Küresel ısınmanın gerçek olmadığını daha önce defalarca söylemiş olan ABD Başkanı Donald Trump sonunda Paris Antlaşması’ndan çekildiğini ilan etti.
Küresel ısınmayı sınırlandırmak için yetersiz de olsa ilk kez neredeyse dünyanın bütün ülkelerinin imzaladığı bir anlaşma imzalanabilmişti. Trump ise seçim kampanyasında dahi Paris İklim Anlaşması’nın başta Çin olmak üzere ABD’nin rakiplerine avantaj sağladığını iddia ediyordu.
Energy Transfers gibi petrol şirketlerinde hisseleri olan Trump ABD’yi “yeniden büyük” yapmak amacıyla petrol, kömür ve inşaat sektörlerine destek veriyor. ABD hâlihazırda dünyanın en fazla karbon salımı yapan ülkesi durumunda ve bunu sınırlandırmaya yanaşmıyor. Bu sanayilerin önündeki en büyük engeller ise ulusal ve uluslararası çevre kanunları. Trump bu nedenle ilk iş Beyaz Saray’ın web sitesinden iklim değişikliği bölümünü çıkarmıştı. Ardından iklim değişikliği ve çevre konuları ile ilgilenen en önemli ulusal örgüt olan Çevre Koruma Örgütü’nün bütçesini ciddi oranda kısmıştı.
Trump, Başkan olduktan sonra 100 gün içerisinde Paris Anlaşması’ndan çekileceğini söylemişti ancak bunu engellemek için Başkanlığı’nın yüzüncü gününde yüzbinlerce insan Halkların İklim Hareketi’nin çağrısı ile sokaklara inerek protesto etmişlerdi. Fakat bu kitle gösterileri dahi Trump’ı durduramadı. Amerikan sermayesinin çıkarları uğruna gezegenin geleceğini tehlikeye atmaktan çekinmeyen Trump yönetimi, kapitalist devletlerin ekonomik ve militarist rekabetinin insanlığın sorunlarına çözüm bulmaktan ne kadar uzak olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.
Trump çekilme kararını ilan ettiği basın açıklamasında Paris Anlaşması’nın ABD için adil olmadığını, ABD ekonomisi ve iş dünyası için kötü sonuçları olduğunu, bir iklim anlaşmasından çok diğer ülkelerin ABD üzerinde finans avantajı sağladığı bir anlaşma olduğunu söyledi. Gerekirse yeniden başka bir anlaşma için görüşmeler yapılabileceğini de ekledi.
ABD’nin çekilme kararının ardından Obama kararı eleştiren bir açıklama yaptı: “ABD yönetimi geleceği reddeden bir avuç ülke arasına dâhil olsa da, devletlerimiz, şehirlerimiz, iş dünyası, gelecek nesiller için elimizdeki tek gezegenin korunması için yardımcı olup, yol göstermek için elinden geleni yapacaktır.”
Kanada Başkanı Trudeau Trump’ı arayarak hayal kırıklığına uğradığını söyledi. Fransa, Almanya ve İtalya ortak bir açıklama ile Paris Anlaşması’nın müzakere edilmeyeceğini açıkladılar. Çin yönetimi ise ABD çekilse bile kendilerinin anlaşmaya sadık kalacaklarını duyurdu.
ABD’de farklı sermaye grupları arası yaşanan politik rekabet bu konuda da kendisini gösterdi. Petrol ve kömür şirketleri karara destek çıkarken Apple, Google, Twitter, Amazon, Facebook, Tesla, Microsoft ve IBM gibi bilişim ve iletişim sektörü devleri karara tepki gösterdiler. Hatta yüksek teknoloji şirketi Tesla’nın CEO’su ve Trump’ın danışmanı Elon Musk, danışmanlıktan istifa ettiğini duyurdu.
En önemli gelişme ise çeşitli eyaletlerin kararı tanımama yönünde yaptıkları açıklamalar oldu. Üç büyük eyaletin (Washington, New York, Kaliforniya) Valileri kendi eyaletlerinde Paris Anlaşması’na sadık kalacaklarını duyurarak Birleşik Devletler İklim İttifakı’nı kurduklarını duyurdular. Bu üç eyalet ABD gayri-safi milli hasılasının beşte birini ve nüfusun %20’sini oluşturuyor.
İttifak duyurusunun ardından 7 eyalet daha Paris Anlaşması’na sadık alacaklarını ilan ettiler.
Paris Antlaşması nedir?
2015 yılında Paris’te imzalanan İklim Anlaşması küresel ısınmanın 2 derecenin altında tutulmasını hedefliyor. 2020 yılında yürürlüğe girecek olan anlaşmayı 195 ülke imzaladı. Bunlardan 148’i anlaşmayı onayladı ve geri kalanların da 2020’ye kadar onaylaması bekleniyordu. Anlaşmaya imzalamayan sadece iki ülke vardı: Suriye ve Nikaragua. ABD’nin de çıkması ile bu sayı üçe çıkmış oldu.
Paris Anlaşması aslında küresel ısınmayı durdurma konusunda oldukça yetersiz bir anlaşmaydı. Acilen fosil yakıt kullanımını durdurmadığı gibi imzacı ülkeleri zorlayıcı yaptırımları da yok. Her ülke kendi belirlediği oranlarda sera gazı salımı oranlarını düşürme hedefi koyuyor. Örneğin ABD 2030 yılına kadar sera gazımı salımı oranını 2015 seviyesinin %26-28 altına çekeceğini ilan etmişti.