Marksizm 2015'ten: Emperyalizmin çoklu krizi

18.04.2015 - 09:06
Haberi paylaş

Marksist kuramcı Alex Callinicos, DSİP tarafından düzenlenen Marksizm 2015'ye emperyalizmin çoklu krizini anlattı.

Callinicos'un konuşmasından Marksist.org'un derlediği satır başları şöyleydi:

- Geçen yıl ABD, Irak’a tekrar asker gönderdi, Afganistan’dan çekilmeyi durdurdu. Bu iki gelişme, işgallerle aynı düzeyde önemli değil ama Obama vaatlerini tutamamış oldu. Bunlar niye oldu? Klasik solun emperyalizm tanımına göre cevap basit: Emperyalizm eşittir ABD’dir, ABD saldırgandır, Ukrayna’daki savaş da ABD’nin genişleme çabalarının sonucu çıkmıştır. Bu açıklamalar tümüyle yanlış değil ama gerçek daha karmaşık. Günümüzde pek çok sol akımın emperyalizm anlayışı, klasik emperyalizm anlayışı ile uyumlu değil.

Klasik emperyalizm teorisi, büyük güçler arası rekabeti anlamaya çalışıyordu

- Lenin ve Rosa, emperyalizmi bir tek ülkenin egemenliği olarak tanımlamaz. Onlar, emperyalistler arası rekabeti anlamaya çalıştılar. Yani büyük güçler Almanya, Osmanlı, Rusya, İngiltere vb. arasındaki rekabetin savaşa nasıl yol açtığını incelediler. Lenin, Buharin emperyalizmi, kapitalizmin ulaştığı en yeni aşama olarak tarif ederler. Yani jeoplotik güçler arasındaki rekabeti anlamak için kapitalizmi incelemek şarttır.

- Çağdaş kapitalizmde iki tür rekabet vardır. Ekonomik rekabet ve jeopolitik (nüfuz, toprak, enerji kaynakları) rekabet. Kapitalizm öncesi ülkelerde bu rekabet kapitalizm öncesi tarzda olur, örneğin Osmanlı için bu böyle olmuştur. Ama kapitalizm geliştikçe, rekabetler sermaye birikimi dinamiğine bağlı olur. Büyüyen şirketler, ülke dışında iş yaptıkça kendi devletlerinin gücüne ihtiyaç duyar. Devletler de bu şirketlerin silah vb. üretimlerine ihtiyaç duyar. 20.yüzyılın başında bu iki rekabet bir araya gelince, iki büyük ve barbarca savaş meydana geldi.

ABD giderek zayıflıyor

- 20.yüzyılın ikinci yarısında bu rekabet maskelendi. ABD-SSCB rekabetine indirgendi. SSCB’yi sol, sosyalist olarak görüyordu ama biz devlet kapitalizminin egemen olduğunu söylüyorduk. SSCB’nin çöküşü ile tek kutuplu dünya ortaya çıktı dediler. 90’lardan sonra ABD çok güçlü görünüyordu, hiç rakibi yoktu, ama şimdi durum farklı. ABD giderek zayıflıyor, Obama durumun farkında ve sabır istiyor, Bush sabırlı değildi.

- ABD niye zayıflıyor? Çünkü Irak’ta büyük bir yenilgiye uğradı. Vietnam’dan daha kötü oldu. Eğittiği Irak Ordusu, IŞİD’den kaçtı. Yenilginin diğer göstergesi 2008 krizi. Kriz çok uzun sürdü, bu süreçte Bush yönetimi krizi aşmak için silaha başvurmuştu. Ama Irak yenilgisi, ABD’nin ekonomik gerilemesini iyice açığa çıkardı. Çin bu gerileme sonucu şu anda dünyanın en büyük imalatçısı, ihracatçısı ve enerji tüketicisi oldu. Asya, Latin Amerika ve Afrika ekonomileri, Çin’e mal tedarik etmek için yeniden yapılanıyor. Bütün bunların sonucunda, Çin, ABD’nin yerine geçmeyecek, çünkü Çin hâlâ yoksul bir ülke, çevresinde ondan korkan ülkeler var. Ama Çin, 2. Savaş sonrası ortaya çıkan ABD’ye bağlı ülkelerden değil, askeri gücü ABD’den geri ama hızla büyüyor, 2. uçak gemisini yapıyor ama ABD’de 11 tane var. Çin’in askeri hedefi, ABD’yi Batı Pasifik'ten atmak. Bunun için Pasifik'teki ABD donanması ile baş edecek silahlar ve gemiler yapsa yeter, uzmanlara göre Çin buna yönelik bir silahlanma stratejisi izliyor.

