Bu yazı yazıldıktan 36 saat sonra 20 yaşının altındakilere sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Çalışan, çalışmak zorumda olan çocukların başına bir de böyle bir sorun geldi. Bu yazının içinde bahsedilen çalışan çocuk sorunlarına şimdi büyükleri gibi işsiz kalma korkusu eklendi. Evet çocukların çalışmamasını istiyoruz, bu ancak çocukları çalışmak zorunda bırakan koşulların ortadan kalkmasıyla mümkün. Herkesin yaşayabileceği bir ücreti devlet hemen şimdi ödemeli.
Geçtiğimiz günlerde TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) “Çocuk İşgücü Araştırması“ yayınladı. TUİK’in bundan bir önceki araştırması ise 2012 yılına ait. Üstelik Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, bu iki rapor arasında geçen koca 8 yıldan birini, 2018 yılını, “Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı” ilan etmiş. Ama zahmet edip bu konuda sekiz yıl boyunca bir araştırma bile yapmamışlar.
Bakanlık çocuk işçiliğiyle mücadele yılında neler yapmış? Gönüllü elçiler ve vali eşleriyle birlikte konuda çeşitli projeler gerçekleştirmişler. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günü çocuk işçiliği ile mücadele temasıyla gerçekleştirilmiş. İl müdürlüklerine yazılar gönderilmiş. Eminim başka güzel işler de yapmışlardır. Bu yaptıkları güzel işlerin sonucunda neler olduğunu önce devletin rakamlarıyla görelim.
Yetkililer bu şekilde mücadele ederken çocuk işçilere ne olmuş?
TUİK 2018 yılında, yani çocuk işçiliğiyle mücadele yılı ilan edilen yıl, genel bir çocuk raporu yayınlamış. Bu raporda çocuk işçiliğine ilişkin de kısa bir bölüm var. TUİK’in hazırladığı raporda görüyoruz ki 2017 yılında 15-17 yaş grubundaki çocukların iş gücüne katılma oranı yüzde 20,3 iken, 2018 yılında bu oran yüzde 21,1 olmuş. ‘Çocuk İşçiliği ile Mücadele Yılı’ ilan edilen 2018’de çocuk işçi sayısı 7 bin artmış ve en çok çocuk iş cinayeti bu yıl yaşanmış. Üstelik İSİG’e (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi) göre bu veriler son derece yanıltıcı. Çünkü resmi istatistikler 15 yaşın altını kapsamıyor, mülteci çocuk işçiler bu kayıtlarda yer almıyor. Çocuk işçilerin yarısına yakınını oluşturan tarım işçileri bu verilerde yer almıyor. Yetkililerin mücadele yılı 2018’den bir yıl sonra, 2019 yılında, İSİG verilerine göre, en az 60 çocuk iş cinayetine kurban gitmiş.
Çalışırken ölen çocuklar
2012 TUİK raporu ve 2020 TUİK raporu arasında geçen sürede 419 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Kayıt dışı ölümler ve çalışma koşulları nedeniyle hastalanarak ölenler ve intihar edenler bu verilerin içinde yer almıyor. Stajyer veya çırak olarak çalıştırılan çocukların da ücretli çalıştırılan çocukların da ne tam olarak sayısı ne de ölümleri tam olarak tespit edilemiyor. Ölümler ancak basına yansıdığında kayda geçirilebiliyor. Çoğu da ailelerine para teklif edilerek geçiştirilmek isteniyor.
Ölümler dışında çocuk işçilerin çalışma koşulları da çok kötü. DİSK -AR’ın 2015 raporuna göre çalışan çocukların haftalık çalışma saati 54 saat. Çocukların üçte birine işyerinde yemek verilmiyor.
Çıraklık ve stajyerlik: Eğitim adı altında çocuk işçilik
Çıraklık Yasası, temeli 1970’lere dayalı bir kanun. Kanunun mimarları olan dönemin hükümetinin sözcülerinden biri “Çıraklık yasasını yürürlüğe koyarken iki temel amacımız var; birincisi yoksul çocukları küçük işletmelerin ihtiyaç duyduğu iş gücü olarak kanalize etmek, ikincisi bu yolla devletin sırtında bir yük olan genel eğitim masraflarından da kurtulmak” diyerek amacını hiç de gizlemeden dile getirmiş.
2012 yılında yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim sistemi çıraklık yasasını işverenler açısından daha da elverişli hale getirdi. 2017 yılında DİSK’in açıklamasına göre, 4+4+4 eğitim sistemi çocuk işçiliği yaşını fiilen 13’e indirdi. Yani yasal olarak 15 olan çocuk işçi yaşı fiilen düşmüş oldu.
