Naomi Klein, seçim analizini Cuma gecesi gerçekleştirilen bir Haymarket etkinliğinde sundu. Bu yazı, oradaki konuşmasının kısaltılmış bir kopyasıdır.
Pek çok insan aslında Joe Biden'e oy vermedi, Trump'a karşı oy kullandı. Bunun bizler için gerçek bir zafer olmadığını unutmamalıyız.
Üzücü bir kaç gün yaşandı ve bu günler, beklenenden çok daha can sıkıcı geçti. Hepimizin bildiği gibi, Joe Biden, Donald Trump'ı başkanlıktan indirmek için en güvenli bahis olduğu iddiasıyla Demokrat partiden aday seçilmeyi başarmıştı. Demokrat Parti tabanı, herkes için sağlık desteği ve Yeşil Yeni Düzen gibi tasarıların yanı sıra ırkçılık karşıtı politikaları nedeniyle Bernie Sanders ya da Elizabeth Warren’ı destekliyor olsa da, parti Sanders'ın adaylığının fazla riskli olduğunu biliyordu. Ve böylece, yine hepimizin bildiği üzere, yekvücut olup bize Biden'ı verdiler.
Ancak bence, stresten tırnaklarımızı kemirdiğimiz günlerden sonra, itiraf etmek gerekir ki Biden da esasen o kadar güvenli bir tercih değildi. Gezegen adına pek de güvenli değil örneğin. Polis şiddetinin ön saflarındaki insanlar için de değil. Sığınacak güvenli liman arayan milyonlarca ve milyonlarca insan için de değil. Keza bir aday olarak da güven vermiyordu.
Trump’ın yenilgisi gerçekten önemli bir kazanımdır. Pek çok insan aslında Joe Biden'a oy vermekten ziyade Trump'a karşı oy kullandı. Zira onun temsil ettiği muazzam tehdidin farkındaydılar. Ve bu siyasi zaferi getiren hareketlerin bir an bile durup kazanımlarını kutlayamıyor olmalarının nedeni, Demokratik düzenin hiç bitmeyen saldırılarına maruz kalmalarıdır. Çünkü içinde bulunduğumuz berbat duruma yol açanların kendileri olduğu gerçeğinin inkârıyla tüm sorumluluklarından kurtulmaya çalışıyorlar. Ve bu da bir çeşit suç aslında. İnsanlar kendilerine yönelik bu saldırılarla mücadele etmek zorunda değildir. Alexandria Ocasio-Cortez, Demokrat partinin böyle vasat bir performans sergilemesinden demokratik sosyalistlerin sorumlu tutulamayacağını vurgulamak için bütün gününü Twitter'da geçirmek zorunda bırakılmamalıydı.
Doğrusu, Cortez ve diğer pek çokları, bu dönem boyunca olağanüstü örgütlenme ve liderlik çabaları sergiledikleri için takdir edilmelidir.
Biden da Hillary Clinton'ı riskli bir aday yapan nedenlerden dolayı riskli bir adaydı. Kirli sicili nedeniyle riskliydi. Böylesine derin bir krizde bile, etkilenen bunca insana önerebileceği çok az şey vardı. Görünüşe göre, kıl payı elde ettiği bir zafer bu. Zaten başından beri riski yüksek bir kumardan başka bir şey değildi. Solun üstüne bu kadar gidilmemesi gerekiyor. Kazanılan başarıda büyük pay Lincoln Projesi’nin değil, bizimdir. David Sirota’nın dediği gibi, Cumhuriyetçi seçmenlere ulaşma çabasında 67 milyon doları yaktılar.
Biz, bu faşizm tsunamisini durduran setleriz. Dalganın hala büyüyerek güç kazanıyor olduğunun farkındayız ve bu yüzden de kutlama yapmak için doğru zamanda bulunmadığımızı biliyoruz. Bu setleri güçlendirmemiz, ve aynı zamanda yarattıkları fırtınanın gücünü sönümlendirmemiz lazım. Peki bunu nasıl yapacağız?
Sanırım, her şeyden önce şunu belirtmem gerek; 2008'de olduğu gibi yine aynı türden Demokratlarla uğraşıyor olsak da, bizler aynı değiliz. Değiştik. Hareketimiz büyüdü. Obama ve Trump başkanlıklarında büyüdük. Ve sadece çığ gibi büyümekle kalmadık, beraberinde tasavvurumuz da gelişti. Örneğin polisin insanları boğmasını desteklemeye ya da militarizme aktarılan kaynakların, sağlık altyapısına yönlendirilmesi gerektiğini savunduk. Gereken buydu; bakış açısının değişmesi, görüşlerin gelişmesi. Yeni Yeşil Düzen için gereken yaklaşım da gelişti. Ve elbette Herkes İçin Sağlık kampanyasını destekleyen bir hareketti gelişen.
Bu noktaya bitap düşmüş halde varmış olsak bile, tam olarak bu sayede değiştiğimizi unutmamalıyız. “Ekip” [ABD’de “The Squad” olarak adlandırılıyor] artık Obama ve Biden dönemindeki gibi değil. O zaman Ocasio-Cortez, İlhan Ömer, Rashida Tlaib, Ayanna Pressley ve onların yanına eklenen Cori Bush ile Jamaal Bowman gibi güçlü bir muhalefetle uğraşmak zorunda değillerdi. Bence bu noktadan sonra ilerleyeceğimiz yönü belirlemek için, tüm bu yükselen hareketlerle eşgüdüm içinde olmamız gerekiyor.
2018'de Demokratların Temsilciler Meclisi'ni geri almayı başardığı o anı düşünüyorum. Demokratlar zafer kutlamalarına hazırlanırken, ofisleri Sunrise hareketi tarafından işgal edildiğinde Ocasio-Cortez onları karşılayıp Yeşil Yeni Düzen yasasını yürürlüğe koyma sözü vermişti. Bu türden çift taraflı bir kıskaç yaklaşımını, bıkmadan usanmadan sergilemeye devam etmeliyiz. İşte, bizlere gerçek anlamda güven verecek politikalara sahip olmak istiyorsak tam olarak böyle bir devinime ihtiyacımız olacaktır.
Demokrat partinin bir siyasi partiden beklediğimiz tek şeyi yapamadığını, yani seçimin nasıl kazanılabileceğini bilmediğini gördük. Bu, gerçek bir başarısızlıktır. Lehimize gelişen durumları özetlememe gerek yok. Bu seçim, Herbert Hoover'ın 1933'teki yenilgisini andıran bir tablo olmamalıydı. Bir pandeminin ve beraberinde umutsuzluğa sürükleyen ekonomik bir bunalımın pençelerindeyiz ve üstelik Trump’ın doğru yaptığı tek bir şey bile yoktu.
Biden’ın Trump’ı süpürüp atması beklenirdi. Bizlere verilen söz buydu. Oysa gerçek şu ki, demokratik liderlik her cephede, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdı. Seçmenlerin taleplerini karşılayamadılar. Onlara her zamankinden çok muhtaç olan insanların gerçek ihtiyaçlarına yönelmek yerine, bağışçılarını tatmin etmeye bakıyorlardı.
Naomi Klein
Çeviri: T.N.