Doğulu toplumlarda çocuk ve genç olmak zordur. Genç ve çocuk olup bir de göçmen olmak bir de Suriyeli olmak, hem doğuda hem de batıda daha da zor. Gittiğiniz ülkenin sistemi sizi korumuyor, yeterli desteği vermiyorsa ve ekonomik şartlarınız iyi değilse durum daha ağırlaşıyor. Türkiye’de çoğu Suriyeli olmak üzere beş milyona yakın sığınmacının büyük bir bölümü çocuk ve gençlerden oluşuyor. Türkiye’nin yanlış politikalarından ve toplumun ötekileştirici tavrından en çok etkilenen maalesef onlar. Eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçları karşılanmayan, duygusal yönden desteklenmeyen, ayrımcılığa maruz kalan çocuklar ve gençler en ağır bedelleri ödüyor: yalnızlaşma, ötekileşme, belirsizlik, kaos ortamında kaybolmuşluk.
2019-2020 MEB verilerine göre 684 bin 919 Suriyeli çocuk okullu olmuş lakin 400 bine yakın çocuğun da hâlâ kaydı yok. Bu verilere göre Suriyeli çocukların okullaşma oranı yüzde 63. İlkokulda okullaşma yüzde 90, ortaokulda okullaşma oranı yüzde 70.13, lisede yüzde 32.55. Üniversitelerde ise 27 bin öğrenci öğrenim görmekte.
Suriyeli çocukların ve gençlerin yaşadığı birçok sorun var: toplumla ve okulla uyum sorunları, ekonomik yetersizlikleri, sığınmacı olmalarından kaynaklanan bürokratik sorunları, ayrımcı-ırkçı yaklaşım nedeniyle ötekileştirilme sorunları. Kayıp kuşak olmamaları için eğitimlerinin önündeki engeli kaldırmak, özgürleşmeleri için hukuki adımları atmak ve ayrımcı-ırkçı yaklaşımları sonlandırmak gerekir.
On üç yaşında Halep’ten Türkiye’ye gelen, şimdi yirmi bir yaşında olan Fatma Tata, Fırat Üniversitesinde, kimya bölümünde okuyor. O, gerekçe gösterilmeden, vatandaşlık başvurusu işlemden kaldırılan binlerce Suriyeliden biri. Göç İdaresi Fatma’yı üç sene önce vatandaşlık işlemleri için çağırmış ve Fatma evraklarını teslim etmiş. Ancak geçen sene internetten kontrol ettiği başvuru sayfasında, “İstisnai olarak Türk vatandaşlığının kazanılması başvurunuz işlemden kaldırılmıştır” mesajıyla karşılaşmış. Fatma diyor ki: "Ben burada okudum, neden Avrupa'ya çıkayım? Dilim yok, sıfırdan başlamaktan yoruldum. Artık sıfırdan başlamak istemiyorum. Üç yıl bekledim, üç yıldan sonra kaldırmışlar. Göç İdaresi’ne sordum, 'Bilmiyoruz, Ankara’dan böyle bir cevap geldi bize. Hiçbir şey yapamıyoruz' dediler. Bu sene mezun olacağım, bir tek yüksek lisans yapabilirim. Çalışamam hiçbir şekilde." Fatma üniversiteyi bitirse de sorunları bitmeyecek. O bir sığınmacı ve kanunlar gereği mülteci hakkına sahip olamaz, tek şansı vatandaş olmak ama o da engellenmiş ve bürokrasinin işlememesi nedeniyle çaresiz.
Bürokrasi mağduru olan Suriyeli öğrencilerin yakasını maalesef toplumun önyargıları da bırakmıyor. İstedikleri üniversiteye herhangi bir koşul veya sınav olmadan girebildiklerine ve burs aldıklarına dair yanlış bilgilerin bir türlü sonu gelmedi. Mülteci Derneğinin araştırmasına göre, ne devlet üniversitelerinde ne de özel üniversitelerde Suriyeli öğrencilerle diğer yabancı uyruklu öğrenciler arasında bir fark yok. Yabancı uyruklu öğrenciler bir üniversiteye hangi şartlarda yerleşebiliyorsa Suriyeli öğrenciler de aynı şartlarda yerleşebiliyor. Devlet üniversiteleri ya da özel üniversiteler Türkiyeli vatandaşlar için ayrı, yabancılar için ayrı şartlar istiyor. Türkiyeli öğrencilerin üniversitelere nasıl alındıkları hepimizin malumu, yabancı öğrencilerin ise devlet üniversitesine yerleşmek için YÖS’e (Yabancı Öğrenci Sınavı) girmeleri gerekiyor. Özel üniversiteye girmek istediklerindeyse her üniversitenin kendi belirlediği şartlara göre tercih yapabiliyorlar.
