Brezilya’dan ibret almanın dayanılmaz çekiciliği

19.04.2016 - 21:22
Haberi paylaş

"Gören göze ibret vardır her şeyde” demiş  Âşık Veysel. Son dönemde Hilâl Kaplan ve Haşmet Babaoğlu gibi AKP’li yazarların Brezilya’da olan bitenlerin ne kadar da ibretlik olduğunu anlata anlata biterememesi bundan mı acaba?

Gerçekten görmesini biliyorlar da ondan mı Brezilya’dan ibret alalım istiyorlar, yoksa AKP’nin bir türlü bitmek bilmeyen mağdur edebiyatının son ürünüyle mi karşı karşıyayız? Şurası açık ki söz konusu olan 14 yıllık bir iktidar partisi ise, inandırıcı bir mağduriyet söylemi üretmek için gerçekten de bazı şeyleri çok iyi görmek gerekir. Mesela ortada başka bir mağduriyet hikâyesi varsa bunu kaçırmamak lazım. Bu açıdan Brezilya’da olanlara kayıtsız kalmaları elbette mümkün değil. AKP ile aynı dönemde iktidara gelmiş bir parti. Yolsuzlukla suçlanan ve darbe tehdidiyle karşı karşıya bir devlet başkanı. İşte size ibretlik bir hikâye. Nereden başlasak acaba?

Biraz geriye gidelim. Haziran 2013’te ne olmuştu, Hilâl Kaplan’a kulak verelim:  

“Biz Gezi kalkışmasıyla uğraşırken, Brezilya’da da ‘otobüs ücretine zammı’ bahane eden sol kesim ve ‘yoldaş burjuvazi’ ayaktaydı. Brezilya’daki gösteriler geçen sene ve bu sene aralıklarla devam ediyor. Dilma ‘faiz lobisi’ demese de, Erdoğan ile birlikte, ülkelerini bağımsızlaştırmak ve uluslararası sermaye/siyaset çevrelerinin kuklası olmaktan çıkarmak isteyen iki lider eşzamanlı olarak hedefe konuldu.”¹

Hakkını yememek lazım. Bir noktada çok haklı: Dilma gerçekten de “faiz lobisi” demedi. Peki ne dedi? Protestocularla gurur duyduğunu söyledi ve onların en temel talebini yerine getirmek için taşıma sistemine 50 milyar real yatırım sözü verdi. Lula ise protestocuları siyasete katılma konusunda cesaretlendiren bir yazı kaleme aldı ve protestoları toplumsal, ekonomik ve politik bir başarı olarak değerlendirdi.² Hilâl Kaplan’ın “otobüs ücretine zammı bahane eden sol kesim ve yoldaş burvazi”nin ürünü olarak gördüğü protestolar, Lula’ya göre demokrasi talebinin arttığını gösteren önemli bir işaretti. Hilâl Kaplan’a yazısında referans verdiği Alfredo Saad Filho’nun makalelerini okumasını tavsiye ederim. Belki o zaman Brezilya’da 2015’den bu yana süren hükümet karşıtı gösterilerin 2013’teki protestoların devamı olmadığını anlar. Gezi Direnişi’yle aynı dönemde gerçekleşen ve bu yüzden Türkiye ile çokça karşılaştırılan 2013 protestolarında, kendiliğinden gelişen ve belirli hak taleplerine dayanan aşağıdan bir hareketlenme söz konusuydu. Daha sonra orta sınıfın katılmasıyla farklı bir seyir alsa da isyanın temel unsuru, İşçi Partisi’nin (PT) sosyal yardım politikalarından yararlanarak üniversite eğitimi alan ve geliri yükselen yoksul kesimlerdi.³ Görüldüğü gibi Lula ve Dilma’nın protestocularla gurur duyması boşuna değil. Doğrudan PT yönetimini hedef alan 2015-16 protestoları ise 2013’ten farklı olarak, yukarıdan gelişen, orta ve üst sınıfların hükümetin sosyal yardım politikalarına tepkisini yansıtan, darbeci ve elisit nitelikte protestolar. Okuyucularınıza hakkında çok da bilgi sahibi olmadığınız bir ülkedeki siyasi ve ekonomik süreçleri yalan yanlış anlatarak kendi ülkenizdeki konumunuzu meşrulaştırmaya çalışırsanız buna açıkça manipülasyon denir. Haziran 2013’te “zamanlamaya bakmanız bile yeterli, bu kadarı da tesadüf olamaz” diyerek iki ülkedeki süreci sığ bir bakış açısıyla karşılaştıranlar şimdi de Dilma’nın karşı karşıya kaldığı darbe tehdidini “ibretlik örnek” olarak gösterip sanki AKP’ye yönelik benzer bir tehdit varmış gibi manipülasyona devam ediyorlar. Hilâl Kaplan yukarıda alıntıladığım yazısını “Erdoğan'ın liderliği ve Türkiye halkının feraseti, bizi nelerden kurtardı, bir bilseniz” diye ah çekirerek bitiriyor. Haşmet Babaoğlu’nun yorumları ise daha acıklı. “Uslu durmazsak canımıza okumaya niyetli bir merkez var işte! Basbayağı bir üst akıl! Ve iki ülkeyi de tehdit ediyor” diyor.⁴ Sonra kendi ifadesiyle “esas meseleye” geliyor: “Dünya beşten büyüktür ittifakına katılmanın Brezilya'ya kesilen cezası” olarak yorumluyor Brezilya’daki süreci.⁵ Erdoğan’ın “dünya beşten büyüktür” çıkışının ne kadar devrimci bir hamle olduğunu anlamamamızdan yakınıyor. Brezilya’nın haline bakarsanız “yeni ve güçlü Türkiye yolunda ilerlemek için hep tetikte olmak gerektiğini” anlarsınız diyor. Anlamadığımız bir şey var. Brezilya’da PT ile Türkiye’de AKP iktidarına karşı bu kadar büyük bir tehdit oluşturan, iki ülkeyi de aynı anda karıştırabilen bu “üst akıl” da neyin nesidir? Yalnızca yukarıdan aşağıya ya da dışarıdan içeriye süreçlere bakarak Küresel Güney ülkelerindeki siyasi ve ekonomik gelişmelerin dışarıdan bir takım düzenlemelerle dayatıldığını öne sürmek ne kadar açıklayıcı? Sadece dış dinamiklere odaklansak bile bu iki ülkenin çok farklı bölgesel dinamiklere sahip olduğunu nasıl göz ardı edebiliriz? Brezilya’da olanları, Latin Amerika’da son on beş yıldır iktidardaki sol popülist hükümetleri devirmeye yönelik diğer girişimlerden ayrı düşünebilir miyiz? Bütün bunların AKP ile ne ilgisi var? Hadi bunları geçtik. Son bir soru: PT’nin karşı karşıya kaldığı darbe tehdidinin medya ve yargı eliyle geliştiğini dikkate alırsak, benzer bir darbe girişiminin “Yeni Türkiye”de yaşanması ne kadar mümkün? Başka bir ifadeyle Dilma Rousseff, Tayyip Erdoğan kadar güçlü olsaydı başına bunlar gelir miydi?

