ABD ekonomik olarak gerilemekte olan ve Çin ise büyümekte olan bir güç. Örneğin 1980 yılında ABD’nin gayrisafi yurtiçi hasılası yani toplam üretimi 2,86 trilyon dolar iken (dünya ekonomisi toplamı ise 11,2 trilyon dolardı) Çin’in GSYİH’sı sadece 191 milyar dolardı. 2024 yılında ise ABD 29 trilyon dolara ulaşmış durumda (2,5 kat kadar büyümüş görünüyor) ancak Çin 18 trilyon dolar (94 kat büyüme) ile dünyanın ikinci ekonomisi durumunda. Rusya ise benzer bir durumda değil 2,2 trilyon dolarlık bir GSYİH değerine sahip olsa da en önemli üretimi sanayi ürünleri değil fosil yakıtlar. Fakat Çin’in ekonomisi Rusya’nın nükleer silah gücü, fosil yakıt ve doğal kaynakları ile birleştiğinde ABD’ye çok her alanda rakip bir blok oluşturuyor.
Trump bu nedenle Çin ekonomisine savaş açıp Rusya-Çin bloğunu da Rusya’yı kendi yanına çekerek parçalamayı düşünüyor. Bu sebeple önceki başkanlık döneminde olduğu gibi bir kez daha gümrük savaşlarını başlattı ve Çin ürünlerine gümrük vergisini yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseltti. Rusya’yı yanına çekmek için ise Ukrayna konusunda Rusya ile ateşkes müzakerelerine başladı. Ancak bunu Ukrayna devletini tamamen dışlayarak ve hatta Ukrayna Başkanı Zelenski’yi aşağılayarak yapıyor.
Ukrayna lideri Zelenski’nin Mart başında ABD’yi ziyaretinde Donald Trump canlı yayında Zelenski’yi aşağılayarak konuşmuştu. Trump, Zelenski’yi üçüncü dünya savaşını çıkarmaya çalışmakla itham etti, ABD’ye teşekkür etmediğini söyledi ve azarladı. Bu tuhaf anların sonucunda Trump’ın Ukrayna’da bugüne kadarki Amerikan yardımlarına karşılık olarak talep ettiği nadir mineraller anlaşması imzalanmadı. Trump, Ukrayna’ya yapılan askeri yardımları durdurdu.
Bu tartışmadan kısa bir süre sonra da Rusya, Ukrayna cephesinde ilerlemeye başladı. Ukrayna birliklerinin elindeki Rusya’ya ait Kursk bölgesinde birçok yerleşim yeri Rusya tarafından geri alındı. Rusya Savunma Bakanlığına göre Ukrayna ordusunun Kursk bölgesinde ele geçirdiği 1.268 kilometrekare alanın yüzde 63,2’si geri alınmış durumda. Rusya, Ukrayna’nın doğusundaki cephede de saldırılarını artırdı.
Ancak bu gelişmelere rağmen ABD-Ukrayna ilişkileri bir ileri bir geri devam ediyor. ABD, Rusya ile Suudi Arabistan’da ve Türkiye’de yürüttüğü ateşkes görüşmelerinin ardından 30 günlük bir ateşkes önerdi. Ukrayna da bu öneriyi kabul edebileceğini söyledi ve Zelenski, Trump’a bir özür mektubu gönderdi. Bunun üzerine Trump yönetimi Zelenski’yi yeniden Washington’a davet etti. Rusya ise ateşkes önerisinin içeriğini görmek istediğini belirten bir açıklama yaptı.
Ukrayna’nın, Grönland’ın ve Kanada’nın doğal kaynaklarına açıkça göz dikmiş olan Trump belli ki bu savaşa bir şekilde son vererek Rusya ile ittifak kurmak, Çin-Rusya bloğunu dağıtmak ve Rusya’nın doğal kaynaklarını ABD lehine kullanmak istiyor.
