Küresel düzeyde karbondioksit emisyonları üç yıllık bir aradan sonra, 2017 yılında %1,6 oranında arttı.
2017’deki artışın ardından, 2018’de de %2 artarak karbondioksit emisyon oranlarının yeni bir rekor düzeye, 407 ppm’e çıkacağı söyleniyor. Bu veriler, açık ve net bir biçimde, hükümetler düzeyinde yirmi küsur yıldır yapılan müzakerelerin ve iklim değişikliğini durdurmak için atılan adımların başarısız olduğunu gösteriyor. Basit, temel ve reddedilemez bilimsel bir gerçek var ki; iklim değişikliğini durdurulabilmek için emisyonların azaltılması gerekiyor. Oysa geçen onca yıl içinde değil azaltma, sabit kalmasını bile sağlayamayan, sürekli artmasına yol açan ekonomik bir modelin içinde hapsolmuş durumdayız. Bu emisyon artış oranları bizi şu anda 1,5 derecelik bir sıcaklık artışının üstüne taşıyacak miktarlarda. Bu artışın etkilerinin ne olacağı konusunda sayısız endişe verici bilimsel rapor da bu yıl içinde açıklandı, iklim değişikliğine bağlı çok sayıda felaketi de yine bu yıl içinde yaşadık.
Bu yazın ortalarında yayınlanan bir rapor iklim değişikliğinin Avrupa’da sıcak hava dalgası olma ihtimalini en az iki misli artırdığını, kuraklığın giderek daha sık ve daha ciddi boyutlarda yaşanabileceği uyarısı yapıyordu; Avrupa’da geçtiğimiz Ağustos ayında sıcaklık son 20 senin ortalamasının 4 derece üzerine çıktı. Yaşanan kuraklık nedeniyle Ren Nehri’nin suları da son 100 yılın en düşük seviyesine indi.
IPCC’nin 1990 tarihli ilk raporunda “ hava iklim şartlarından köklü bir şekilde uzaklaşacağımız” uyarısı yapılıyordu, bu Aralık başında COP24 zirvesi sırasında Germanwatch’in yayınladığı Küresel İklim Riski Endeksi raporunda son 20 yılda 11,500 aşırı hava olayı, trilyonlarca dolar hasara ve 525 binin üzerinde ölüme yol açtığı tüm dünyaya duyuruldu. 2018 yılı içinde Çin ve Hindistan’da aşırı yağışlar, Japonya ve Kore’de tayfunlar, ABD’de orman yangınları, tropik fırtınalar, Avrupa’da aşırı sıcaklar, kuraklık ve seller yaşandı. Son üç yılda açlık ve hastalıktan 5 yaşın altında 85 bin çocuğun öldüğü Yemen’de 13 milyon insan açlıktan ölme tehdidi altında. BM’ye göre Yemen’de “son 100 yılın en büyük açıklık olayı yaşanabilir.” Bu büyük insanlık dramına yol açan emperyalist devletlerin ve onların Ortadoğu’daki işbirlikçilerinin Yemen’e savaş açmış olmaları. Ama felaketi büyüten, insanları açlığa sürükleyen, susuz bırakan bir başka şey de iklim değişikliğinin yarattığı kuraklık. Tıpkı Güney ve Orta Amerikalıların işsizlik, şiddet ve yoksulluğun yanı sıra iklim değişikliğinin yarattığı koşullar nedeniyle de yaşamak için ölümü göze alarak kat ettikleri kilometrelerce yol gibi.
2018 yılında Türkiye’de de çok sayıda iklim felaketi yaşandı. Geçtiğimiz üç yılda Türkiye’deki afetlerin ortalama %80’i fırtına, şiddetli yağış, sel ve dolu idi. Bu yılın ilk aylarında da fırtınaların yaşandığı kentler Kayseri, Aydın. Aşırı yağışların yaşandığı kentler ise Antalya, Mersin ve İzmir’di. Mart’ta sel ve dolu İstanbul’u vurdu. Nisan’da fırtına Adana’daki ağaçları kökünden sökecek kadar şiddetliydi. Yetkililerin “500 yılda olabilecek bir afet” dedikleri aşırı yağış ve sel Mayıs’ta Ankara’yı felç etti. Daha bir ay geçmeden Ankara’da yine sel yaşandı. Kahramanmaraş’ta yaşanan sel felaketinde 3 kişi öldü. 24 kişinin ölmesine yol açan Çorlu’daki tren kazasında tek neden olmasa da aşırı yağışların etkisi vardı.
İklimi değiştirenlere karşı küresel isyan
İklimi değiştiren sera gazlarını azaltmak için yeterli teknolojimiz, bilgimiz var. İnsanları, tüm canlı türlerini yok oluşa sürükleyecek bu bu yıkım karşısında bugüne kadar anlamlı hiçbir şey yapılmamasının nedeni açık ki ne teknolojik yetersizlik ne de insanların bencil varlıklar oluşu. Bizi bu yok oluşa sürükleyen de yoksulluğu, işsizliği, göçü, savaşı, ırkçılığı, cinsiyetçiliği var eden de ekonomik ve toplumsal örgütleniş biçimimiz. Kapitalist sistemin yarattığı yıkımlara karşı 2018 yılında da dünyanın dört bir yanında 7’den 70’e insanların sokağa çıktığı bir yıl oldu. İklimi değil sistemi değiştireceğiz diyen eylemler, 15 yaşındaki Greta Thunderg’in İsveç’teki “iklim için okul grevi” eylemine sokaklarda eşlik eden Avustralyalı öğrenciler, Almanya ve Belçika’daki on binler, Fransa’yı sallayan Sarı Yeleklilerin “ayın sonunu getiremeyenler gezegenin sonunun gelmesine karşı” eylemleri… İklim değiştiren sistemi ortadan kaldıracak olan işte bu her gün bin bir zorluğa rağmen küresel düzeyde örgütlenen, gelişen mücadeleler olacak.
(Sosyalist İşçi)