6 Şubat depremi toplumu sarsmaya devam ediyor. Yeni artçı sarsıntılar veya fay kırılmaları haberiyle güne başlar olduk.
Diğer taraftan iktidarın acizliği ve saldırganlığı ile devlet kurumlarının feryatlar, çığlıklar karşısında çaresiz kalışı sorunun büyüklüğünü gözler önüne serdi.
Türkiye, tek adam rejimi olarak tanımlanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ve Türkçü, merkeziyetçi, neo liberal, siyasal İslamcı kent rant ekonomisine dayalı asosyal düzeni birlikte değiştirmek sorunuyla/zorunluluğuyla karşı karşıya.
Son depremlerle su yüzüne çıkan Kızılay ve AFAD gibi iki önemli kamu kurumunun çöküşü, çökertilmiş olması sözünü ettiğim zorunluluğu fazlasıyla açığa çıkardı.
Kızılay 11 Haziran 1868 tarihinde “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla kurulan Türkiye’nin az sayıda en eski kamu kurumlardan biri. Osmanlı döneminde savaş alanında, yaralanan ya da hastalanan askerlere hiçbir ayrım gözetmeksizin yardım etmek amacıyla kuruldu. 1947 yılında “Türkiye Kızılay Derneği” adını alan ilk sivil toplum örgütü.
Kızılay, resmi internet sitesinde, 1965 yılında ilan edilen Uluslararası Kızılay ve Kızılhaç hareketinin temel öğretisi olan “Hareketin Temel İlkeleri”ni benimsediğini ifade ediyor.
Bunlar; ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik olarak sıralanmaktadır. Sitede “Kızılay ihtiyaç anında dayanışmanın, ıstırap anında eşitliğin, savaşın en kızgın anında insancıllığın, tarafsızlığın ve barışın simgesidir.’ Ve… özel hukuk hükümlerine tâbi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan gönüllü bir sosyal hizmet kuruluşudur” gibi cümleler yer almaktadır. Genel Müdürlük teşkilatı dışında kalan bütün kademelerdeki görevlerin fahri bir çalışma olduğundan söz edilir.
Ancak öncesi olmasına rağmen esas olarak Kızılay, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında köklü yapısal değişiklikler, sorunlar ve krizler yaşadı.
Darbe girişimi sonrası FETÖ terör örgütü üyelerinin tasfiyesi ve hantal kurumsal yapıyı işlevli hâle getirmek gerekçesiyle Kızılay’ın 700 şubesinin büyük bölümü kapatıldı. Kurumun kuruluşundan itibaren sürdürdüğü afetlerde yardım kurumu olma özelliğine darbe vuruldu.
Bu kararlara itiraz eden kim şube başkanlarının itirazları sonrasında Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi 12 Aralık 2018 tarihli kararıyla Genel Kurul yapılması için kayyım atadı.
Kayyım heyetinde Adalet Bakanlığı müşaviri Mekan Sırakaya, Ankara şube başkanı Ahmet Hizanoğlu ve İstanbul şube başkanı (dönemin başbakanı Binali Yıldırım’ın kardeşi) İlhami Yıldırım’ın yer alması tartışmalara yol açtı.
Bu süreçte çeşitli şube başkanları Kızılay ile ilgili çeşitli yolsuzluk, görevi kötüye kullanma gibi iddialarla suç duyurularında bulundu ve şikâyetlerini dile getirdi. Ne hikmetse hiçbiriyle ilgili adli makamlar hiçbir ciddi işlem yapmadı.
Bunlardan birisi Kızılay eski Güroymak Şube Başkanı ve CHP Bitlis eski İl Başkanı Çetin Yavuz’un Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a ilişkin iddia ve şikâyetleriydi. O dönem Milletvekili Barış Yarkadaş bu iddiaları TBMM kürsüsüne taşıdı, ama aldırış eden olmadı.
Kızılay’ın yeniden yapılanması süreci iki ayak üzerinden sürdürüldü. İlki şube sayısının 700’den 200 indirilmesi ve liyakatsiz siyasetçilerin ve akrabaların doldurulması. İkincisi ise yardım kuruluşu olmaktan ticari kuruma dönüştürülmesi süreci. Kamu yararına dernek statüsünü ve toplum karşısında sahip olduğu tarihten gelen prestijini korumak için, yasaların etrafından dolaşılarak bir dizi şirket kuruldu.
Kızılay, dernek olarak halkın ve kamunun desteğini almaya; askerlerden, öğrencilerden, yurttaşlardan kan, ayni veya nakdi yardımları toplamaya devam etti. Ama asıl olarak bir şirket hâline geldi.
Kan, her türden yardım malzemesi, çadır, konteyner alım, satım ticari işlerini Kızılay İçecek, Kızılay Biyomedikal, Kızılay Teknoloji, Kızılay Portföy, Kızılay Sağlık, Kızılay Çadır ve Tekstil, Kızılay Kültür ve Sanat, Kızılay Sistem Yapı, Kızılay Bakım, Kızılay Lojistik gibi şirketleri üzerinden yapmaya başladı.
Hatta tüzüğünün “görevleri” başlığının 15. maddesinde “holding, iktisadi işletme” kurmaktan, işletmekten söz ediliyor. Ne hikmetse tüzükte bunlar için ‘Uluslararası Kızılhaç-Kızılay Hareketi mevzuatına’ uygun olması kaydı düşülmüş.
Kızılay başkanı Kemal Kınık’ın “ahlaki, akılcı, yasal” diye tanımladığı 6 Şubat depreminde çadır gıda dağıtma yerine bunları AHBAP’a satması veya Sosyal Güvenlik Kurumu’na kan satması, deprem bölgesinde ücretsiz ilaç dağıtan Eczacılar Odasının Ankara Şubesi’ne çadır satması veya son dönemde AFAD’ın dağıttığı çadırların üzerinden Kızılay logosunun çıkarılmasının arka planı buraya dayanıyor.
2009 yılında afetlerle ilgili olarak görev yapan İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık’a bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü kapatıldı.
Kızılay’ın yeniden yapılanma sürecinin ilk adımlarıyla, AFAD’ın kuruluşu aynı döneme denk gelir. Kızılay’ın bazı görevleri 2 Şubat 2009 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile yapılan eski tüzük değişikliğiyle elinden alındı. Bu görevleri 2009 yılında 5902 sayılı yasa ile Başbakanlık’a bağlı kurulan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’na devredildi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle AFAD’ın görev ve yetkileri; 15 Temmuz 2018 tarihli 4.nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 30 ila 56’ncı maddeleri arasında yeniden belirlendi ve AFAD İçişleri Bakanlığına bağlandı.
Kızılay etkisiz ticari bir kuruma dönüştürüldü. Yardım kurumunun tabutuna son çivi 14 Mayıs 2022’de yapılan 103. Genel Kurul’unda çakıldı.
4 No.lu Kararname ile AFAD; görevleriyle ilgili konularda kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler, yerel yönetimler, Türkiye Kızılay Derneği ve konu ile ilgili diğer sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve uluslararası kuruluşlar ile işbirliği ve koordinasyonu sağlamakla yetkilendirildi.
Kızılay gibi yanlış Cumhuriyetin en köklü, yaygın ve güçlü yardım kurumunun ticari kuruma dönüştürmek istenmesinde; para, rant hırsı kadar, yanlış cumhuriyetin kurumlarına duyulan öfkenin de rol oynadığı çok açık. Birçok kurum gibi Kızılay da liyakatsiz siyasi kadroların, yüksek maaşla, huzur hakkıyla arpalığına, aile şirketine dönüştürüldü.
Hakan Tahmaz