"Tüm bu şiddet türlerine karşı biz kadınlar, insan hayatını hiçe sayan bu sisteme hep birlikte direnmeli", Zilan Akbulut yazdı.
Şiddet, hayatın hemen hemen her alanında, her yaşta karşılaşabildiğimiz, bir insandan başka bir canlıya güç göstermek, öfke boşaltmak, cezalandırmak, kazanç sağlamak amacıyla canlının bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine sebep olan bireysel veya toplu hareketlerin tümüdür.
Şiddet davranışı sadece fiziksel değil, sözel, cinsel, duygusal, ekonomik ve dijital şiddeti de içine alan davranışlar ile bir insana bile isteye rahatsızlık veya fiziksel zarar vermeyi kapsar. Bu davranış biçimini, şiddeti destekleyen, şiddetin bir çözüm yolu olduğunu düşünen, ellerinde pek çok davranış seçenekleri olmasına rağmen şiddet yoluna başvuran kişiler kullanılır. Dolayısıyla şiddet bize sunulanın aksine bir cinnet hali, kendini kaybetme hali değil, bilinçli bir tercihtir. Ve bu kişiler nereye, nasıl, hangi biçimde ve ne zaman şiddet uygulayacaklarını seçerler: Patronu tarafından azarlanan bir erkek, bunun sonuçları olacağını bildiği için o öfkeyi patronuna değil eşine veya kızının görünmesi pek mümkün olmayan yerlerine, fiziksel bir şiddetle yönlendirebilir. Böylece hem şiddeti kime uygulayacağını hem de nereye uygulayacağını seçmiştir.
Şiddetten en fazla etkilenen grup olan kadınlar hayatın her alanında her yerde şiddetin farklı biçimlerine maruz kalıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da kadına yönelik şiddet haberlerini duymadığımız bir gün olmadı.
2020’de tüm dünya Covid-19 salgını gibi zorlu bir sürece girerken, kadınlar için durum pek değişmedi. Üstelik uzunca bir izolasyon dönemiyle, kadınlar çoğunlukla suçun gerçekleştiği evlere kapandı. Bu nedenle kadına yönelik şiddet vakalarında ciddi bir artış gözlendi.
Türkiye’de iktidar bu olağandışı salgın döneminde gerekli önlemleri almak yerine erkek egemen ve gerici uygulamalarını, kadın ve LGBTİ+ düşmanı açıklamalarını gündemden eksik etmedi. Kadına yönelik şiddet karşısında sadece olan biteni izlemekle yetindi.
Kadına yönelik şiddetin farklı biçimleri
Şiddet denince ilk akla gelen ve en görünür biçimi olan fiziksel şiddeti düşünüyoruz. Kadının iradesi dışında bir şey yaptırma ya da bir şeyi yapmaktan alıkoyma veya fiziksel olarak zarar verici eylemleri içeriyor bu. Fiziksel şiddeti ikiye ayırabiliriz; temas içeren ve temas içermeyen şiddet. Temas içeren, bir bedenin bir bedene veya bir eşyaya değmesiyle ortaya çıkan şiddet türüdür. Vurma, bir nesneyle vücuduna zarar verme, tokat atma, kolunu sıkma, tekmeleme, saçını çekme gibi eylemleri içerir. Bağırmak gibi eylemleri ise temas içermeyen fiziksel şiddetin içine alabiliriz. Bir kişiye bağırma yoluyla hem psikolojik hem de fiziksel şiddet uygulamış oluruz. Bağırarak karşımızdakinin ezilmesini, kendini güçsüz hissetmesini istiyoruz. Aynı zamanda fiziksel bir şiddet uygulayarak karşımızdakini fiziksel bir özelliğimizle, korkutucu bir bakış, duvarı yumruklama gibi davranışlarla korkutup sindiriyoruz.
