Dünyanın ve özellikle Avrupa’nın birçok ülkesinde sağ, popülist parti ve hükümetlerin iktidara geldiği veya güçlendiği bir dönemden geçiyoruz. Fakat dönemin temel özelliği sadece siyasette sağa kayış değil. Belki de daha temel özellik, ekonomik ve siyasî istikrarsızlık.
İstikrarsızlığın Türkiye’de ulaştığı boyutlar herkesin malumu. Türk lirasının başına gelenler bu işlerden hiç anlamayanlarımıza bile ekonominin durumunu gösterdi. Siyasette ise, hem hükümetin hem ana muhalefet partisinin içindeki kaynaşmalar, hem de ekonomik sallantıların Cumhurbaşkanı’nın popülerliğini kaçınılmaz olarak etkileyecek olması, istikrarsızlığın göstergeleri.
Bu açıdan, yalnız değiliz! İstikrarsızlık bize özgü değil.
Bir zamanlar Türkiye’deki saf ve iyiniyetli herkesin umudu olan Avrupa Birliği’nin İngiltere ile yaptığı boşanma pazarlıkları tarifsiz bir keşmekeş şeklinde devam ediyor. Önümüzdeki yıl mart ayında ayrılık sürecinin tamamlanması gerek, ama bir buçuk yıldır pazarlık sürdüren taraflar henüz hiçbir konuda anlaşabilmiş değil.
İngiltere Başbakanı Theresa May, AB’den ayrılıp ayrılmama ve ayrılınacaksa nasıl ayrılınacağı konularında bin parçaya bölünmüş olan hükümet partisinin başında, hiç kimseye söz geçiremiyor. İki Bakan istifa etmiş durumda; yeni istifalar da bekleniyor.
Avrupa Birliği ise, İngiltere’nin ayrılmasıyla üyeleri arasındaki ikinci en büyük ekonomiyi kaybedecek, önemli ölçüde zayıflayacak.
AB’nin en büyük ekonomisi olan Almanya’da, Angela Merkel iki koalisyon ortağıyla sorun yaşarken, bir yandan da kamuoyu yoklamalarında desteği yüzde 17’ye yükselmiş olan faşist parti AfD’yi kollamak zorunda. Geçen ay Chemnitz’de faşistlerin sokaklara dökülmesinden sonra Milli İstihbarat Örgütü’nün başkanı faşistleri aklayan bir konuşma yapınca koalisyon parçalanmanın eşiğine geldi.
Avrupa bir yana, dünyadaki istikrarsızlığın, belirsizliğin en büyük göstergesi, kuşkusuz, Donald Trump ve Amerikan egemen sınıfıyla arasındaki ilişki.
Geçtiğimiz hafta içinde bir yandan Trump’un Anayasa Mahkemesi’ne atamak istediği adam hakkında bir kadının yaptığı taciz suçlaması tartışılıyor, bir yandan da Cumhuriyet Başsavcısı Yardımcısı’nın Trump’ı devirmek için ilgili yasanın harekete geçirilmesi gerektiğini söyleyip söylemediği konuşuluyor. Adamın işten atılacağını varsayarsak, bugüne kadar Trump döneminde işten atılan veya istifa eden devlet görevlilerinin sayısı yirmiyi epeyce geçecek.
Açık ki, Amerikan egemen sınıfının bir kesimi Trump’tan kurtulmak istiyor.
Öte yandan, Trump’ın Çin’e karşı açtığı ticaret savaşı devam ederse, sadece bu iki ülkenin değil bütün dünyanın ekonomileri bilinmeyene doğru yelken açmış olacak.
İstikrarsızlık dönemleri, içinde yaşayanlar için kişisel olarak moral bozucu ve sevimsizdir. Ama siyasî açıdan, bu dönemlerde morali bozulan değil kararlılıkla mücadele eden taraf kazanır.
Roni Margulies
(Sosyalist İşçi)