Dünyanın kabadayası: Küresel düzenin yıkıldığının kanıtı
Trump başkanlık koltuğuna oturduğundan beri tüm diplomatik teamülleri yıkan bir kabadayı üslubuyla hareket ediyor. Kanada Başbakanı için “Kanada Valisi” demiş ve Kanada’nın ABD’ye bağlanması gerektiğini söylemişti. Geçtiğimiz hafta da Kanada ve Meksika’dan gelen ürünlere yüzde 25 gümrük vergisi uygulamasını yürürlüğe koydu. Yetinmedi, Kanada’dan ithal edilecek çelik ve alüminyuma uygulamayacak gümrük vergisini bu sefer de yüzde 25’ten yüzde 50’ye çıkardı.
Trump, daha seçim kampanyasından başlayarak Danimarka’ya bağlı özerk bir bölge olan Grönland’ı satın almak istediğini söylüyordu. Danimarka ve Grönland liderlerinin tüm karşı çıkışlarına rağmen en son “öyle veya böyle Grönland’ı alacağız” diye konuştu. Bu sırada Grönland’da seçimler yapıldı. Önceki seçimlerde yüzde 9,1 oy almış olan Demokrat Parti oylarını yüzde 30’a çıkararak kazandı. Bağımsızlık yanlısı Parti, Trump’ın açıklamalarına en net karşı duruşu sergileyen partilerden biriydi. Ayrıca Danimarka’dan da kademeli bir geçişle bağımsızlığı savunuyordu.
Trump, bu diplomatik üslupsuzluğuna bir yenisini daha ekleyerek geçen hafta İran lideri Hamaney’e sert bir mektup gönderdi. Trump, İran’ın ABD ile nükleer silah ve ambargo konusunda müzakere etmesi gerektiğini yazdığı mektuptan “Onlara, ‘Umarım müzakere edersiniz çünkü askeri olarak girmemiz gerekirse bu korkunç bir şey olacak’ diyen bir mektup yazdım” diye bahsetti. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan da Trump’a çıkışarak “’Biz emrediyoruz siz bunu yapacaksınız bunu yapmayacaksınız, yoksa sorun çıkarırım’ diyor. Tehdit ediyorsan ben (müzakereye) gelmiyorum. Git ne halt etmek istiyorsan et.” Şeklinde bir konuşma yaptı.
Trump’ın bu saldırgan tavırları İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan Birleşmiş Milletler düzeninin yıkıldığını bir kez daha kanıtlamış durumda. Aşırı sağın birçok ülkede yükselişte olması ve artan silahlanma harcamaları Trump ve benzeri liderlerin kapitalizmin çoklu krizinin sonucu olarak ortaya çıkıp bu krizleri çözmekten çok her birini derinleştireceğini gösteriyor.
Gazze’de soykırıma tam destek: Öğrenciler ise Filistin için yeniden sokakta
Trump başkanlık dönemine başladıktan sonra Gazze’yi ABD’nin alacağını ve orayı bir Riviera’ya çevireceği söylemişti. Filistinlileri ise Gazze’den yollayacağını söylemişti ki bu açıklamasından daha sonra geri adım atıp “kimse Filistinllileri yollamayacak” demek zorunda kaldı çünkü hiç bir Ortadoğu ülkesi Trump’ın Gazze planına destek vermedi. Aksine Mısır’da biraraya gelen Ortadoğu devletleri, Mısır’ın Gazze planını onayladı ve maddi destek sözü verdiler. Bu nedenle Trump’ın Gazze Planı reddedilmiş oldu. Trump da önceki söyleminden geri adım atarak Gazzelilerin sürülmeyeceğini söylemek zorunda kaldı.
Trump’ın ülke içerisinde Gazze ile dayanışan eylemcilere karşı başlattığı cadı avı ise sokakları hareketlendirdi. Trump, geçen yıl 18 Nisan’da Columbia Üniversitesi’nde Gazze Dayanışma Kampı ile başlayan ve on binlerin sokağa çıktığı dev bir harekete evrilen gösterilerin tekrar edilmesini engellemek için üniversitelere ültimatom göndermişti. Eylemleri anti-semit ilan edip eylemcileri sınır dışı edeceğini söylemişti. Bu açıklamanın ardından Columbia Üniversitesi’nde eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in konuk edilmesi öğrenciler tarafından protesto edilince Trump yönetimi üniversiteye 400 milyon dolar değerindeki federal fonları kestiğini açıkladı. Protestolar sırasında bazı Filistin destekçisi öğrenciler gözaltına alındı.
