(Dosya) Birleşirsek, bu kışı bahara çevirebiliriz

12.10.2021 - 14:39

Açlar ordusu büyüyor. TÜİK rakamlarına göre işsizlik yüzde 14’ü geçti. Dar tanımlı işsizlik 4 milyon 237 bini geçerken, geniş tanımlı işsizlik 9,7 milyon kişiye ulaştı. Kayıt dışı çalışanlar yüzde 34’den yüzde 36’ya çıktı. 2020 yılında 177 bin işçi kod 29 bahanesiyle işten çıkarıldı. Ekim ayına kadar 1477 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti. 8 milyon kişi emeklilikte yaşa takılarak emekli olamadı. Emekli olabilen emeklinin de yüzde 80’i açlık sınırının altında emekli maaşı almakta. Çalışanların yüzde 44’ü açlık sınırının altında 2.825’TL’ye ya da onun da altında maaşa mahkum edilmiş durumda. 

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ağustos ayı enflasyon rakamlarını yüzde 19,25 olarak açıkladı. Ancak bağımsız araştırma kuruluşu ENAG’a göre enflasyon yüzde 45. Türkiye, Venezuela, Surinam, Suriye, Zimbabve ve Arjantin’in ardından en yüksek enflasyona sahip 8. ülke. Yılbaşından bu yana elektrik üretiminde kullanılan doğal gaza 8 kez zam yapıldı. Toplamda yapılan zam yüzde 55’in üzerine çıktı. Son bir yılda İstanbul’da ev kiralarına yüzde 50 zam geldi. Süt ürünlerine üç ayda yüzde 25 zam geldi. Bu oran, tavuk etinde yüzde 64, dana etinde yüzde 23, ayçiçek yağında yüzde 60, yumurtada yüzde 49, süt ve yoğurtta yüzde 35 düzeyinde. Son bir yılda ekmek fiyatlarına yüzde 26, makarnaya yüzde 21 zam geldi. Türk İş’in araştırması vahim tabloyu ortaya koymakta: Eylül ayı için açlık sınırı 3 bin 49 lira, yoksulluk sınırı 9.932 lira.

Kamu kaynakları sermayeye aktarılıyor

Yukarıdaki rakamlar milyonlarca emekçi ve yoksulun temel gıdaya bile ulaşamadığı, bırakın güvenli bir konutu, metropollerde kümes bile tutamayacak durumda olduğunu, önümüzdeki kış aylarında ısınmak için enerjiye ulaşamayacaklarını gösteriyor. Tablonun bir tarafında derin bir sefalet yaşanıyorken, iktidar ve genişçe bir sermaye grubu devlet kaynaklarını kendilerine aktarmaya ve muazzam bir zenginlik içinde yüzmeye devam ediyor. 

Merkez Bankası’ndaki 128 milyar doların buharlaştırılmasının, Demirören grubunun Ziraat Bankası’ndan çektiği 750 milyon dolar krediyi geri ödemediğinin açığa çıkmasının ardından, iktidar blokunun suç işlediği bizzat Sayıştay tarafından tespit edildi. Sayıştay raporu pandemi boyunca emekçilerden desteğini esirgeyen, her felakette halka İBAN numarasını gönderen iktidar blokunun, emekçilerden toplanan vergilerle oluşan kamu kaynaklarını sermayeye yağdırdığını da göstermekte aynı zamanda. 

Sayıştay’ın raporuna göre; Cumhurbaşkanlığı sarayının bir günde harcadığı tutar 8 milyon. Milyonlar aç yatarken, sarayın günlük beslenme masrafı ikiye katlanarak 5,4 milyona ulaşmış durumda. Öğrencilere yangın söndürme ve altyapı sistemleri uygun olmayan binaları yurt olarak tahsis edip gerekli donanımı sağlayamayan Gençlik Bakanlığı, spor kulüplerinden milyarlarca liralık kira gelirlerini tahsil etmemiş. Raporlara göre; bakanlığın 4 milyar lirası ortada yok! 

Hasta garantisi verilen, her yıl milyarlarca lira kira bedeli ödenen şehir hastanelerine fazla ödeme yapılmış. Yap-işlet-devret kapsamındaki 6 otoyol projesine geçen yıl 1,7 milyar dolar ve 35 milyon avro garanti ödemesi yapılmış. Bilançoyu inceleyen Sayıştay otoyollarda 97,9 milyar liranın kayıp olduğunu tespit etti. 

Sayıştay raporu devletin işçilerin yaşamını değil sermayenin çıkarlarını savunduğunu göstermekte. 2020 Eylül’ünde adı neredeyse AKP ile özdeşleşen Bayburt Grup’un yüklenici olduğu Trabzon-Aşkale (Kop Dağı Tüneli) inşaatında ölen ve yaralanan 10 işçi ile ilgili iş cinayeti, bizzat Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kapatılmış. 

Raporda pek çok usulsüzlük ve yolsuzluk da kaydedilmiş. Kamuda çalışan emekçilere sefalet zamları yapılırken, bakanlıklardan, müdürlüklere lüks harcamalar yapılmış; lüks otomobiller, en pahalı araçlar, cipler, elektronik ürünler ihalelere eklenmiş! Yolsuzluk, usulsüzlük ve hırsızlık bizzat devletin kurumu tarafından raporlandı. Ama ilgili bakanlıklar ve müdürlükler ile ilgili ne bir soruşturma açıldı ne de yargı harekete geçti. 

