İplik işçisi Fevez Ömar ile röportaj: Suriyeliler işyerlerinde neler yaşıyor?

04.08.2019 - 17:13
Haberi paylaş

Suriyeli göçmenler, Türkiye’de en kötü koşullarda, güvencesiz, kayıtdışı ve çok düşük ücretler karşılığında çalışmak zorunda kalıyorlar.

Patronlar ve siyasetçiler, ekonomik krizin faturasının kendilerine değil Suriyeli göçmenlere kesilmesini istiyorlar. Oysa Suriyeli göçmenler, Türkiye’deki çalışma hayatının en büyük mağdurları. Ve Türkiyeli işçiler ancak göçmen sınıf kardeşleriyle birlik olabilirlerse hakları için mücadeleyi güçlendirebilirler.

Marksist.org, Antep’te yaşayan Suriyeli işçilerin çalışma koşullarını, tekstil, inşaat ve iplik sektörlerinde çalışan Fevez Ömar ile konuştu.

Ömar, ilkokuldan beri tiyatroyla ilgilenmiş. 2006’dan beri oyunculuk yapıyor. 2010’da yönetmenlik yapmaya başlamış. 2011’de Suriye’de bir oyunu yönetmiş.

2012’de Baas rejiminin ordusunda zorunlu askerlik yapmamak için Türkiye’ye geliyor.

Burada 2016’ya kadar herhangi bir kimliği olmadan yaşıyor. Suriye’deki kimliğinde Filistinli mülteci yazdığı için burada kimlik alamıyor. Halep’te Elektronik Mühendisliği okumaya başlıyor, birinci sınıfı bitirdikten sonra buraya geliyor. Kimliği olmadığı için devlet okullarına giremiyor. Özel üniversiteye gidiyor, yıllık 4 bin Euro istiyorlar, bunu bulamıyor. Bunun üzerine iş hayatına atılıyor. Tekstilde ve inşaatta çalıştıktan sonra iplik fabrikasında işe girip 5 yıl çalışıyor. Nisan ayında denetimlerin sıkılaşması üzerine işten atılıyor. Şimdi Gates Of Son adlı kültür merkezinde tiyatro öğretmenliği yapıyor.

Fevez Ömar, fabrikada çalıştığı yıllar boyunca işçilerle hiçbir sıkıntısı olmadığını, en az 45 tane Türkiyeli arkadaşı olduğunu söylüyor. Patronlar, amirler ve müdürlerde ise durum başka…

Düşük ücret, dayatmalar, zorunlu fazla mesai…

Marksist.org çalışma hayatını sorduğunda, Ömar şunları anlattı:

“2014-2019 arası beş yıl Antep’te bir iplik fabrikasında çalıştım. Çok büyük sıkıntılar yaşadım. Ben Filistin asıllıyım, özel bir durumum var. Ancak tüm Suriyeli arkadaşlar ayrımcılığa maruz kaldı. Küçük bir fabrikada çalışıyorduk, vardiyada 12 kişi, toplamda 36 çalışan vardı. Biz 5 kişi Suriyeliydik. Şefler ve vardiye amirleriyle birlikte 30-35 arası Türkiyeli çalışan vardı.

Çalışma izni olmadan kaçak çalışıyorduk ve Türkiyelilerden daha az maaş alıyorduk. Şu an asgari ücret 2020 TL ama Suriyelilere 1600 TL veriyorlar. Sigortam da yoktu. Polis gelirse hemen arka kapıdan çıkmamız gerekiyordu.

Fabrikada her vardiyada bir işçi herhangi bir sebepten işe gelemediğinde, Suriyelilerin onun yerine kalıp çalışması mecburiydi. Çünkü Türkiyelinin sözleşmesi var, günde 8 saat çalışacak. Suriyelilerin ise hakları yok, fazla mesaiyi kabul etmezsen kovuluyorsun. Pazar mesailerinde yine aynı şey oluyordu. Düğün oluyor, bir şey oluyor, Türkiyelilerden gelemeyen oluyor. Suriyeli onun yerine mecbur kalıyor. Gündüz de çalıştıysan 24 saat aralıksız, uyumadan çalıştığımız oluyordu.

Bunun yanı sıra, şefler lavaboları ve etrafı bize temizletiyorlardı. Türkiyeli işçinin çalıştığı makine bozulursa ona yeni makine veriliyor, Suriyeli birinde aynısı olursa ise temizlik veya başka işlere yönlendiriliyor.

