Tanju Özcan, ara sıra ırkçılığı taşan bir belediye başkanından ibaret değil.
Tanju Özcan yıllardır, sistemli olarak bir ırkçı yıldırma kampanyası yürütüyor.
Özcan, kampanyasıyla, şehirde yaşayan sığınmacılar, Araplar, siyahlar için gündelik hayatı çekilmez hale getirmek için uğraşıyor.
Bu yıldırma kampanyasının bir adımı olarak şehirdeki göçmenlerin en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamaz hale gelmesi için uğraşıyor.
Belediye meclisinde, suyu 10-20-30 katına satma kararı aldırıyor. Hayata zor, ucu ucuna tutunan bu insanları, en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz, çaresiz hale getirmek istiyor.
Sığınmacıları çaresiz hale getirmek için uğraşmakla kalmıyor. Göçmenleri, çok açıktan tehdit ediyor.
Belediye binasına kocaman bir ilan asarak açık açık tehdit ediyor. “Bolu Belediyesi’nden geçici sığınmacılara son çağrı” başlıklı ilan asıyor. “Son çağrı” ne demek? Bir daha çağırmazsa ne yapacak? “Çağrı” diye bir kılıf uydurduğu tehdidinde ırkçı Özcan şöyle parmak sallıyor: “Geldiğiniz gibi gitme zamanınız geldi. Artık istenmiyorsunuz, dönün ülkenize.”
“Son çağrı, dönün ülkenize!” O sokaklarda gezen göçmenlerin hayatlarını, varlıklarını tehdit ediyor.
Üstelik bu yıldırma harekâtını da savunmaktan asla geri durmuyor. “Irkçı değilim ama…” diye başlıyor. Ve her söze “ırkçı değilim ama” diye başlayan gibi sözün devamında asla şaşırtmıyor: “Irkçı olduğumu kabul etmiyorum ama ayrımcıyım.”
Siyasi kimliğini, etkisini, söylemini hem bu ırkçı zemin üzerine kuruyor hem de bu ırkçı zeminden güç alıyor.
Evde yaşamsal ihtiyaçlarını kısarak, sokakta hedef göstererek, belediye ağzıyla tehdit ederek, tam anlamıyla göçmenlerin hayatını çekilmez hale getirmek için, onları yıldırmak için dört bir koldan uğraşıyor.
Irkçıların bu tip sistemli kampanyalarda yaptıkları gibi, hedef gösterirken insan olmadıklarını vurguluyor. Bir futbol maçı üzerinden belediye panolarında “çöl faresi bedeviler” yazılı pankartlar astırıyor. Irkçılıkla türcülük el ele verip, ırkçı kampanyanın propagandasına dönüşüyor.
Tanju Özcan kampanyasında hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Karabük Üniversitesi’ndeki T.C. vatandaşı olmayan öğrencilerin hedef gösterilmesinin üzerinden birkaç hafta geçti geçmedi, Tanju Özcan bayrağı devraldı.
Bir kez daha, yaşamsal ihtiyaçlara saldırmayı planına yerleştirdi. Bolu Üniversitesi’ndeki T.C. vatandaşı olmayan öğrencilerin otobüs biletlerine astronomik zamlar yapacağını ilan etti.
Tanju konuşur, birileri yapar
Tanju Özcan’ın dört koldan yürüttüğü yıldırma kampanyası devam ederken bir yandan da ülkenin dört bir yanında göçmenlere yönelik saldırılar yaşandı.
10 Ağustos 2021 günü Ankara Altındağ’da Suriyelilere yönelik bir toplu nefret saldırısı yaşandı. Suriyelilere ait evler, işyerleri taşlandı, arabaları ve eşyaları ateşe verildi.
16 Kasım 2021 günü İzmir Güzelbahçe’de üç Suriyeli sığınmacı yakılarak öldürüldü.
26 Mart 2023 günü Gabonlu Üniversite öğrencisi Dina, öldürüldü.
Her gün sokakta, hastanede, ulaşım araçlarında yaşanan tacizler ise neredeyse gündelik vakalar haline geliyor.
