İktidarın çoklu baro yasa değişikliği teklifi meclise geliyor. Avukatlar İstanbul'da büyük bir mitinge hazırlanıyor.
Getirilen kanun değişikliğiyle amaçlanan nedir? Bu yasa değişikliği kabul edilirse savunmada neler değişecek? Bu düzenlemeye karşı çıkan avukatlar Ayşen Funda Ata ve Mehmet Doğan Marksist.org'a yazdı:
Böl-parçala-yönet!
Avukatlık Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi gündemde. Ekim 2020'de tüm baroların yönetimleri ve TBB delegeleri seçilecek. Aralık ayında da TBB başkan ve yönetimi seçilecek. Yasa değişikliğinin 30 Haziran Salı günü Meclis komisyonlarına gelmesi bekleniyor.
Değişikliğin en önemli maddesi beşbinden fazla avukat bulunan illerde iki bin avukat ile yeni baro kurulabileceğini düzenlemesi. Bir diğer değişiklik ise delege sisteminde gerçekleştirilmek isteniyor. Mevcut uygulamada 300 üye için bir delege sistemi var iken değişiklik ile beş bin üyeye bir delege sistemi getiriliyor. Beş bin altı üye sayısı olan barolar da bir delegeye sahip olabilecek.
Bu değişiklikler ile İstanbul, İzmir ve Ankara Barolarının ağırlığının azaltılması hedeflendiği çok açık. Böl, parçala, yönet taktiğinin devreye girdiğini görmek çok zor değil. İktidar hiçbir alanda kendisi ile farklı fikirlere sahip kurumlar istemiyor.
Çoklu baro çoğulculuk değildir
Bir ilde birden fazla baro kurulmasının hedeflenmesinin birçok sakıncası var. Barolar vatandaşa yönelik çeşitli avukatlık hizmetlerine aracılık ederler. Ceza yargılamasında zorunlu müdafi bulunması gereken hallerde ve diğer durumlarda tarafların talebiyle; soruşturma ve kovuşturma evresinde şüpheliye veya sanığa veya mağdura avukat atanır. Atanan avukat Barolar tarafından atanır. Maddi güçlük yaşayan vatandaşlar, maddi zorluklarını ispatlamak kaydıyla baroya başvurduklarında hukuk yargılamaları için kendilerine avukat atanır. Her iki halde de vatandaş avukata para ödemez.
Çoklu baro olduğunda kamu yasalar tarafından kamu hizmeti olarak tanımlanan bu hizmetlerin hangi baro tarafından yapılacağı tartışma konusu olmaya başlayacak. Avukat atamalarında siyaset gündeme gelecek ve oldukça yüksek miktarlarda paradan söz edildiği için yolsuzluklar yaşanacak.
Avukatlar hangi baroya kaydolacağını seçerken baroların siyasi eğilimlerine göre veya maddi vaatlere göre seçim yapacak. Siyasi eğilimlerine göre baroların kapatılması gündeme gelecek. Muhalif olan baroya hayat hakkı verilmeyeceğini görmek için müneccim olmaya gerek yok.
Baroların siyasi eğilimlerine göre, o baroya kaydolan avukatın ve o avukat vekalet veren vatandaşın fişlenmesi demek. Özellikle ceza yargılamalarını düşünün. Muhalif baroya kayıtlı avukat tarafından savunulan vatandaşın dosyasına mahkeme heyetlerinin nasıl bakacağını şimdiden kestirmek güç değil.
“Bağımsız” olması gereken avukatlık mesleğinin, bağımsızlığı zaten tartışmalı iken bu vasfın hepten kaybolmasına yol açar çoklu baro.
Delege sistemi
Halihazırda var olan delege sistemi son derece antidemokratik. Baroların seçim sistemi de tartışılabilir. Örneğin ellibinden fazla avukatı bünyesinde barındıran İstanbul Barosu'nun yönetimi ve tüm diğer organları yaklaşık on bin oy ile oluşturuldu. TBB delegeleri de onların listesinden çıktı ve TBB yönetimini de onlar seçti. Yani baro üyelerinin dörtte üçünün iradesi yönetime yansımadı. Bunun değişmesi gerekir ancak bu çoklu baro ile sağlanamaz daha da pekiştirilir. Çarşaf liste mantıklı görünüyor. Belki başka bir çözüm getirilebilir. Delege sistemi yerine doğrudan seçim yapılması gerekir mutlaka.
Kendi baro başkanım ve yönetimi için oy verebiliyor ise TBB için de verebilirim. Tüm kurumlarda delege sistemi en büyük hata.
Hiçbir yönetim sürekli kalıcı olmamalı, geri çağrılabilir ve denetlenebilir olmalı ve en önemlisi doğrudan demokrasi mutlaka uygulanmalı.
Avukatların pek çok sorunları var, özellikle genç ve işçi avukatların. Şu anki yönetimlerin hiçbiri dönüp bakmıyor bile onlara. Çoklu baro bu sorunları çözmeyecek daha da pekiştirecek, daha da korkunç bir hale getirecek.
Bu nedenlerle Salı günü yapılacak olan “Savunma Mitingi”ne katılma gerekiyor.
Avukat Ayşen Funda Ata
'Baroların böyle tepki göstereceğini beklemiyorlardı'
Bu konu Ankara Barosu'nun Diyanet İşleri Başkanlığı'na yönelik açıklaması ile tekrar alevlendi. Aslında iktidarın muhalif bir ses olmaması ile ilgili daha önceden tüm odaların ve baroların seçim sistemlerini değiştirmek gibi bir girişimi vardı. Ankara Barosu'nun açıklamasından sonra bu konuyu tekrar gündem haline getirdiler ancak baroların bu kadar yüksek bir tepki göstereceklerini beklemiyorlardı. Önce baro başkanının Ankara'ya yürüyüşünü gördük. Şimdi de İstanbul Baro Başkanı tüm üyelerine yaptığı çağrı ile Çağlayan Adliyesi'nde eylem daveti yaptı. Baroların birincil görevi insan haklarına yönelik iktidar tarafından yapılan saldırılara karşı bireyleri korumaktır. Bu sebeple iktidarın baroların etkinliğini azaltacak değişiklik planlarının önlenmesi için bu mitingin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu eylemliliği devam ettirebildiğimiz sürece iktidarın bu ve benzer saldırılarını bertaraf etme gücümüzün olacağına inanıyorum
Avukat Mehmet Doğan