Alman ekonomisi durgunluk içindeyken, iktidardaki koalisyon çöktü ve aşırı sağ yükselişe geçti.
6 Kasım günü Alman hükümetinin çöküşü, merkez siyasetin çürümesinin bir başka işaretidir. Sağ ve aşırı sağ için harika bir haberdir.
Sosyal demokratlar (SPD), Yeşiller ve serbest piyasa liberallerinden oluşan koalisyonun sona erdiği, Donald Trump'ın yeniden ABD başkanı seçilmesinden saatler teyit edildi.
Almanya'da ekonomik durgunluk devam ederken iktidardaki üç partinin popülaritesi aylardır düşüşteydi.
Geçtiğimiz hafta ülkenin önde gelen otomobil üreticisi Volkswagen, kârının yüzde 60 düştüğünü ve üç büyük fabrikasını kapatarak binlerce kalifiye elemanını kaybettiğini duyurdu.
Diğer büyük şirketler de benzer açıklamalar yaptı.
Sadece üç yıl önce her şey çok farklı görünüyordu. 2021'de seçilen koalisyon, yıllardır süren katı kemer sıkma politikalarından bir kopuş öneriyor gibi görünüyordu. SPD ve Yeşiller yüksek ücretli, ekolojik ve yüksek teknolojili bir ekonomi vaat ediyordu.
Büyümenin yeni evler inşa etmek ve yaşam standartlarını iyileştirmek için gerekli parayı sağlayacağını söylediler.
Ancak planlarında iki sorun vardı. Birincisi, aldıkları toplam oy hükümeti kurmak için yeterli değildi. Liberal FDP'nin iktidarın küçük ortağı kılmak zorunda kaldılar.
Küçük ortak FDP, daha sonra büyük koalisyon ortakları karşısında anahtar rol oynadı. Maliye Bakanlığı gibi kilit bir pozisyonu ele geçirdi ve hükümetin belirli sınırların ötesinde borçlanmasına izin vermeyi reddetti.
Bu da “ortakların” en başından beri kavgalı olduğu anlamına geliyordu. Hükümet ne bankacıları ne de işçileri memnun eden bütçeler hazırladı.
Harcamaları kısmak ve devleti küçültmek isteyen muhafazakârlar için bu rakamlar çok yüksekti. Yaşam standartlarını iyileştirme konusundaki en küçük vaatlerini bile yerine getiremeyecek kadar da düşüktü.
İkinci olarak, Alman ekonomisi büyümek bir yana, resesyona geçti. Son açıklanan rakamlar GSYİH büyümesinin sadece yüzde 0,2 olduğunu gösteriyor.
Pandemi sonrası enerji ve gıda fiyatlarındaki dramatik artış en çok çalışanları, emeklileri ve sosyal yardım alan kesimleri vurdu. SPD'nin oy oranının düşmesine şaşmamalı.
Eylül ayındaki bölgesel seçimlerde SPD Brandenburg'daki “kalesini” neredeyse AfD partisinin Nazilerine kaptırıyordu. Ana akım sağ CDU/CSU partileri de muhtemelen siyasi krizden ilk yararlananlar olacak.
Muhafazakarkar, koalisyonun çökmesinin ertesi günü, Ocak ayı gibi erken bir seçime gidilmesini talep etti. Zenginler de bu çağrıyı yineledi. Deutsche Bank'ın CEO'su Christian Sewing, eylemsizlikle geçen her ayın “bir yıllık büyüme kaybına” yol açma riski taşıdığı uyarısında bulundu.
Sosyal medyada “Almanya büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya” diye yazdı ve ekledi: “Bu yüzden artık hareketsiz kalmayı göze alamayız.”
CDU/CSU anketlerde yüzde 32'de.
Ancak Naziler de erken seçim ihtimaline karşı ellerini ovuşturuyor. Partileri AfD şu anda ülke genelinde yüzde 18 civarında bir oy oranına sahip ve yüzde 16'lık SPD'nin önünde duruyor.
Naziler, sonbaharda yapılan bölgesel seçimlerde elde ettikleri başarıların ardından büyük bir sevinç yaşıyor. Almanya'da siyasi riskler son derece yüksek. Radikal bir sol tepkiye duyulan ihtiyaç bundan daha acil olamazdı.