Tanju Özcan’ın yaşamlarını çekilmez kılmak için çabaladığı “çöl farelerine” “son uyarısı”nın anlamı da bu olaylarla anlaşılıyor.
Irkçılık, bir kusur değil, bütün ezilenlerin düşmanı bir ideoloji. Bu fikirler hayata geçtiğinde ise hayatlara mal oluyor.
“Yerel İktidar” Tanju Özcan’a daha ne kadar tahammül edecek?
Tanju Özcan, yıllardır göz göre göre bu kampanyayı yürütürken, CHP, Özcan hakkında verdiği ihraç kararından vazgeçmek ile yetinmedi, bir de tekrar belediye başkan adayı gösterdi. Bu adaylık ve Tanju Özcan’ın hala CHP’deki sorunsuz varlığı CHP’nin de bu siyaseti onayladığı anlamına geliyor. “Yerel İktidar” tabiriyle koltuğu kabaran CHP’nin bir an önce bu ayrımcı söylemlere karşı hayatın soğuk sularında bir sınav vermesi gerekiyor.
Artık yeter!
Tanju Özcan’ın bu sistemli kampanyası karşısında 2 yıl önce bir suç duyurusunda bulunan İnsan Hakları Derneği ve Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır bir kez daha adım attı.
Daha önce hakkında takipsizlik kararı verilen ırkçı Özcan, bu iki senelik süreçte göçmenleri hedef göstermeye devam etti. Özcan’ın öğrenciler hakkındaki son ırkçı açıklamaları üzerine İHD ve Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Hayır aktivistleri Özcan hakkında bir kez daha suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusu hakkındaki basın açıklamasında ırkçı Özcan hakkında artık adım atılması gerektiğinin altını çizdiler, CHP’nin de adım atması gerektiğini vurguladılar.
Tanju Özcan vakasının hemen ardından Afyon’un DEM Parti karşıtı belediye başkanı, ilk icraatlar listesine, göçmenlere yıldırma uygulamalarını ekledi. Sadece göçmenlerin işyerlerine yönelik kapatmalar gerçekleştirdi.
Bu ırkçı söylem ve sözlerin artık giderek sistemli hale gelmesine karşı ısrarlı, devamlı bir mücadeleyi örmek, hemen her sözün karşısına dikilebilecek bir hareketliliği ve ırkçılık karşıtı bir sokak hareketinin en azından fidesini yaratmak, bu ırkçı yıldırma kampanyalarına karşı atılması gereken en acil adımlardan biri.
---
Zaten “dibi sıyrılmış” haldeki Türkiye ekonomisi; dünyadaki ekonomik krizi körükleyen pandemi ve ardından gelişen savaş dönemini ve ABD ile çeşitli çekişmelerinin diyetini de üstüne eklemiş halde.
Yerel seçimler de artık geride kaldı. Sandıkta sarsılmış olsa da elinde başka yol kalmamış bir hükümet, Orta Vadeli Program ile açıkça işçilerin elindeki son haklara gözünü dikmekten vazgeçmiş değil.
Uluslararası sermayeden önce sözlü ardından mali onaylarını alma işlerini sürdüren Ekonomi Bakanı Şimşek, kısa süre içinde bütün işçiler için yaşamı çekilmez hale getirmek için gaza basacak.
Çalışma saati, mesai süresi, kıdem tazminatı gibi çalışanların en temel haklarını doğrama tahtasına koyduklarını ilan ettiler. Bu saldırılar ve öngörülen ekonomi politikası, IMF ve Dünya Bankası’ndan da yeşil ışık aldı.
Bizi bekleyen ekonomik politikalar kalifiye işçi göçmenlerden, sigortasız Türkiyelilere, işçi sınıfının tüm katmanlarını etkileyecek. Tanju Özcan gibi ırkçılar ise ekonomik saldırıya karşı öfkeyi ve mücadeleyi, o saldırılar karşısında Türkiyelilerle birlikte ezilen göçmenlere yöneltmek istiyor.
Ersin Tek
(Sosyalist İşçi)