Temmuz Ortasında Sonbahar

20.07.2023 - 14:07
Haberi paylaş

Haberi aldığımdan beri ya ağlıyorum, ya fotoğraflara bakıyorum ya okuyorum Roni hakkında. Yirmi dört saattir onunla hemhâlım. Roni bir sevdiğini kaybettiğinde ne yapardı diye düşünürken buldum kendimi ve yazmaya başladım. Hem yazmanın iyileştirici olmasından hem bendeki Roni’yi anlatma isteğimden, hem de ona dair zamana not düşmenin gerekliliğinden.

Roni, siyasi tartışmalarda ne kadar sert ve keskinse şiirlerinde de bir o kadar kırılgan, naif bir insandı. Yani olması gerektiği gibi…

Altmış sekiz yıllık hayatının son on altı yılında onun arkadaşı olmak gurur verici.

Altı yıl önce Suriyelilere, göçmenlere yönelik ırkçılığa karşı bir kampanya örgütlemek için DSİP’in Şişli bürosunda toplanmıştık. Bu harekete bir isim bulmak gerekiyordu. “Hepimiz Göçmeniz” başlığında anlaşmıştık ama Roni’nin itirazı vardı, başlıkta “ırkçılık” da yer almalıydı. Ve başlığa karar verdik: “Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır.” O günkü ısrarını önce anlamamıştım, zaten ırkçılığa karşı mücadele ediyorduk. Sonraki deneyimlerim gösterdi ki milliyetçi diye adlandırılan kitlelerin gözüne sokmak istiyordu ırkçı olduklarını.

Roni’nin, kelimelerin kökeni ve doğru yazımı konusundaki hassasiyeti bir Türkçe öğretmeni olarak beni korkutur ve hayran bırakırdı kendisine. Yanlışları düzeltmeye çalışırdı, dünyayı düzeltmeye çalıştığı gibi. Bu yazıda onun eleştireceği çok şey var. Acımdan, affına sığınıyorum Roni. Örneğin, ilk cümlemde anlatım bozukluğu var. Onun o eleştiren sesini duymak için düzeltmeyeceğim.

Son yıllarda Göbeklitepe, Çatal Höyük vb. hakkında okumalar yapıyor ve ilkel toplulukların sınıfsız toplumdan sınıflı topluma geçişini anlatıyordu. İnsanın kökenine gidip kadın ile erkeğe bakıyordu, eşitler diyordu, onların sınıfsız yaşamı ilgisini çekiyordu. Okurlarından, dinleyicilerinden ve arkadaşlarından biri olarak, bu son araştırmaları beni heyecanlandırıyordu.

En son aralık ayında konuşmacı olduğu bir toplantının moderatörlüğünü yapmıştım. Çenesi düşük bir moderatör olduğum için ara ara söz alıyor, bunu da söylemesem olmaz, diyordum. O huysuz, aksi diye tanımlanan Roni “Konuş konuş dayanamadığının farkındayım” minvalinde cesaretlendiriyordu beni. DSİP yayın organlarında paylaşılacak ilk yazım için de cesaretlendiren oydu. Yine beş yıl önce Londra’da bir pub’da sohbet eder ve “Hayvan Çiftliği” hakkında konuşurken, “Bunu yazsana, dergide yayımlayalım” demişti.

Bir konuyu tartışırken ya da hoş sohbetin arasında “minik kuş” diye hitap etmesi, hayatım boyunca bana kalan naif bir hitap olacak, onu hep bu tatlı ve tabii ki sürekli itiraz eden hali ile hatırlayacağım.

Kendi dizelerinde dediği gibi “temmuz ortasında sonbahar”ı yaşattı bize.

Kocaman bir yürek sustu, yüreğimizi yakarak.

O yürek ezilenler için, dışlananlar için, ayrımcılığa uğrayanlar için attı yıllarca. Daha söyleyecek ne çok sözü, yazacak ne çok yazısı, şiiri; okuyacak ne çok kitabı, itiraz edecek ne çok meselesi vardı… Ah Roni… DSİP’te beş yıldır sürdürdüğüm sosyal medya editörlüğünün en zor anını yaşadım, senin toprağa göçünü duyururken.

Bir yoldaşımız şöyle yazmış: “Bilenler bilir, Roni biraz hatta birazdan da fazla, aksi ve huysuz bir adamdı. Sanki bir tür anti-kahraman gibi bir şeydi. Ama tüm aksiliğinin ardında pırıl pırıl bir yürek vardı.”

Evet, Roni aksi, huysuz ve tatlı bir insandı. Bazen hepimiz kadar bazen de biraz daha fazla. Teraziye vurmak ne kadar doğru olur, bilemedim. Biricik bizler, bize ait hayat yolculuğu hikâyesinde/filminde başrolü alıyoruz. Öykülerin/senaryoların bir başlangıcı var. Çocuk Roni hangi travmalarla büyüdü? Yaşadıklarımız bizi nasıl şekillendirdi? Hangimiz ne kadar huyluyuz?  İlişkilerimizde ‘kolay’ dediğimiz insan mı var? Benim yok.

Karmaşık şey insan… Tüm canlıların en karmaşığı. Düşünen insanın bir farkı var diğer canlılardan: yakıp yıkıyor, yok ediyor. Roni birilerinin yaktığına, yok ettiğine, yıktığına karşı DUR demekle geçirdi ömrünü. Haksızlıklara karşı mücadeleyle geçmiş koca bir ömür.

O sözünü hiç esirgemezdi. Bu nedenle Roni ya çok sevildi ya hiç sevilmedi. Kendi Yahudi cemaatinin kara kedisi olacak kadar aykırı, İsrail’in Filistinlileri tamamen bitireceğini söyleyecek kadar cesur; ırkçılık ve ayrımcılığa karşı sonsuz mücadele etmiş iyi bir sosyalist, naif bir şair, düşünce insanı ve daha nicesiydi Roni.

Onun renkli kişiliği ve sınırsız araştırma merakının benim için bir delili niteliğinde olan son kitabının adı şöyleydi; Dur Yolcu, Dur ve İşe: Ingiliz Edebiyatindan Mizah Siirleri“ – İngiliz şiirleriyle dolu bu kitap da aslında Türk şiirine bir göndermeydi.

Onun hakkında anlatılacak çok şey var. Sözüm olsun, eserleri hakkında da yazacağım.

Seni çok ama çok özleyeceğiz Roni!

 

Figen Dayıcık Fırat

Bültene kayıt ol