Cumartesi Anneleri'nde 525. hafta: “Cevriye Altunbaş'ın çiçek koyacağı bir mezara ulaşma düşü, artık bizim de düşümüzdür...”

18.04.2015 - 16:47
Haberi paylaş

Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu hafta 525. kez Galatasaray Meydanı’nda toplandı. Cumartesi Anneleri’nde bu hafta, 34 yıl önce bugün, 18 Nisan 1981 tarihinde 12 Eylül darbecilerinin gözaltına alarak kaybettiği Zeki Altunbaş için buluşuldu.

Konuşmalara geçilmeden önce, 34 yıldır oğlunu arayan ancak 31 Mart 2015 günü ondan bir haber alamadan hayata gözlerini yuman Zeki Altunbaş’ın annesi Cevriye Altunbaş, "Cevriye Altunbaş, oğlu Zeki Altunbaş’a ulaşma mücadelesini devralmak, vicdanlarımızı ve insalığımızı çürütmek isteyenlere karşı insanlık görevimizdir. Cevriye Altunbaş’ın arayışı artık bizim arayışımızdır. Çiçek koyacağı mezara ulaşma düşü, artık bizim düşümüzdür" sözleriyle anıldı.

Gözaltında kaybedilen Abdullah Canan’ın oğlu Salih Canan, "Bazı insanlar, insanlık dünyada var olduğu sürece yaşar ve yaşatılır. Bu resimdeki insanlar gibi..." cümleleriyle sözlerine başladı ve bu örneği Cumartesi İnsanları'ndan etkilenen bir çocuğun, babasının resmini yapmış olması dolayısıyla verdiğini söyledi. Bu olaydan yaşadığı onuru belirten Canan, "Ama demek ki bu öldürülen insanlar, demek ki bu küçük çocuğun kafasında bir iz bırakmıştır’’ dedi. Siyasi rant için artık insanların ölmemesi gerektiğine inandığını belirten Canan, onurlu bir barışın bu meydanda oturan insanlardan özür dilemekle olacağına değindi ve "Bir an önce hakikatleri araştırma komisyonu kurulup geçmişle hesaplaşılması gerekir" dedi.

Salih Canan’ın ardından sözü alan, gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, "20 yıldır burada adalet arayışımızı ararken ya 'yalan' dendi; ya 'bunlar dağa kaçmış' dendi ve 20 yıl içerisinde zamanaşımı verdiler" diyerek konuşmasına başladı. Ancak  geçen haftadan örnek veren Hanife Yıldız, 77 yıl geçmesine rağmen samanlıklarda, evlerinde yakılan insanların mezalarının açıldığına değindi; verilen zamanaşımı kararlarına rağmen, yaşananların insanların hafızalarından asla silinmeyeceğini söyledi ve sözlerine "Bu ülkeyi kimsesizler mezarlığına, kayıplar mezarlığına çevirdiniz ama kurtulamıyorsunuz. Bizden de kurtulamayacaksınız" diyerek devam etti. Yıldız, konuşmasını "Siz kendinizle yüzleşmeseniz de biz sizi ayıplarınızla yüzleştireceğiz" diyerek bitirdi.

Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, "Geçen haftalarda peşpeşe, bir dizi davalar görüldü. Cizre davası, Lice davası, Dargeçit davası ve Mehmet Ağar’ın yargılandığı 20 failimeçhulun davası görüldü. Bu davaların her birinde, katillerin, Yeni Türkiye kuracağını iddia edilen iktidar ve onun yargısı tarafından nasıl orijinal bir şekilde korunduğunun çok somut örnekleriyle karşı karşıya kaldık" dedi.

Altunbaş ailesi adına söz alan Bahtiyar Tiryaki, Zeki Altunbaş’ın insanların insanları ezmediği, sömürmediği bir dünya umudunun mücadelesini verdiğini söyledi  ve şöyle devam etti:

"Sevgili Zeki, askerlik görevini yapmak için Çanakkale Er Eğitim Alay Komutanlığı’nda bulunurken Yalova Emniyet Müdürlüğü tarafından göz altına alındı. Yalova İl Emniyet Müdürlüğü’nde işkenceyle sorgulanan sevgili Zeki Altunbaş, eski bir dosyası olduğu gerekçesiyle 25 Nisan 1981 günü Selimiye Kışlası’ndaki mahkemeye götürülmek üzere Yalova’dan çıkarıldı. Selimiye Kışlası’ndaki mahkemeden dönüşünde Yalova-Kartal feribotunda elleri kelepçeli bir şekilde tuvalet girip bir daha çıkmadığı yıllardır ailesine söylenmektedir. Biz biliyoruz ki, gözaltında kayıplar, kayıp değil dostlar. Gözaltında kayıplar, bizim yok edilen değerlerimiz. 34 yıllık mücadelesinde ne Altunbaş ailesi, ne insan hakları dernekleri, ne demokrasi güçleri, diğer kayıplarda olduğu gibi Zeki Altunbaş’ın da ne faillerini ne de akıbetiyle ilgili devletten en ufak bir bilgi alamadı. Ben, tüm kayıpların akıbetinin ne olduğunun açıklanmasını, failllerinin yargılanmasını, bu ülkedeki demokratik güçlerin de Cumartesi Anneleri’nin yanında sürekli olmasını diliyorum ve sizlere, insan hakları derneklerine teşekkür ediyorum."

