“Demokrasi için hep birlikte” diyenler buluştu

24.12.2016 - 08:23
Haberi paylaş

Antikapitalistler platformunun İstanbul'da düzenlediği toplantıda dünyadaki ve Türkiye'deki siyasi durum ve "demokrasi için hep birlikte" nasıl mücadele edileceği tartışıldı.

Toplantıda ilk olarak konuşan Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi'nden Doç. Dr. Ferda Keskin şunları söyledi:

"Bundan 5 sene önce gerek Arap Baharı gerek dünyanın çeşitli yerlerindeki kitlesel mücadeleler bize ümit vermişti. Ama bugün farklı bir durumdayız, giderek kesifleşen bir hava ve savaş koku var.

ABD ile Rusya’nın ilişkileri Soğuk Savaş’tan beri en kötü hâlinde. Bu ilişkilerin düzelmesi için basında umudun Trump olduğu söyleniyor. Umudumuz Trump ise bununla ilgili daha fazla bir şey söylemeye gerek kalmıyor.

Küresel neoliberalizmin krizi

Dünyanın içinde bulunduğu koşulara dair bir şey söylemek gerektiğini düşünüyoruz. Bu koşullar, küresel neoliberalizmin girdiği bir krize işaret ediyor. Ancak bu yalnızca iktidari bir kriz gibi görmek istemiyorum. Neoliberalizmin kendi politikalarını kurmak için dünyada gerçekleştirmeye çalıştığı global siyasi sistemin krizine tekabül ediyor. Neoliberalizmin, liberalizmden en önemli farklarından birisi, “bırakınız yapsınlar bırakınız geçsinler” ilkesine karşı neolibrealizmin devlet müdahalesini tekrar devreye sokması olmuştur. Ancak bu müdahalenin olduğu alanlardan biri de, kapitalizmin bekası için devletlerin teslim etmek zorunda olduğu özgürlük alanlarının teslimidir. Bu elbette öncelikle emek-seramye ile ilgili bir özgürlük, ancak sosyal ve siyasi yansımaları da var. Ve bu yönetilen bir özgürlüktür. Bunun rekabet ilkesi temellerinde bir rasyonalitesi vardır.

Neoliberalizm, bir biçimde kendi ötekisini yarattı ve dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli sorunlarla karşılaşmaya başladı. Neoliberal batı, bir yandan mülteciler ve “terör” sorunuyla uğraşıyor, yani ortaya bir “güvenlik” sorunu çıktı. Bu, neoliberalizmde klasik olarak iktidadi aktörlerin güvenliğini sağlama konseptinden farklı. Burada güvenliğin içeriği ve amacı değişti. Neoliberalizm böylelikle geride bıraktığını düşündürdüğü bir siyasi modelin tekniklerini, yani modernitenin ürettiği hükümranlık modelinin tekniklerini yeniden kullanmaya başladı. Ulus devlet merkezli bir söylemin yeniden dile getirilmeye başlandığını dile getirmek mümkün.

Enternasyonalist bir sosyalizm

Türkiye’de de yerli ve milli kavramı bu çerçevede değerlendirilebilecek olan bir şey. ABD’de de kendi değerelrini öne çıkaran böyle bir söylemin öne çıkarıldığını biliyoruz. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde de sağın yükselişinde bunun payı var. Fransa’da kolonyalizmin ne kadar iyi bir şey olduğu okullarda tekrar anlatılmaya başlandı.

Bütünlüklü olarak düşündüğümzde bu savaş ve şiddet dalgasını ulus devlet ve güvenlik anlayışına geri dönüş olarak yorumlarsak, bizim içinde olduğumuz coğrafyadaki çatışmala reflekslerinin ne anlama geldiğini görmek ve bu uluslarrası konjonktürde konumlandırmak mümkün.

Böyle koşullarda kendine ulusalcı diyen bir solun çok rahat hissettiğini söyleyebiliriz, haklı çıktıklarını düşünüyorlar. Bizim için ise bir yandan şunu hatırlamayı ve vurgulamayı mümkün kılıyor: Eğer bu çerçevenin dışına çıkılacaksa, daha çok barış ve demokrasi istiyorsak, kriz içindeo lan neoliberalizm hiçbir zaman demokratik bir yapı olmadı, neoliberalizmin demokrasinin mezarlığı olduğunu düşünüyorum, ürettiği birey anlamıyla. Ötekileri bir şeyler paylaşılması değil, sürekli rekabet içinde alaşağı edilmesi gereken insanlar olarak görüyor. Hatırlamamız ve vurgulamamız gereken enternasyonalizm. Enternasyonalci bir sosyalizm anlayışı. Demokrasiyi kim kuracak, talep edecek, geri getirilmesi için gerekli baskıyı oluşturacak? İşçi sınıfı. Ama bu işçi sınıf da bunu hiçbir zaman kendi ulusal sınırları içerisinde kalarak yapamaz. Bunun küresel düzeyde bir mücadele olarak sürdürülmesi gerekiyor. Karşımızda ise 80’lerin, 90’ların veya 2000’lerin neoliberalizmi olmadığını bilmemiz lazım."

Demokrasi için mücadele edenlerle buluşma

Toplantının diğer konuşmacısı aktivist Rana Öztopaloğlu ise iktidar partisine hiçbir zaman oy vermeyen, hep muhalif olmuş bir Müslüman aileden geldiğini belirterek, "Muhalif Müslüman olduğunu iddia eden insanların bize çizmiş oldukları bir hat, üstünden gittiğimiz bir yol yok. Bunun getirdiği bir savrulma söz konusu. Bu savrulma, benim demokrasi için mücadele edenlerle buluşmamı sağladı. Demokrasi için hep birlikte derken, kimlerle birlikte mücadele edeceğimiz hep düşündüğüm bir şey" diye konuştu.

15 Temmuz sonrası Barış İçin Kadınlar’la birlikte demokrasi mitinglerine gittiklerini belirten Öztopaloğlı, "Orada barış sloganları atıyorduk ve Müslümanlar 'kiminle barışacaksınız?' diye sordular. Bir milli taviz olarak görüyorlar bunu. Barışı böyle gören bir insanla bırakın eşit statüyü, kanın nasıl durması gerektiği konusunda bile bir mutabakat sağlayamayacağız. Kendi mahallemdeki insanlar dolayısıyla böyle bir umutsuzluğum var" dedi.

Salondan yapılan katkılarda ise Antikapitalistler'in geçtiğimiz ay düzenlediği, farklı işyerlerinden emekçileri bir araya getiren toplantıdaki birlik ve dayanışma vurgularına da atış yapılarak, OHAL koşullarında demokrasi için hep birlikte mücadele etmenin kazandıracağı vurgulandı.

Bültene kayıt ol