Bundan birkaç yıl önce, başka bir işçi işten ayrıldığı için 12 gün üst üste 16’şar saat çalıştım. Zaten aralarda eve gidip gelmesi de iki saat sürüyor. Bu süreçte makinanın üzerine düştüm ve hastanelik oldum. Patron arabasıyla hastaneye götürürken bana “Fabrikada bir şey olduğunu söyleme. Sen evde düştün. Ben de senin komşunum” dedi. Fazla masraf olmasın diye özel hastaneye de götürmedi. 15 gün rapor alıp çalışmadım. Sonra fıtık çıktı ve 7 ay evde kaldım. Sigortasız olduğum için şirketten çıkarken hiçbir şey alamadım. 3 yıl 8 aydır çalışıyordum oysa ki, dört maaş almam lazımdı. Beş parasız kaldım. Eşimin altınlarını satarak küçük bir dükkan açtım, işlemedi, iplik fabrikasına geri dönmek zorunda kaldım.

Dört yıl bu işyerinde çalıştığım için her departmanı biliyordum. Tehlikeli bir makinada çalışmaya başladım. Propolis hap giriyor makinaya, ip çıkıyor. Ellerimde ve ayaklarımda yanıklar ve vuruklar oldu. İki defa daha iş kazası geçirdim. Yine aynı şekilde “Evde düştüm” diyerek hastaneye gittik.

Benzer durumlarda Türkiyeli işçi arkadaşımız iş kazası geçirdiğinde, raporluyken maaşı yatırılıyordu, çıkarken tazminatını alıyordu.”

Denetimler sıkılaşınca kapının önüne kondular

Suriyeliler, devlet tarafından kayıtdışı çalışmaya yönelik kontroller arttırıldığında ise, direkt kapının önüne koyuluyorlar.

Ömar şöyle devam ediyor:

“Daha sonra işyerine yeni bir amir geldi. Geldiği gibi Suriyelileri yanına çağırdı ve ne iş yaptığımızı sordu. Hepimiz hangi vardiyada ve hangi makinada çalıştığımızı söyledik. Bizi normal yaptığımız işlerden aldı, temizlik ve makine söküp takma işlerine verdi. Üç ay böyle çalıştık. En kötü işleri bize yaptırıyordu. Fabrikanın açık bir yeri kapatılacak, demir getiriliyor, kaynak yapmayı bilmememize rağmen mecbur bize yaptırdı. Kabul etmezsen işten çıkarırız diyordu.

Nisan ayında her fabrikaya polis tarafından sıkı denetimler başladı. İşçilere çalışma izni alınması için baskı yapılıyordu. Bizi işten çıkarttılar. Biz her istediklerini yaptık ama çalışma izni çıkartmamak ve sigorta yaptırmamak için işten attılar. Tazminatımız yok, hakkımız yok, hiçbir şey yapamadık.

Geçtiğimiz sene asgari ücret 1600 TL’den 2020 TL’ye çıkarıldı. İlk üç ay bu zammı vermediler. Paramız yok diyorlardı. Dördüncü ay hepsini toplu vereceklerdi. Dördüncü ay geçti, yine vermediler. Beşinci ayda da zaten çıkarılmıştık.

Çalışırken de ara ara toplantılar oluyordu, patron da geliyordu. Sıkıntılarımızı, düşük ücreti söylüyorduk. “Bizim durum ne olacak? Çalışma izni çıkaracak mısınız?” diye soruyordum. “Konuşacağız” diyorlardı. Bir daha üç dört ay patronu göremiyorsun. Müdürle konuşuyorsun, “Tamam patronla konuşacağım” diyor, hiçbir şey olmuyor.

Başka bir fabrikada çalışan arkadaşlarım vardı, Başpınar’da. Orada çalışma izni almışlar ve sigorta yaptırmışlar. Ancak düşük maaş veriyorlar. Patronlara ayda kişi başı 590 TL masrafı oluyor çalışma izninin. Bunu işçinin ödemesini istiyorlar. Oysa bunu vermesi gereken işçi değil patron. Ama bunu sen ödemezsen çalıştırmıyorlar, işe almıyorlar. İşçi 2000 TL maaşını alıyor, 600 lirasını götürüp patrona veriyor, o da onu devlete yatırıyor.”

(Röportaj: Ozan Tekin)

Bültene kayıt ol