ABD askeri gücünü Asya'ya kaydırmak istiyor

- Tabii ki Çin liderliği ABD ile savaşmak istemiyor. Sadece onun Pasifik gücünü engelleyecek bir güç geliştiriyor. Ama ABD bunu da kabul etmez, Asya dünyanın en büyük ekonomik bölgesi, egemen konumunu terk etmez, bu nedenle askeri gücünün yüzde 60’ını Asya bölgesine kaydırma stratejisi izliyor. Bu, Obama’nın en önemli stratejisi. Ama diğer çoklu krizler, Obama’nın bu stratejisini sürekli güçleştiriyor.

- Örneğin Ukrayna’da sorun, ülkeyi yöneten iki mafyatik çete arasındaki kavgadan ve AB’nin salaklığı ile kibrinden çıktı. AB, Ukrayna’yı kendisine dahil etmek istedi, bunun Rusya tarafından bir tehdit olarak algılanacağını hesaplamadı. Ukrayna’da Putin aslında savunma konumunda, NATO’ya komşu olmak istemiyor. Ukrayna krizini ABD başlatmadı, AB’nin beceriksizliği ile başladı, ABD mecburen devreye girdi. Ve çok klasik bir emperyalistler arası rekabet krizi ortaya çıktı.

ABD, Ortadoğu krizinde yerel güçleri kullanmak istiyor

- Ortadoğu'da iki önemli husus var: Arap ayaklanmaları ve karşı devrimci hareketler. ABD’nin yarattığı kaos ve karmaşa. IŞİD karşı devrimci bir unsurdur. Ayrıca Sisi, Esad, Suudi Kralları diğer karşı devrimci unsurlardır. IŞİD durumu suistimal etti. ABD bu duruma tepki gösteriyor ama Ortadoğu’ya asker göndermek istemiyor. Afganistan’dan askerlerini çekmiyor, Taliban’ın boşluğu dolduracağını düşünüyor. Obama, Ortadoğu krizlerinde yerel güçleri kullanmak istiyor, İran, Türkiye, Suudi Krallığı ABD’nin yerel müttefikleri.

- IŞİD’e karşı sözde bir koalisyon var, Yemen’de bir Suudi koalisyonu var, ama bu koalisyonların yönetilmesi çok zor. Çünkü bölgesel güçler de kendi aralarında çatışıyor. İran-Suud çatışması var. ABD’nin Yemen için Suud’a ihtiyacı var ama IŞİD’e karşı İran gerekli. Çünkü Suud yönetiminin bir bölümü, en azından geçmişte IŞİD’e destek verdi. Ama Suriye’de de İran ile ABD anlaşamıyor. ABD uzun vadede İran’ı batı kampına çekmek istiyor, ama ABD’nin İran ile anlaşması diğer iki müttefikini İsrail ve Suud’u kızdırıyor. ABD, krizleri böl ve yönet politikaları ile aşmaya çalışıyor, ama çatışmalar tümüyle denetiminden çıkabilir. Bu çatışmaların elbette bölge halkları üzerinde çok acı sonuçları var.

ABD'nin rakipleri ondan daha iyi veya ilerici değil

- Krizin siyasi sonuçları ise; birincisi ABD savunma hâlinde ama tehlikeli ve acımasız. İkincisi İslamofobik bakışlar yayılıyor, IŞİD bunlar için iyi bir bahane. İslamofobi ve ırkçılıkla mücadele öne çıkıyor. Üçüncüsü, kampçılık yapanlar var. ABD’nin rakipleri ondan daha iyi ve ilerici değiller. Rusya’yı destekleyen bir sol anlayış var, bu çok hatalı. Çipras, Putin ile görüşüyor, Syriza Rusya’ya yaklaşıyor, bu felakete yol açabilir. Ayrıca Putin, ABD ile anlaşmak için Yunanistan'ı da kolayca satabilir. Dördüncüsü, savaş karşıtı hareketi inşaya devam etmeliyiz. Şimdi bu iş daha zor, çünkü bütün kesimler kendisini kampçılığa kaptırdı ve IŞİD emperyalizmin yaydığı kötülük imajına çok uygun.