Zengin daha zengin fakir daha fakir

Öte yandan Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekte yüzde 21 büyümesine rağmen ücretlerin toplam milli gelirdeki payı son bir yılda yüzde 39’dan yüzde 35’e düştü. Nitekim yüzde 21’lik büyümenin yüzde 12’si ihracat gelirlerinden geliyor. Bunun en önemli nedeni işçilik maliyetlerinin çok düşük olması. Türkiye düşük işçilik maliyetinde bir dünya markası olan Çin’i geçmiş durumda. Iphone indeksi yayınlandı, bu indeks her yeni üründe yayınlanıyor. ABD’li bir işçi Iphone 13 almak için 5 gün, Yunanistanlı bir işçi 25 gün çalışmak zorunda, Türkiyeli bir işçi ise 93 gün çalışmak zorunda. Türkiye’de emekçiler her hangi bir malı almak için çok uzun zaman çalışmak zorunda. 

Finansallaşmış piyasalara bağlı Türkiye ekonomisi derin bir kaynak krizi yaşıyor. Ve kaynak bulmak için uyguladığı yüksek faiz, yüksek kur politikaları patronların daha zengin olmasına yol açarken, ücretlerin erimesine, alım gücünün sınırlanmasına yol açıyor. 

Artan hayat pahalılığı ile başa çıkamayan emekçiler borçla yaşıyor. 34 milyon kişi bankalara borçlu durumda, 3 buçuk milyon kişi ise borcunu ödeyemediği için problemli durumda. Mutfaktaki yangını söndüremeyen emekçiler bankalarla yaptıkları kredi anlaşmalarıyla market alışverişi yapabiliyorlar. Yani zaten küçük miktarda olan ücretler de bankaların ipoteği altında. 

---

“Vergi” adı altında işçilerden çalınıyor

Siyasal desteği çıkar ve sermaye gruplarıyla sınırlı kaldığından, iktidarını sürdürmek için tamamen sermayenin hizmetinde olan iktidar bloku, pandemi koşullarında bile dünyada emekçilere en az nakit yardımı yapan ikinci ülke durumundayken, işsizlik fonu, SGK kaynakları patronlara aktarıldı. Bir avuç şirketin vergi borçları sıfırlandı. 

Patronlar açısından Türkiye vergi cenneti. “Gelir vergisi” adı altında asgari ücretten bile vergi alınırken, KDV, ÖTV gibi dolaylı vergiler emekçilerin sırtına binmiş vaziyette. Devlet emekçilerden vergileri son kurşuna kadar tahsil ederken, işçilerin maaşları ceplerine girmeden kesilirken, sermayeye vergi kaçırması için türlü olanaklar tanınıyor. Nitekim işçileraden çalınan vergilendirilmemiş servetin boyutlarını ortaya çıkaran Pandora Belgeleri, Cumhurbaşkanlığı sarayını ve şehir hastanelerini inşa eden Rönesans Holding’in yurt dışındaki vergi cennetlerine 210 milyon dolar aktardığını ortaya çıkardı. Bianet haberine göre vergi cennetine aktarılan 210 milyon doların yüzde 40’lık gelir vergisi ödenmiş olsa, hazinenin kasasına yaklaşık 750 milyon lira girecekti. 

---

Bu kışı bahara çevirelim

Muhalefetin hemen her kesimi bu kışın çok zor geçeceği, zamların yağmaya devam edeceği konusunda hem fikir. Ancak, işçiler birleşirse, zorlu geçmesi beklenen kış aylarını bahara çevirmek mümkün. 150 bin işçiyi kapsayan metal işçileri toplu sözleşmeleri başlamış durumda. Şişe cam işçilerinin toplu sözleşme dönemi başlamış durumda. Birkaç ay içinde milyonlarca işçiyi yakından ilgilendiren asgari ücret belirlenecek. Sonrasında da 2022 yılı bütçesi görüşülmeye başlanacak. Pahalılığa ve düşük ücretlere karşı iş yerlerinde ücret mücadelesini yükseltip, yoksulluğa karşı, acil taleplerimiz etrafında birleşik bir mücadeleyi inşa edelim. Seçim sathı mahalline girildiği bugünlerde, işçilerin birleşik mücadelesi, sermayenin iki bloku dışında antikapitalist bir alternatifin oluşmasının da önünü açabilir. 

Taleplerimiz: 

• Asgari ücret 5.000 lira olsun, en düşük emekli maaşı asgari ücrete çekilsin.

•  Zamlar durdurulsun, ücretlere ek zam yapılsın.

•  İşçiler değil, patronlar vergilendirilsin.

•  Sağlık ve eğitim hizmetleri kamulaştırılsın, parasız olsun.

•  Sendikal faaliyetler, toplantı, gösteri örgütlenme önündeki tüm engeller kaldırılsın.

• İşçilerin banka kredi borçları silinsin. 

Çağla Oflas 

(Sosyalist İşçi)



Bültene kayıt ol