Barışa karşı akademisyenler

30.07.2019 - 14:39
Haberi paylaş

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) barış akademisyenleri hakkında verdiği ihlal kararından sonra hükümet medyasında başlayan karşı kampanya, üniversiteler ve akademisyenler aracılığıyla sürdürülüyor.

Barış İçin Akademisyenler’in Ocak 2016’da ilan edilen “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza verdikleri için terör örgütü propagandası yapmakla suçlanan yüzlerce akademisyenin davaları Cuma günü AYM’nin aldığı kararla yeni bir evreye taşındı. Önemli bir kısmı ceza alan ve hatta bir kısmı cezaevine atılan akademisyenlerle ilgili AYM ihlal bulunduğu kararı verdi ve bildiriyi ifade özgürlüğü saydı. Bunun ardından hükümete yakın medya organlarında doğrudan bir kampanya başladı. “Şehit aileleri’nden AYM’ye tepki”, “AYM’den skandal karar” gibi başlıklarla sürdürülen linç kampanyası, bugün Yeni Şafak’ın başlığında olduğu gibi kimi zaman akademisyenlerin –üstelik anayasal bir hakları olan fikir açıklamama özgürlüklerini kullandıkları için- isim ve fotoğraflarıyla hedef gösterilmesi hâlini aldı.

Akademisyenleri hedef gösteren üniversiteler

Üniversiteler de boş durmadılar. Üç özel üniversitenin, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, İstanbul Aydın Üniversitesi ve Medeniyet Üniversitesi’nin rektörlükleri barış akademisyenlerini hedef gösteren bir bildiriyi imzaya açtılar. Bildiri barış akademisyenlerini terör örgütü propagandası yapmakla suçluyor ve ceza almasını savunuyor. Aynı zamanda “terörle mücadeleyi sekteye uğratmayı ve ülkemizi karalamayı amaçlayan her tür kurum, organizasyon ve inisiyatifin karşısında olacaklarını” deklare ederek “yerli-milli koalisyona” sesleniyor.  

Bu bildiri Pazartesi günü sona ermek üzereyken, Malazgirt Savaşı’nın tarihine gönderme yaparak 1071 akademisyen imzasıyla duyuruldu.

Köklü üniversitelerden İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ise “Barış bildirisi adlı sözde manifesto üzerine” diye ayrı bir metin yayımlayarak, barış akademisyenlerini hedef tahtasına oturttu.

Bildirinin anlamı ne?

Barış İçin Akademisyenler’in bildirisinin aksine üniversite ve bölümlerin belirtilmediği bildiri yayınlanır yayınlanmaz büyük bir tepki doğdu. 1071 kişinin imzaladığı söylenen bildiriye çeşitli akademisyenlerin imza vermediklerini açıklaması üzerine sayı şimdilik 1066’ya kadar düştü.

Bu bildiri sadece barış akademisyenlerini hedef almakla kalmıyor aynı zamanda üniversitelerde çalışan herkese bir gözdağı veriyor. İnsanların imzalarının rızaları alınmadan bildiri altına konulduğunun ortaya çıkması sadece basit bir skandal değil, sürecin tepeden yönlendirildiğini gösteriyor. Bianet haberine göre üniversite rektörlerinin dekanlara, dekanların ise bölüm başkanlarına ilettiği metni imzalamamış ancak ismi listede yer alan bir akademisyenin itiraz etmesi hâlinde “terörizme destek” suçlaması ile karşı karşıya kalabileceği çok açık. İtiraz etmemeleri hâlinde isimleri diğerleriyle birlikte, meslektaşlarının cezalandırılmasını talep eden bu utanç listesinde kalmaya devam edecek.

Baskı, üniversiteler ile sınırlı değil. Önce medya sonra atanmış rektörler eliyle yürütülen bu süreç, yargı veya devlet içinde de bir çatışma olduğunu gösterir nitelikte. 8’e 8 gibi kritik bir sayıyla çıkan AYM kararından devlet ve bürokrasinin bir bölümü memnun değil. Barışı savunmanın suç olduğunda inat ederek yargı kararlarını etkileyeceklerini düşünüyorlar. Barış isteğinin suç olmadığını savunmaya ve barış akademisyenleriyle dayanışmaya devam etmek bugün büyük önem taşıyor.

Bültene kayıt ol