Sosyal, siyasal, ekolojik felaketler ve bölgesel güç mücadelelerinin yol açtığı savaşlar sonucunda milyonlarca insan yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalıyor. Kapitalistler ve onların hükümetleri kendi yarattıkları krizleri çözmek bir yana, göçmenlerin güvenlik ve yaşamak hakları başta olmak üzere tüm haklarını ihlal ediyor. Egemen sınıflar insan haklarının ihlaline karşı Uluslararası Cenevre Sözleşmesi’ni çöpe atmış vaziyette.
Göçmenlerin en temel hakkı olan iltica ve güvenli geçiş hakkı, “sınır güvenliği” gerekçe gösterilerek ihlal ediliyor. Ölümle sonuçlanan göç yolculukları sonunda, varılan yerlerde de göçmenler ağır bir sömürüye, ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kalıyorlar.
Otoriter yönetimler her yerde göçmenlerin ekonomiyi ve kültürlerini tehdit ettiği kaygısı üzerinden popülist politikalar üretiyor, sistemin başarısızlığının sorumluluğunu göçmenlere yüklüyorlar. Hakları güvence altına alınmayan göçmenler dünyanın dört bir yanında yoksulluğun, hak ihlallerinin, hukuksuzluğun değişik biçimlerine maruz bırakılmaktalar.
Türkiye göç güzergahı
Türkiye Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya giden göç yolu güzergâhı olarak göçmen nüfusunun çok yoğun olduğu ülkelerden biri.
İHD verilerine göre; Eylül 2020 tarihi itibari ile Türkiye’de geçici koruma altındaki 3 milyon 621 bin 968 kayıtlı Suriyeli dışında, 400 bin dolayında diğer ülkelerden kayıtlı mülteci ve tahminlere göre 1 milyonun üzerinde düzensiz göçmen bulunuyor.
Geçen yıl Yunanistan sınırını geçmek isteyen binlerce mültecinin maruz kaldığı devlet şiddeti, İran sınırında donmuş vaziyette bulunan, Van gölünde batan teknede boğulan onlarca mülteci, en temel insan hakkı olan yaşam hakkının nasıl vahşi bir şekilde gasp edildiğini ortaya serdi.
Suriye’de on yılı aşkındır sürmekte olan savaş ise bu noktada özel bir öneme sahip. Çünkü, savaş nedeniyle göçen milyonlarca insan hala “geçici korunma” statüsüyle Türkiye’de yaşıyor.
9 ayda 443 hak ihlali
İnsan Hakları Derneği raporuna göre 2020 yılının ilk dokuz ayında; uluslararası koruma talebi, geri gönderme yasağı ihlali, Türkiye’ye sığınma hakkı talebi, işkence ve kötü muamele, geri gönderme merkezlerindeki olumsuz koşullar, kayıp, geçici koruma kimliğine el konulması, vatandaşlık talebi reddi, ikamete bağlı eğitim hakkı ihlali, kimlik belgesinin yenilenmemesine bağlı tedavi hakkı ihlali, sınır dışı tehdidi, haksız sınır dışı ve idari gözetim kararı, işsizlik, yoksulluk ve kamu yardımlarından yararlandırılmama, seyahat hakkı ihlali, şiddet, tehdit, cinsel istismar, çalışma hakkı ihlalini içeren 443 olay gerçekleşti. Bu rakam yalnızca yapılan başvurular ve medyaya yansıyanlardan ibaret. Rapora göre, yasal statüsü olanlar dahi, yaşadıkları haksızlıklara karşı adli makamlara başvurmaktan ve hak talep etmekten, sınır dışı edilme korkusu nedeniyle çekinmekteler. Bu nedenle de yaşanılan pek çok olumsuzluk kayıtlara geçmemekte.
Türkiye’de de dünyada da göçmenler sadece ırkçılıkla karşılaşmıyor. Irkçılık karşıtı küresel bir hareket göçmenlerle dayanışmayı can alıcı önemde görüyor. Türkiye’de meydan ırkçılara bırakılmış değil. Irkçı girişimlere karşı basın açıklamaları yapan, bir araya gelen platformlar mücadele ediyor. 2021 yılında bu mücadelenin ve dayanışmanın daha da büyüyeceğini hep beraber göreceğiz.