PT ile AKP iktidarlarını karşılaştırırken dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var. İki parti de aynı dönemde iktidara gelmiş olabilir ancak iki ülkenin devlet oluşum süreçleri ve devlet toplum ilişkileri çok farklı konjonktürlerde şekillendi. Dolayısıyla iktidarın polisle, medyayla, yargıyla kurduğu ilişki çok farklı. Bugün Türkiye’de Brezilya’daki gibi iktidar partisine karşı kitlesel eylemler düzenlenmesi ve polisin bu eylemlere müdahale etmemesi mümkün mü? Bugün Brezilyalılar PT karşıtı eylemlere değil PT yanlısı mitinglere giderken polisin olası bir müdahalesinden çekiniyorlar. Polisin AKP mitingine müdahale etme ihtimalini düşünebiliyor musunuz? Cumhurbaşkanı’nın gazetecileri, akademisyenleri hedef gösterdiği ve hemen ardından söz konusu kişilerin tutuklandığı bir ülkede, Brezilya’daki gibi iktidar karşıtı dev bir medya kampanyası yapılabileceğini aklınız alıyor mu? “Brezilya'daki kâbusu izleyip, kendi gidişatımıza dair ibret almamız gereken çok şey var” diyor Hilâl Kaplan. Haklı, ne de olsa her iktidarın kâbusu aynıdır: iktidarını kaybetmek. İktidarınızı mağduriyet üzerinden temellendirmeye çalışırsanız, mağduriyetin acılarına, kâbuslarına işte böyle tutunmak zorunda kalırsınız.

Esra Gem


1 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/hilalkaplan/2016/04/01/bizimkisi-bir-faiz-hikyesi

2 http://www.nytimes.com/2013/07/17/opinion/global/lula-da-silva-the-message-of-brazils-youth.html?_r=2&

3 Detay için Tamer Söyler, “Jessé Souza ile Brezilya Direnişi Üzerine Söyleşi”, Praksis, 2014, Sayı 34.

4 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/babaoglu/2016/04/04/var-iste-apacik-hem-de

5 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/babaoglu/2016/04/05/besten-buyuk-dunyaya-tahammulleri-yok

Bültene kayıt ol