Zabıtanın marketleri denetleyerek domates, biber, patlıcan fiyatlarını düşürmesini beklemek akla mantığa aykırıdır.
Ekonomik kriz her geçen gün ağırlığını hissettiriyor. Elektrik, doğalgaz, benzin, motorin vb. ürünlere art arda gelen zamlarla temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamlar karşısında iktidar “suçu” marketlere atarak, belediyelerce marketlerin denetlenmesi gerektiğini söylüyor. Oysa tarım ürünlerindeki pahalılığın asıl kaynağı, tarımsal üretim sürecindeki sorunlardır.
Türkiye'de tarım; mazot, elektrik, gübre, yem gibi ürünlerde dışa bağımlı durumda, döviz artışları sonucu ithalat pahalılaşırken, çiftçinin maliyeti artıyor. Diğer yandan yüksek sebze ve meyve fiyatlarını düşürebilmek için her seferinde ithalat seçeneği öne çıkarılıyor. Son olarak kuru soğan, domates konservesi, buğday, arpa, mısır, pirinç ve bakliyata ithalat kapısı açıldı. Kuru soğan ithalatında yüzde 50 olan gümrük vergisi Şubat sonuna kadar sıfırlandı. Toprak Mahsülleri Ofisi'ne (TMO) bu yıl için 1 milyon ton buğday, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç ve 100 bin ton bakliyat ithalatı yetkisi verildi. İthalatın seçenek olarak sunulması çiftçide güvensizlik yaratıyor, ekim alanlarının azalmasına yol açıyor.
Fiyatlardaki yükselişin sebepleri
Türkiye’de tarımsal alanlarda sulama altyapısı tamamlanmamış durumda. 8,5 milyon hektarlık sulanabilir tarımsal alanın 2,2 milyon hektarı sulanamıyor.
Tarım arazileri çok parselli. Türkiye'de ortalama tarım arazisi büyüklüğü 61 dönüm iken Almanya'da 457, Amerika'da 1817 dönüm. Bu nedenle üretim verimli olmuyor ve parseller ekilmemeye başlanıyor.
Ekonomik anlamda örgütlenme yok. Kooperatifler olmadığı için çiftçi üretimini planlayamıyor, ürününü düzgün bir biçimde pazarlayamıyor, dolayısıyla fiyatlar istikrar kazanmıyor.
Mazot, gübrenin hammaddesi, yem katkı maddeleri dışarıdan geliyor. Dövizdeki yükseliş tüm bu girdileri pahalılaştırıyor.
Çiftçilere girdi sağlayan KİT'lerin, tarım satış kooperatiflerinin ve çiftçiye kredi sağlayan TARİŞBANK'ın özelleştirilmesi bugün gelinen noktanın diğer sebepleri.
Bu yapısal sorunlara iklim feleketleri de eklendi. Ocak ayında Adana ve Mersin’de günlerce süren yağışı, Antalya’yayı vuran sel ve hortum felaketi izledi. Seralar yıkılırken, ürünler mahvoldu. Büyükşehirlerde sebze ve meyve fiyatlarının artışı, küresel ısınma sebebiyle gelişen olağanüstü yağışlar sebebiyle katlandı.
Enflasyonda 14 yılın rekoru
Enflasyon Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 20,4 arttı. 2019 yılı Ocak ayında fiyatlar aylık bazda gıda ve alkolsüz içeceklerde yüzde 6,4, çeşitli mal ve hizmetlerde ve sağlıkta yüzde 3,6, eğlence ve kültürde yüzde 3,2, lokanta ve otellerde yüzde 1,1 arttı. Fiyatlar giyim ve ayakkabıda yüzde 8, konutta yüzde 3,1, enerjide yüzde 4,2 düştü.
Gıda enflasyonu yıllık yüzde 31 oldu; bu rakam 2004 yılından beri son 14 yılın en yüksek rakamı. Fiyatı en çok artan ürün, yüzde 184 ile kuru soğan olarak açıklandı. Kuru soğanı yüzde 91 ile salça, yüzde 75 ile patates izledi.
(Sosyalist İşçi)