Temelde en yaygın şiddet biçimi duygusal veya psikolojik şiddettir. Duygusal olanı, fiziksel şiddet kadar net olmadığından, tanıması ve tanımlanması pek kolay olmuyor. Kadına yönelik psikolojik şiddet, kadını küçük görerek, onun bir işi yapamayacağını belirten ithamlarda bulunarak özgüvenini kırma, kişiliğini ve fikirlerini önemsememe, intihara sürükleme, bağırma, davranışlarını sürekli olarak eleştirme, emirler verme, surat asma, onu kontrol etme, korkutma, sindirme, kadının değer verdiği bir eşyaya zarar verme ya da tehdit etme, iş hayatında ve sosyal yaşamda kadının karşısına çıkan fırsatlara engel olma gibi pek çok davranış biçimiyle ortaya çıkabilir.
Bir diğer şiddet biçimi olan cinsel şiddet ise özellikle kadın cinselliğinin tabu olduğu, namus, şeref gibi kavramların kadın cinselliği üzerinden tanımlandığı toplumlarda dile getirilmesi zor olduğu için, kadınların en çok suçlandığı, anlatmakta en zorlandıkları ve utandıkları şiddet biçimidir. Kadının iradesi dışında ilişki kurma, tecavüz, sözlü ve fiili olarak ortaya çıkan taciz olaylarının tamamı cinsel şiddet kapsamında yer alır. Cinsel şiddetle ilgili kadınların yalan söyledikleri ve bundan çıkar sağladıklarına dair ya da cinselliğin erkek için kontrol edilemeyecek bir dürtü olduğuna dair gerçek dışı pek çok fikir ve inanç vardır.
Ekonomik şiddet de tıpkı diğer şiddet biçimlerinde olduğu gibi aynı amaçlarla (cezalandırmak, güç göstermek vb.) uygulanır. Bu kez kullanılan araç ise ekonomik bir güçtür, yani para. Ekonomik şiddet, kadının kaynaklara erişimini engelleme, çalışma hayatına katılmasını önleme veya geliri üzerinde söz sahibi olmasını engelleme yoluyla ekonomik bir bağımsızlık elde etmesinin önüne geçmeyi de içerebilir; kadının ürettiklerine el koyma, kontrol altına alma veya ekonomik kaynakları kadının üzerinde bir yaptırım, tehdit olarak kullanılma, çalışma koşullarına karışma, kadını borçlandırma gibi tüm diğer davranış biçimlerini de kapsar.
Dijital şiddet ise kadınları yalnızca, sokakta veya evde değil, dijital dünyada da şiddete maruz bırakıyor. Bu şiddet türünde kişinin dijital ortamda sürekli olarak rahatsız edilmesi ve rahatsızlık verecek şekilde takip edilmesi söz konusudur. Kadının tanıdığı ya da tanımadığı kişiler tarafından sürekli aranması, son görülme saatlerinin kontrol edilmesi, nerede olduğunun denetlenmesi, izinsiz olarak fotoğraflarının veya videolarının çekilmesi ve bunların sosyal platformlarda paylaşılması gibi davranışlar da dijital şiddet biçimine girer. Ayrıca kişinin kendi isteği ile yaptığı bir paylaşım sonrası dijital şiddet ile karşılaşması ve başkaları tarafından bu durumu hak ettiğinin ima edilmesi, partneri tarafından sürekli aranması, aramalarına anında dönüş beklenmesi de sıklıkla karşılaşılan örnekleridir.
Tüm bu şiddet türlerine karşı biz kadınlar, insan hayatını hiçe sayan bu sisteme hep birlikte direnmeli, cinsiyetçiliğe, kadına yönelik şiddetin her biçimine, her alanda tepki göstermeliyiz.
Gerçek bir dönüşüm ancak ayrımcılığa maruz kalan, yaşama hakkı elinden alınan tüm ezilen grupların birleşik mücadelesi ile gerçekleşebilir.
Zilan Akbulut