Yetmez ama evet tartışmaları: Kimler neler söyledi?

17.10.2021 - 10:35
Haberi paylaş

Fransa’da düzenlenen bir panelde, konuyla ilgisiz bir biçimde sorulan "2010 yılında Anayasa referandumunda 'Yetmez ama evet!' dediniz, pişman mısınız?" sorusu önemli bir tartışma başlattı.

Panelin katılımcıları tam olarak böyle demedikleri halde, amerikanınsesi.com sitesi tarafından “Türk Aydınlardan ‘Yetmez ama Evet’ Özeleştirisi” manşeti ile verilen haber, kısa zamanda yetmez ama evet diyenlere linç kampanyasına dönüştü.

Linç etmeye çalışanlar o kadar düzeysiz ve kendini kaptırmış haldelerdi ki her türlü saçma iddia gerçekmiş gibi ortaya atıldı. Panelde konuşanların yeni dönemde rol çalmaya çalıştıkları söylendi. 2010’da yetmez ama evet diyenlerin politik konularda ağzını açmasının yasaklanmasını talep edenler oldu.

2010 Anayasa referandumu ile ilgili çeşitli dönemlerde çeşitli linç kampanyaları ulusalcı sol kesimler tarafından gerçekleştiriliyor. Ancak bu defa iş zıvanadan çıktı. Saçmalamanın dozu artınca, o dönem yetmez ama evet diyen çeşitli aydın, politikacı ve akademisyenler konu hakkındaki görüşlerini yazılı olarak kamuoyuna açıkladılar. Yetmez ama evet düşmanlarının aslında ne yapmaya çalıştıklarını ortaya koydular.

Bu yazılardan derlenen alıntılar şöyle:

Baskın Oran (Agos): YAE (yetmez ama evet) diye 10 küsur yıldır 24 saat sayıklayan ulusalcıların bütün derdi, örtmek. Ulusalcı CHP’nin yapıverdiklerini örtmek. Abdullah Gül’ü 2007’de cumhurbaşkanı seçtirmemek için 367 rezaleti dediğimiz ucubeyi yaratan sivri zekâlılığı örtmek.

YAE diye sayıklayanların 2010 referandumu maddelerinden  hiç haberleri yok, çünkü karşı çıkmaktan okumaya vakit bulamamışlar. Oysa memurlara toplu sözleşme hakkı orada verildi. Ombudsmanlık getirildi. Sivillerin askerî mahkemede yargılanabilmelerine son verildi. Nisap 2/3’e yükseltilerek siyasi parti kapatmak çok zorlaştırıldı (ki, şimdi bundan HDP yararlanacak). AYM’ye bugün tek can simidimiz olan bireysel başvuru hakkı getirildi (ki, şimdi bu Barış Akademisyenleri’nin tek umudu). HSYK’nin meslekten çıkarma cezalarına karşı yargı yolu açıldı. En önemlisi, yargı reformu getirildi. 

Deniz Güngören (Marksist.org): Sosyalistler referandumlarla dünyanın değiştirilebileceğini düşündükleri için değil, demokratikleşmenin ve dolayısıyla işçi sınıfının önünü açacak talepler etrafında geniş kitleleri mobilize etme fırsatı olarak gördükleri için böyle süreçlere müdahil olurlar. Reformlar bir bir geri sarılmaya başladığında da “o günden bunları görmek lazımdı” diye düşünmezler, sistemin sınırlarını ve ikiyüzlülüğünü teşhir ederler.  Ve sosyalistler “ne istiyoruz, nasıl alırız?” diye sorarlar, “bunu yaparsak birilerinin maşası olur muyuz?” diye değil.

Ufuk Uras: Orhan Pamuk'un bir toplantıda ‘Yetmez ama Evet’ üstüne gelen bir soruya yanıt vermeye tenezzül bile etmemesi çok doğru bir yaklaşım. Aradan 11 yıl geçmiş ve ‘Evren anayasası değişmezse Erdoğan'la daha iyi mücadele edilir’ gibi bir deli saçması yaklaşım için ne denilebilir ki.

