Sosyalist İşçi, Ankara’da 9 kişinin hayatını kaybettiği tren kazası ile ilgili Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası’nın (BTS) eski genel sekreteri İshak Kocabıyık ile konuştu.
Kocabıyık, TCDD Genel Müdürlüğü’nün siyasi sorumluluğu olduğunu ve Ulaştırma Bakanı’nın açıklamalarının doğru olmadığını anlattı.
Hızlı tren hatlarında sinyalizasyon olmamasının kaçınılmaz şekilde bu tür kazalara yol açacağını vurgulayan Kocabıyık, tren sisteminin yeniden kamusal bir hizmet hâline getirilmesi gerektiğini söyledi.
Röportaj şöyleydi:
Ulaştırma Bakanı tren kazası üzerine “sinyalizasyonun olmazsa olmaz bir şey olmadığını” söyledi. Şimdiyse sinyalizasyonun parasının verildiği ancak tamamlanmadan hattın teslim alındığı söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ulaştırma Bakanı’nın açıklaması, şu anlamda doğru: Demiryolu sistemi için sinyalizasyon olmazsa olmaz değil. Türkiye’deki demiryollarının yarısından fazlası sinyalizasyon ile çalışmıyor. TMİ, yani Trenlerin Merkezden İdaresi dediğimiz bir sistem ile çalışıyor. Ancak hızlı tren hattında sinyalizasyon olmazsa olmazdır. Bu bilgileri bakana kim veriyorsa, en hafif deyimle yanıltmak için söylüyor diye düşünüyorum. 250 kilometre hızla tren çalıştırdığınız bir hatta, bunu sinyal sistemiyle yapmazsanız bu kaza olur. Bu kazanın olmaması mümkün değildir. Üstelik, başka bir yanlış daha var. Herkes kılavuz makinenin neden o hatta olduğunu soruyor. Asıl yanlış hızlı trenin o hatta olmasıdır. Hızlı trenin işletme talimatnamesine göre, trenin gidiş yönüne göre en sağdaki hattan gitmesi gerekir. Fakat ne hikmetse sinyal sistemi olmadığı için, bunun yolunu değiştirdiler ve kılavuz makine ile aynı yöne verdiler. O ihaleyi alan firmanın Cengiz İnşaat olduğu söyleniyor. Yani Cengiz İnşaat her zaman yaptığını yapmış, işi bitirmeden bütün paralarını almış ama yapılması gereken pek çok işi de yapmamış, bırakmış. Bu hattın kabulünü yapan TCDD Genel Müdürlüğü. Burada büyük bir siyasi sorumluluk, büyük bir hata, büyük bir suç var. Sinyalizasyonu bitmemiş bir hattın teslim alınmasından dolayı aslında savcılığın resen harekete geçip dava açması gerekir çünkü bu kazanın asıl sebebi budur.
Sinyalizasyonun yapılmadığı bilinen bir durumdu. Bugüne kadar buna tepki gösteren oldu mu?
Demiryollarında pek çok sendika var. Bunlar içinden sadece KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası hazırladığı raporlarla, yazdığı yazılarla bu durumu çeşitli kereler ifade etti, dile getirdi. Biz bu hattın hiçbir şekilde bitmeden açılmaması için, benim de yönetici olduğum zamanlar da dahil çok çaba sarf ettik ancak gücümüz yetmedi. Sadece bu hat da değil. Daha Ankara-İstanbul hızlı tren hattı bile yüzde 100 bitmedi ama buna rağmen orada tren çalıştırıyorlar. “Hızlı tren çalıştırıyoruz” diyorlar. Sonuçta da böyle cinayet sayılabilecek, katliam sayılabilecek kazalar meydana geliyor. Suçu şimdi makasçıya, makiniste yıkmaya çalışıyorlar ama temel sorumlu o hattın sinyalizasyonu bitmeden kabulünü yapanlar ve 250 kilometre hız yapan trenleri TMİ sistemine göre çalıştıranlardır. Demiryolları bir sistemdir, yüksek güvenlikli olmasının sebebi de budur. Siz bu sistemi herhangi bir sebeple parçalar, böler, zafiyete uğratırsanız kaza olmaması mümkün değildir. Eğer sistemi gerektiği gibi işletseler, diyelim ki 3 kişinin hata yapması kazaya neden olabilecekken, bu şekilde TMİ ile çalıştırılan bir sistemde bir kişinin hatası bile kazaya yol açabilir. Esas sorun bu sistemi gerektiği gibi çalıştırmayanlardadır. Türkiye’nin yarısından fazlasında sinyalizasyon yok ama oralarda zaten hızlı tren çalışmıyor. Hızlı tren çalışmayan hatlarda bizim yolcu trenlerimizin ortalama hızı 40-50 kilometredir. Yük trenlerinin daha da düşüktür, 20-25 kilometredir. Oralarda TMİ ile tren çalıştırabilirsiniz ama yüksek tren hattında sinyalizasyon olmazsa olmaz koşuldur. Hele siz bitmemiş bir hattı teslim alır, açılışı yaparsanız sonuç budur. Biliyoruz ki, bu projeler çoktan beri siyasi iktidarın rant sağlama, kaynak aktarma projeleri. Bitip bitmemesini hiç önemsemiyorlar, sadece kendi yandaşlarına kaynak aktarmanın bir aracı olarak kullanıyorlar. Ancak sonucunu ne yazık ki biz çekiyoruz, hayatını kaybedenler çekiyor, halklarımız çekiyor.
Hükümetin zaten çok uzun zamandır bir cezasızlık politikası var. Burada da makinist veya makasçı cezalandırılacak gibi görünüyor. Bu cezasızlığa karşı neler yapılabilir?
Birincisi demiryollarının bu kadar güvensiz hâle getirilmesi süreci Türkiye’de özelleştirme süreciyle başladı. Çokbaşlılık, bölme, tasfiye bizi bu noktaya kadar getirdi. Bu özelleştirmelerden vazgeçilmeli ve TCDD tekrardan, tek elden ve bir kamusal hizmet olarak faaliyet sürdürmelidir. İkincisi kamu idaresi, sendikaların ve meslek odalarının bu konudaki görüşlerine itibar etmelidir. Tabii bunu söylerken kimi sendikaların davranış biçimlerini de söylememek mümkün değil. Bir ayrımcılık yapmak için söylemiyorum ama hayatını kaybeden 3 makinist arkadaşımızdan ikisi Türk Ulaşım-Sen yani Türkiye Kamu-Sen’e bağlı bir sendikanın üyesi. O sendikanın şube başkanı, iki üyesini kaybetmiş bir şubenin başkanı, “Bize sinyalizasyon olup olmadığı konusunda bir bilgi gelmedi, var da diyemem, yok da diyemem” diye bir açıklama yaptı. Bu durumun vahametini arttıran bir şey. Çalışanların, emekçilerin haklarını araması gerekirken işverenini savunan bir pozisyonda olan sendikaların varlığını da bilmemiz gerekir.
(Sosyalist İşçi)