“Bu adil bir düzenleme değil”

28.03.2020 - 15:18
Haberi paylaş

Avukat Ayşen Funda Ata, hükümetin gündeminde olan İnfaz İndirimi paketiyle ilgili sorularımızı yanıtladı:

Uzun süredir gündemde olan infaz indirimi düzenlemesi yakında yasalaşacak. Yapılacak düzenlemelerde toplum sağlığının öncelikli olmadığı çok açıktır. Kapasitesi dolmuş olan cezaevlerinin rahatlatılmasına yönelik bir düzenleme yapıldığı görülmektedir.

Taslağa göre koşullu salıverilme oranı yüzde 67'den yüzde 50'ye indirilecek. Terör suçları, kasten öldürme suçları kapsam dışı görünüyor, mükerrer suçlar ve buna bağlı olarak cinsel suçlar ile uyuşturucu ticareti suçlarında koşullu salıverilme oranının yüzde 75’ten yüzde 67’ye indirilmesi planlanıyor. Yani tekrar eden suçlar, cinsel suçlar ve uyuşturucu ticareti suçlarındaki yatılacak zaman dilimi hesaplanırken alınacak cezanın 4'te 3'ü değil 3’te 2'si esas alınacak.

Ek olarak geçici bir düzenlemeyle 1 Mart'tan önce işlenen terör, kasten öldürme ve özel hayatın gizliliğine ilişkin suçlar haricindeki tüm suçlar açısından denetimli serbestlik süresi en az 1 yıldan en az 3 yıla çıkarılıyor.

Düzenleme ile ayrıca, ağır hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle yaşamını idame ettiremeyen 65 yaş ve üstü hükümlüler, ceza infaz kurumlarında geçirmeleri gereken azami süre sınırına bakılmaksızın, denetimli serbestliğe tabi tutulacak.

Kadınlar ve yaşlılar için öngörülen konutta infaz usulünün uygulanacağı hapis cezalarının da sınırı artırılacak ve çocuklar da buraya dahil edilecek. Konutta infazın sınırı; kadın, çocuk ve 65 yaşını bitirmiş erkeklerde 6 aydan 1 yıla, 70 yaşını bitirmiş kişilerde 1 yıldan 2 yıla, 75 yaşını bitirmiş kişilerde 3 yıldan 4 yıla çıkarılacak. Bunun yanı sıra daha pek çok düzenleme ve değişiklik gündemde. Cezaevlerindeki nüfusun önemli oranda azaltılmasının hedeflendiği ortada.

Bu adil bir düzenleme değil. Covid 19 bütün insanların yaşamlarını tehdit ettiğine göre düzenleme de bütün mahkumlara yönelik olmalıydı. Cezaevi koşullarında pek çok insanın hayatını kaybetmesi tehlikesi olduğu ayan beyan ortada. “Terör” suçu olarak nitelendirilen suçlar içerisinde de pek çok kronik hastalığı olan insan var. Yaş almış insan var. Pek çok düşünce suçlusu, gazeteci avukat, yazar var. Normal zamanlarda bile cezaevlerinde sağlık hizmetine erişmek oldukça zor bazen de imkânsız. Virüs can alırken ayrım yapmıyor ancak devlet kimin yaşamının tehlikeye atılabileceğini belirlemiş oluyor.

Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz suçlarından cezaevinde olanların da çoğunun infaz düzenlemesinden yararlanıp çıkacağı düşünülürse (bu konu sanırım hala tartışılıyor), pek çok kadının hayatının tehlike altında olduğu söylenebilir. Şiddet, taciz, tecavüz suçlarından ceza alanların dışarı çıktıklarında aynı şeyi tekrarlamamaları için de gerekli önlemlerin alınabiliyor olması gerekir. Aksi takdirde önümüzdeki dönem pek çok kadına karşı şiddet ve kadın cinayeti vakasına gebe olacaktır.

Olması gereken “terör” suçlarını da kapsayan koşulsuz genel aftır.  Kapsam dışı bırakılacak bir kesim var ise bunlar kadına karşı şiddet taciz ve tecavüz suçlarını işleyenler olmalıdır.

Bültene kayıt ol