Zehra Çiğdem Özcan (Birikim): Doğru tavrı gösterdiğini düşünen ve sözünün arkasında olan “yetmez ama evetçi”lerin siyaseten ne düşündükleri ya da durumu nasıl algıladıkları önemsenmeksizin, yaptıklarının yanlış olduğuna kanaat getirmemekle suçlanmalarının ve bunun da kibirden kaynaklı olduğunun iddia edilmesi en büyük kibirdir. “Yetmez ama evet”çilerin sessiz kalmalarının, polemiğe girmekten kaçınmalarının nedeni, haksız olduklarını bilmeleri değil, dertlerini açıklamak konusunda duydukları umutsuzluk olabilir. Yaptığının arkasında duran insanları sessizlikten faydalanarak özür dilemeye zorlamak, “sükut ikrardan gelir” türünden vecizelere sığınarak, siyasi güçsüzlüğü onlar üzerinden güce dönüştürmeye çalışmak kesinlikle kabul edilemez. Buna izin verildiği noktada ortaya çıkacak şey, “daha iyi bir dünya” değil, olsa olsa zorbalık olur.

Sezai Temelli: Anayasa referandumunda ‘evet’ oyu kullandım, pişman değilim. 2010 koşullarında vesayete karşı verilmiş, 12 Eylül ve darbecilerin yargılanması gibi çok önemli değişiklikler var orada. Bu, Türkiye’deki askeri vesayete karşı aslında önemli bir hamlenin adresi. Ama bu referandum, AKP’nin işine de yaramıştır. AKP’nin işine yaramasını engelleyebilirdik.

Selami Gürel (Marmara Yerel): 2010 Anayasa referandumunda sosyalistler, devrimci demokratlar “bu anayasa değişikliği önemli, ama Kürtlerin kimlik sorununu karşılamaktan uzak. Kürt coğrafyasında boykot, diğer bölgelerde -önerilen değişimin yetersiz olması nedeniyle- yetmez ama evet demeliyiz” tutumunu takındı. Ben bu tutumu sonuna kadar doğru bulanlardan biriyim. Benim gibi düşünenlerin –küçük bir azınlık dışında- sosyal şovenizme, ulusalcılığa, Kürt Düşmanlığına kaymadığını gözlemliyorum. Bu insanların büyük bir çoğunluğu, barışın, Kürt halkının eşit haklarının yanında durmaya devam ediyor.

Şenol Karakaş (Marksist.org): Yetmez ama evet’ten sonra neler olmuştu hatırlarsak: 24 Nisan Ermeni Soykırımı anmaları gerçekleştirilmeye başlandı. Kürt halkının özgürlüğü için mücadele yeni bir evreye sıçradı, Çözüm Süreci başladı. 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı yeniden kazanıldı. Eylem alanları genişledi. Irkçılığa karşı dev bir dalga yükselmeye başladı. Bir aşaması dev LGBTİ+ yürüyüşlerine, bir başka yönü İstanbul Sözleşmesi’ne, öte yandan HDP’nin 2015 Haziran’ında aldığı muazzam oylara kadar ulaşan farklı bir dinamik ortaya çıktı. 

Alper Görmüş (Serbestiyet): Dünün “kahrolsun YAE’ciler”inin bugün belki bir-iki istisna dışında muhalefet blokunu desteklediğini biliyoruz. Ana omurgasını, hiç de hoş çağrışımlar uyandırmayan iki gelenekten gelen iki partinin oluşturacağı bir koalisyonu desteklemek de bir YAE değil mi? DEVA’yı, Gelecek Partisi’ni saflara kabul etmek YAE değil mi? Fakat YAE demeden siyaset yapılamayacağını içine sindiremeden YAE’cilik yapılınca iş ister istemez oportünizm kılığına bürünür.  YAE’cilik yaparlar ama bunu asla telaffuz etmezler.

Abdullah Naci: Türkiye'ye bugünkü koşulları hazırlayanlar, yetmez ama evetçiler değil, ikna odaları kurup başörtülü öğrenci avına çıkan akademisyenler, askerin sözcülüğüne soyunan gazeteciler ve siyasetçilerdir. Orhan Pamuk kafası değil, Mine Kırıkkanat zihniyetidir. Kimse kendini kandırmasın.

Yıldıray Oğur (Karar): Yetmez Ama Evet tartışması artık geçmiş hakkında değil, gelecek hakkında bir tartışma. Bu turnusola bakarak ortak bir gelecek kurup kuramayacağımız, birbirimize güvenip, bir kere daha “Yetmez Ama Evet” deyip diyemeyeceğimiz ortaya çıkacak. Çünkü birbirine güvenip, zaman zaman demokrasi için uzlaşarak, risk alıp “Yetmez Ama Evet” diyemeyen toplumlar bir otoriterlikten diğerine geçip durur.

Bültene kayıt ol