Bu olaylardan kısa bir süre sonra da geçen yıl Columbia Üniversitesi’ndeki eylemlerin örgütçülerinden biri olan Mahmud Halil gözaltına alınıp oturma izni iptal edildi. Halil 12 Mart’ta duruşmaya çıktığı sırada binlerce eylemci mahkeme önündeydi. Columbia, Stanford, Berkeley, Oregon gibi birçok üniversitede öğrenciler Halil ile dayanışma eylemleri düzenledi.
Bernie Sanders’tan oligarşiye karşı kampanya
Trump’a karşı sınıf eksenli bir muhalefet örülmesi gerektiğini anlatan solcu senatör Bernie Sanders birkaç hafta önce yeni bir kampanyaya başladı. Trump yönetiminin milyarderlerden oluşan bir oligarşi oluşturduğunu söyleyerek ülke çapında Oligarşiyle Mücadele İçin Ulusal Tur’a başladı. Pennsylvania ve Wisconsin’de on binlerin katıldığı mitinglerin ardından en son gerçekleşen Michigan buluşmasına da 10 binden fazla kişi katıldı.
Sanders şuana kadar son seçimlerde Cumhuriyetçilerin ufak farklarla kazandığı bölgeleri ziyaret ediyor. Böylece Trump’ın ekonomik programına karşı bu bölgelerdeki işçileri kazanıp bu bölgelerden seçilen Cumhuriyetçi temsilciler üzerinde de baskı yaratmaya çalışıyor.
“Zenginleri Yiyin” yazılı bir tişört giyerek tura destek veren Birleşik Otomobil İşçileri Başkanı Shawn Fain’in de olduğu sahnede konuşma yapan Sanders, “Bugün oligarklar ve milyarderler sınıfı giderek daha da zenginleşiyor ve daha fazla güce sahip oluyor. Bu arada Amerikalıların %60’ı aylık ücretle yaşıyor ve halkımızın çoğu sağlık hizmetleri, çocuk bakımı ve barınma için ödeme yapmakta zorlanıyor. Bu ülke hepimize ait, sadece birkaç kişiye değil. Buna karşı mücadele etmeliyiz” diye konuştu.
Sanders kampanyasına devam ederek sendikaları ve işçileri Trump’ın aşırı sağcı ekonomik saldırılarına karşı mobilize etmeyi amaçlıyor.
Trump’ı mücadele devirecek
Trump, 2016-2020 yılları arasındaki başkanlık döneminin sonunda tekrar aday olmuştu ve oylarını da artırmıştı ancak covid-19 kısıtlamalarına rağmen sokaklara inen Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Önemlidir) hareketi milyonlarca gencin, iklim hareketi aktivistlerinin ve farklı etnik gruptan insanın sandığa gitmesini sağlayarak Trump’ın önce sokakta sonra da sandıkta yenilmesini sağlamıştı.
Seçimlere genelde katılmayan azınlık gruplarının ve gençlerin bu mobilizasyonu sokak eylemlerinin sonucuydu. Trump’a karşı kadın hareketi dev eylemler örgütlemişti, 2019’da Greta Thuberg ile başlayan küresel iklim hareketi ABD’de de iklim aktivistlerini sokaklara dökmüştü ve en son ırkçı bir polis cinayeti aylar süren ırkçılık karşıtı kitle eylemlerine yol açmıştı. Trump’ı bu hareket yenmişti.
Nasıl yenildiğine dair hafızası yerinde olan Trump bütçe kesintileri, kitlesel işten çıkarmalar, sendika karşıtlığı gibi bir aşırı sağcı programı harekete geçirmesini engelleyebilecek tek gücün kitle hareketi olduğunun farkında. Bu nedenle her türlü eylemi yasaklamak için elinden geleni yapacak.
Ancak Trump’ın yeni dönemi daha şimdiden mücadele ile başladı: 8 Mart’ta onlarca şehirde kadın eylemleri, kampüslerde ve mahkeme önünde Filistin eylemleri, irili ufaklı işçi eylemleri ve Sanders’ın mitingleri. Trump’ı yenmenin rolü sandığı beklemekten değil kapitalizmin tutarlı bir eleştirisini yaparak büyük kitleleri harekete geçirmekten geçiyor.
Özdeş Özbay