Yabancı öğrencilerin hiçbiri ücretsiz okumuyor. Devlet üniversitelerinde Türkiyeli öğrenciler için sadece ikinci öğretim ücretliyken yabancılar için hem birinci öğretimler hem de ikinci öğretimler ücretli. Özel üniversitelerdeyse Türkiyeli öğrenciler sınavdan aldığı puana göre ücretsiz okuma imkânına sahipken yabancı öğrencilerin böyle bir şansı yok. Ayrıca Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Koç ve Sabancı gibi marka değeri yüksek üniversiteler seviyelerini koruyabilmek için başarılı öğrencileri alıyor. Devlet ya da özel fark etmeksizin marka değeri yüksek olan üniversitelere girmek paranız olsa bile zor. Kısacası Suriyeliler ya da genel olarak tüm yabancı uyruklular, Türkiye’de istedikleri üniversiteye istedikleri şekilde giremiyorlar. Ayrıca Suriyeli öğrencilere Avrupa Birliği’nin yüzde 85’ini, devletin yüzde 15’ini karşıladığı bir burs var o da ancak temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar.
İlk ve orta dereceli okullardaki Suriyeli çocuklar; dil problemi, ekonomik yetersizlikler ve ayrımcılık nedeniyle uyum sorunu yaşadı, hâlâ da yaşıyorlar. Suriyeli öğrencilerin yaşadığı problemlere ve uyum sürecinin nasıl yanlış yürütüldüğüne ilişkin Eğitim Sen İstanbul 1 Nolu Şube Yürütme Kurulu Üyesi Murat Durmuş’la yapılan bir röportajda Durmuş yalnızca anadilini konuşarak iletişim kurabilen çocukların Türkçe eğitim aldığını, seviyelerine göre değil yaşlarına göre sınıflara gönderildiğini, bunun en büyük problemlerden biri olduğunu, hiçbir uyum, oryantasyon, beceri, dil faktörleri gözetilmeden çocuğun yaşı 4. sınıfa denk düşüyorsa o sınıfa yazdırıldığını belirtmiş. Ayrıca ailelerin, çocukların yaşadıkları problemlere karşı teslim olmuş durumda olduklarını, itiraz edemediklerini, sıkıntılarını dile getirebilecek çözümler üretemediklerini, çoğunun örgütlü olmadığını ve çocukların ekonomik durumları nedeniyle yarım gün olan okuldan sonra (henüz 10-11 yaşında olan çocukların) konfeksiyon atölyesinde, dönercide çalıştıklarını dile getirmiş.
Türkiye’de, Suriyeli gençlerin ve çocukların durumunun düzelmesi için bir şeyler yapılabilir. Çocukların uyum sağlamaları için bir psikolog, sosyal bilimci ve öğretmen eşliğinde oryantasyon sürecinin başlaması, iki dilli bir eğitim verilmesi, çocukların yaşlarına değil de eğitim seviyelerine bakarak eğitim alması ve seviyelerine göre sınıflara yerleştirilmesi gerekiyor. AB’nin gönderdiği paraların yanlış uygulamalara harcanmaması, sosyal uyum hedefiyle akran-ergen ve gençlerin bir araya geleceği aktiviteler düzenlenmesi, velilere çocuklarındaki sorunlarla baş edebilmeleri için destek verilmesi; aşılama, gıda, okul malzemesi ve kıyafet desteği gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması da ayrı bir önem taşıyor.
Suriyeli çocuklar ve gençler yaşadıkları tüm zorluklara rağmen ailelerinden daha çabuk yeni hayatlarına alışıyorlar. Çocuk hakları örgütü “Save The Children” ın araştırmasına göre, Suriyeli çocukların çoğu, geleceklerini kendi ülkelerinde görmüyor ve Suriye'ye dönmek istemiyor. Suriye'den ayrılmak zorunda kalan her üç çocuktan biri Suriye dışındaki bir ülkede yaşamak istiyor. Bu çocukların en büyük dilekleri barış. Save The Schildren Yönetim Kurulu Başkanı Susanna Krüger, Suriye'deki savaşın gençlerin çocukluklarına mal olduğunu, Dünyanın şimdi de geleceklerinin çalınmasına seyirci kalmaması gerektiğini, çocukların bir gelecek perspektifine ihtiyaç duyduğunu, bunun ancak Suriye'de gerçek bir barışın sağlaması veya yaşadıkları ülkelerdeki entegrasyon koşullarının iyileştirilmesiyle mümkün olabileceğini belirtmiş. Umarız Türkiye ve tüm Dünya, göçmen ve Suriyeli çocukların, gençlerin kendilerini rahatça ifade edebileceği, barış içinde yaşayabileceği bir yer olur.
20 Mart Dünya ırkçılık karşıtı günde alanlarda birlikte olmak dileği ile…
Figen Dayıcık Fırat