Yürürlükte olan Çıraklık ve stajyerlik sömürü kanunu bu yeni sistemle çocuk işçi havuzuna, hem de MEB eliyle binlerce çocuk ekledi. 4+4+4 eğitim sisteminin ilk meyvelerinin alındığı 2016 yılında 1 milyon 170 kişi çırak statüsünde çalışmaya başladı.
İşverenler açısından çıraklık ve stajyerliğin başka yararları da var: Yasa, çıraklara asgari ücretin %30’undan aşağı ücret ödenemez diyor. Yani, örneğin 2020 yılında meslek eğitimi görenlere ödenecek aylık ücret 631 TL. Çıraklara verilecek aylık ücret 882,90 TL. Ödenecek ücretler her türlü vergiden muaf. Staj gören öğrencilerden işsizlik primi kesilmediği için işten çıkarıldıklarında işsizlik parası alamıyorlar. Reşit olmayan stajyerlerin öğrencilerin işverenle sözleşmelerini imzalama yetkisi ise tabi ki okul müdürlerinde. Bu yöntemle bakanlığın izni ve hatta imza yetkisiyle bugün 1,5 milyona yakın çocuk zorunlu olarak ‘çırak’ ve ‘stajyer’ adı altında sömürülüyor.
Koronavirüs zamanı çocuk işçiler
Bu zor ve sıkıntılı günlerde çocuk işçiler çok uzağımızda değil. Kimi zaman pazarda bir çocuktan elma satın alıyoruz, kimi zaman bir haberde ya da twitte ya da bir bakanın ağzından fırsatçılara karşı fedakarca çalışan çocuk işçiler alkışlanıyor. Son günlerin en önemli gündem maddelerinden biri olan maske, koruyucu giysilerin meslek liselerinde ne kadar da şahane bir şekilde üretildiklerini anlatıldığını görebiliyoruz. Oysa o çocukların da virüsten korunmaya ihtiyacı var, kim bilir nasıl bir korku içinde yaşıyorlar ve üretmek zorunda bırakılıyorlar. Devletin yapması, sağlaması gerekeni çocuk işçiler ve meslek liseleri yapıyor. Bakanlıkların çocuk işçi çalıştırıp övüneceğine o çocukları da kapsayarak, herkese yaşayabileceği bir ücreti verip #evdekal demesi gerekiyor.
Peki göçmen çocuklar?
Mülteci çocukların durumu ise çok daha vahim, geçtiğimiz haftalarda bir pazarlık konusu olup sınırlara sürülmeleri, orada başlarına gelenler dışında göçmenlerin ‘normal’ hayatları da normal değil. Yarıya yakını okula kayıtlı değil. 2019 sonundaki rakamlara göre 660 bin Suriyeli çocuk çalışmak zorunda. En kötü koşullarda, en tehlikeli işlerde çalışmak zorundalar. Sabah 8.30 akşam 19.00 gibi çalışma saatlerine uymak zorundalar. Hemen hepsi kayıtdışı çalıştırıldıkları için herhangi bir sosyal güvenceleri de yok. 1000 TL’nin altında çalışmak zorundalar. Hem de Suriyeli oldukları için aşağılanarak, kimsenin onlara sahip çıkmayacağını bilen patronları tarafından sömürülerek.
O zaman bırakın çocuklar yönetsin
MEB’in ne kadar da güzel çalıştığının övüle övüle bitirilemediği, uzaktan eğitimin ne kadar da başarılı olduğunun anlatıldığı bu günlerde ‘normal’ günlerin milyonlarca çocuk için hiç de iyi olmadığını, eziyet, sömürü ve ölümle karşılaştıkları bir gerçek.
Çocuk işçiliğinin sanki normal bir şeymiş gibi kanunlarla tanımlanması utanç verici. En başta çıraklık, stajerlik adı altındaki çocuk işçi sömürüsüne olanak veren kanunların ortadan kaldırılması gerekiyor. Ama daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olsun olmasın çocuk işçiliğine sebep olan koşulların ortadan kaldırılması gerekiyor. Bu konuda acilen atılması gereken adımları eğitim-sen anlatımış:
Çocuk işçiliği ile mücadelede, yoksul ailelerin çocuklarını çalışma hayatından alıkoyup okula gönderilebilmesi için, bu ailelere yönelik ekonomik ve sosyal destek politikaları hayata geçirilmelidir.
Çocuk işçiliğinin en önemli nedenlerinden olan yoksulluğu ortadan kaldırıcı, ailelerin ve toplum ekonomik sorunlarına çözüm üreten politikalar oluşturulmalı ve uygulanmalıdır.
Özden Dönmez