- Emperyalizme karşı uluslararası bir mücadele verilmeli, uluslararası sosyalizm savunulmalıdır. Bu nedenle İngiltere’de ve Türkiye’de devrimci partilerin, SWP ve DSİP’in inşası, örgütlenmesi çok önemlidir.

Kobanê ve ABD: Potansiyel bir tehlike

- ABD, IŞİD’in genişlemesini engellemek istedi, koalisyon oluşturdu, bu koalisyona Kobanê’de PKK de dahil oldu. PKK’nin IŞİD’i yenmesi çok önemli ve iyi, ama ABD’nin desteği potansiyel olarak çok tehlikeli. ABD, Irak'ta Kürtleri 1990’larda desteklemeye başladı, insani nedenler diyorlardı, ama ABD’nin müdahalesi sonrası Kürt partiler ABD güdümüne girdi. ABD, Irak’ta denetimi kaybetti ama Kürdistan’dan hâlâ destek alıyor. Irak Kürt partileri de IŞİD’e karşı başarılı olamadı. Kobanê’deki çıkar birliği, potansiyel tehlike taşıyor. Türkiye’deki Kürt hareketi önemli bir ilerici güç, bu güç ABD’nin yanına kaymamalı, yoksa trajedi olur.

IŞİD asıl olarak Suriyeli devrimcilere karşı savaşıyor

- IŞİD, Irak’ta işgalin başlangıcında El Kaideci bir örgüt olarak ortaya çıktı. Hem Sünni hem Şii bölgelerde ABD işgaline karşı ortak bir direniş başlayabilecek iken bu örgüt direnişi böldü, birlikteliği engelledi, Şiilere karşı bombalı saldırılar düzenledi, Sünni fanatikliğini ortaya çıkardı. Bunların sonucu olarak Şii fanatikliği de ortaya çıktı. ABD, Şii fanatizmini kullandı ve direnişi ezdi. Sonrasında El Kaide Suriye’ye geçti, IŞİD adını aldı ama Esad’la mücadele etmedi, aksine ona petrol sattı, Esad da IŞİD’e elektrik sattı. IŞİD asıl olarak Esad’a karşı değil, Suriyeli devrimcilere karşı savaşıyor. Bir zaman sonra IŞİD’in Sünni aşırıcılığına El Kaide bile karşı çıktı. IŞİD tabii ki öfkeli Sünni gençleri saflarına çekiyor ama bu IŞİD’in karşı devrimci bir güç olduğu gerçeğini değiştirmez. Bizler elbette ABD’yi IŞİD’e karşı desteklemeyiz ama IŞİD karşı devrimcidir.

- ABD dış politikası çökecek mi? ABD’de Cumhuriyetçiler İran ile anlaşmaya karşı çıkıyorlar ama ABD dış politikasını parlamento yönetmiyor, asıl olarak sermaye yönetiyor. Mesela ABD sermayesi, İsrail’de Netanyahu’yu desteklemenin bir lüks olduğunu düşünüyor. Bölgede İran ve Türkiye gibi güçlere de ihtiyaç duyuyorlar.

Emperyalizm için asıl tehdit Arap halklarının ayaklanması

- Emperyalizm için asıl tehdit kendi iç çatışmaları değil kitlesel hareketlerdir. ABD’nin Ortadoğu’da bu kadar zorlanmasındaki asıl neden, 2011’de başlayan Arap ayaklanmalarıdır. Örneğin Yemen bu nedenle hâlâ karışık. Şu anda Ortadoğu’da sanki karşı devrim dalgası daha güçlü gibi duruyor, ama durum her an değişebilir. 2011’de Mısır’da uyuyan dev işçi sınıfı uyandı, tekrar uyumadı. Günlerden bir gün işçi sınıfı tekrar ayaklanacak ve bölgeden emperyalizmi süpürüp atacaktır.

Marksizm 2015'teki toplantıların videoları ve özetleri

Bültene kayıt ol