleviler bir güvenlik sorunudur, hiçbir iktidar Alevileri kabul etmez. TC’de hiçbir Alevi, genelkurmay başkanı veya kuvvet komutanı olamaz. Aleviler eşit yurttaş olarak görülmezler. Alevilerin sürekli devleti desteklediği yalandır, 16. yüzyılda 120 yıl kesintisiz Alevi isyanı dönemi yaşanmıştır.
Devlet dinden elini çekmelidir ama bu böyle olmuyor. Aleviler tarihte Müslüman olarak kabul edilmezlerdi, şimdi de zorla Müslüman yapılmaya çalışılıyorlar. Osmanlı, Alevileri Müslüman görmez, devlet görevi vermezdi, mesela Hristiyan misyonerlerin Müslümanlar içinde çalışması yasaktı ama Aleviler içinde çalışması serbestti. Cumhuriyet döneminde ise Alevilere “dağlı Müslüman” denildi ve Müslümanlığı öğrenmemiz istendi.
Aleviler kendi dinlerini ocaklarda, cemlerde öğrenirdi. Kentleşme ile birlikte bu aksadı, yeni kuşaklar Aleviliği kitaplardan öğreniyor. Ama kitaplardan veya cemevlerindeki uygulamalardan Alevilik öğrenmek mümkün değildir. Cemevleri asimilasyon sürecinin parçasıdır, asıl amaç Alevileri Kürtlerden, solculardan uzak tutmaktır. Cemevlerinde Atatürk resimleri ve bayrak bulunması tesadüf değildir. Derin devletin de AKP’nin de kurdurduğu Alevi kurumları var. Osmanlı devleti Alevilerin varlığını kabul eder ama yok etmek için çalışırdı, TC ise Alevi toplumunu en baştan yok saydı."
Salondan katkılar
- Aleviler eziliyor, ayrımcılığa uğruyor diye tartışıyoruz ama asıl önemlisi bu durumdan nasıl kurtulacağımızın tartışılmasıdır. Kürtler şimdi “devletten nasıl kurtuluruz”u tartışıyor, sol hareketler 68’den beri "devrimi nasıl yaparız"ı tartışıyor. Aleviler de “devletten nasıl kurtuluruz”u tartışmalıdır. Program, taktik, strateji tartışılmalıdır.
- "Alevilik bir din midir?" tartışması yanlış. Bütün bunların anlamsızlaştığı bir düzen için mücadele etmeliyiz.
- Hacı Bektaş Dergahı yöneticilerini Osmanlı devleti atamıştı. Bazen devletler, mezhepleri kendi çıkarları için kullanmıştır.
- Din ve inanç özgürlüğü bir demokrasi sorunudur, hepimiz daha fazla demokrasi için mücadele etmeliyiz.
- TC’nin laik olduğunu iddia eden, bu laikliğe sahip çıkan bir sol var, bu çok hatalı. TC laik değil mezhepçi, Sünni bir devlettir.
- Aleviler CHP’ye denize düşen yılana sarılır misali sarıldılar.
- Alevi hareketi Cizre’de, Sur’da yapılan katliamlara karşı açlık grevleri yapıyor, Kobanê için lokma kaynattı. Alevi kurumları asimilasyona, devletin baskı politikalarına karşı başarılı bir şekilde mücadele ediyor.
- Aleviler 12 Eylül sonrası CHP’li oldu, sebebi yüzde 10 barajıdır. Daha önce Demokrat Partili, TBP’li idiler. HDP’nin yüzde 10 barajını aşma ihtimali olunca ona oy verdiler.
- Bizler devletin Alevileri kontrol etme politikalarına itaat etmeyeceğiz. Devletin Alevi kurumlarına da itiraz ediyoruz. Aleviler blok hâlinde hareket etmez, ama önemli bir kesimi demokrasi mücadelesine destek veriyor.
- Aleviler birlik olmadığı için cemevlerine izin verilmediği söyleniyor, ama sanki Sünniler birlik mi? Alevi meselsi demokrasi ve eşit yurttaşlık mücadelesi sonucu çözülür, kimsenin bize dini olarak akıl vermesini istemiyoruz. Alevi mücadelesi en temelde bir ibadet etme özgürlüğü mücadelesidir. Bunu tanımayan rejime, kişiye demokrat denemez.
- Aleviler yüzlerce yıldır bu topraklarda direniyor, var olma savaşı veriyor. Derli toplu bir Alevi hareketi yok ama Alevi kurumları var ve en önemlisi talepleri var. Aleviler taleplerini ısrarla savunurlar.
- İşçi sınıfı içinde bölünmeler olduğu sürece devrim-sosyalizm mücadelesi başarıya ulaşamaz. Eşit kardeşlik oluşturulmadan devrim ve sosyalizm olmaz. Eşit yurttaşlık için Kürt, Ermeni, Alevi vb. kesimlerin talepleri için verdiği mücadeleler desteklenmelidir.
Video: Berkay Bağcı
Notlar: Faruk Sevim