Meydanda olamayan Zeki Altunbaş’ın kardeşi Cafer Altunbaş’ın mektubunu Cumartesi İnsanları’ndan Kemal Gökhan Gürses okudu:

‘’Cumartesi Anneleri'ne, Cumartesi İnsanları'na;

Emekçi bir ailenin oğlu olan ağabeyim Zeki Altunbaş Yozatta doğmuş, öğrenimini burada tamamlamış, üniversite eğitimini alırken üniversitenin faşist işgale uğraması sonucu eğitimini tamamlayamamıştır.

Lise yıllarında filizlenen devrimci dünya görüşü üniversite yıllarında daha da güçlenerek kendisini emekçi hareketi içerisinde bulmuştur. Daha sonraki yıllarda Yalova’ya yerleşmiş, sosyalist gençlik hareketi içerisinde yer almış sendikal mücadele içerisinde kendisini geliştirerek o zamanlar devrimci sendikalaşma çalışmalarında bulunmuştur.

12 Eylül faşist darbesiyle birlikte gözetim altına alınmış, her gün karakola gidip imza vermek zorunda kalmıştır. Daha sonra askerliğe alınmış askerlik yaparken Yalova’da ki devrimci hareketlere yönelik yapılan operasyonlar nedeniyle askeri kışlasından alınıp, Yalova’ya getirilmiştir. Burada uzun bir sorgulama ve işkenceden geçirilmiş aynı günlerde Selimiye Kışlasına götürülerek mahkemeye çıkartılmış, mahkeme dönüşünde vapurdan atlayarak kaçtığı yalanıyla yok edilmiş, aynı bahaneyle uzun yıllar baskılar ve baskınlar yapılarak ailemiz de yıldırılmaya çalışılmıştır. Ailemizin bütün arama ve başvurularına hiçbir şekilde cevap verilmemiştir. Bizim haberimiz olmadan nüfus kaydından düşürülmüştür. Aynı yıllarda oğlunu sağ bulabilme çabasıyla mücadele veren babamız Tahsin Altunbaş, trafik kazasında yaşamını yitirmiştir. Bu arama çabaları sürerken İstanbul İnsan Hakları Derneği'ne bu konuda girişimlerde bulunarak, ailemizde cumartesi annelerinin bir parçası olmuştur.

İnsan Hakları Derneğinin yardım ve girişimleriyle Yalova’da bir anma gerçekleştirilmiş, Zeki Altunbaş’ın katillerinden hesap sorulması istenilmiştir. Kitlesel katılımda tüm dostları, arkadaşları ve ailemiz yer almıştır. Aradan 34 yıl geçmesine rağmen halen akıbeti açıklanmayan Zeki Altunbaş’ın katillerine dokunulmamıştır. 

12 Eylül Anayasasının değiştirilemeyeceği, 12 Eylülü yaratanlardan hesap sorulamayacağı, gelinen süreç içerisinde 12 Eylül faşist anayasasına daha da bir sıkı sarılan mevcut iktidardan medet umulamayacağı sanırım, bazı siyasi beklentiler içerisinde olanlar için iyi bir ders olmuştur. Annemiz Cevriye Altunbaş’da 31 Mart 2015 yılında 85 yaşında oğlunu göremeden yaşama gözlerini yummuştur. Çileli yaşamında, çalışmak, çocuklarını yetiştirmekten ve oğlu Zeki’yi aramaktan başka bir hayatı olmayan annemizi burada rahmetle anıyoruz. Yaşından ve rahatsızlığından dolayı cumartesi annelerine destek olamamanın üzüntüsü içerisinde, kalbinin her zaman sizlerin yanında olduğunu bilmenizi isteriz. Bugüne kadar destek veren İnsan Hakları Derneğine, Cumartesi Annelerine ve özgürlükten yana olan tüm devrimci dostlarımıza en sıcak selamlarımızı gönderiyoruz.

Altunbaş Ailesi Adına

Cafer Altunbaş’’

Mektubun okunmasının ardından bu haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları’ndan İpek Karahan okudu:

"34 yıldır oğlumu arıyorum. Oğlumu gömdüler mi, denize mi attılar bilmiyorum. Anlayacağınız benim için her yer mezarlık... Babası oğlumuzu aramaktan dönerken öldü. Benim tek isteğim ölmeden oğlumun mezarına çiçek bırakmak”  diyen 85 yaşındaki Cumartesi Annesi Cevriye Altunbaş’ı oğlundan bir haber alamadan 31 Mart 2015 günü yaşadığı Yalova'da kaybettik.

525. haftamızda "Cevriye Altunbaş’ın oğlu Zeki’ye ulaşma mücadelesini devralmak vicdanlarımızı ve insanlığımızı çürütmek isteyenlere karşı insanlık görevimizdir. Cevriye Altunbaş’ın 34 yıllık arayışı artık bizim arayışımızdır... Cevriye Altunbaş'ın çiçek koyacağı bir mezara ulaşma düşü artık bizim düşümüzdür..." demek için buluştuk.

Zeki Altunbaş Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik bölümü öğrencisiydi.  Okul faşist grupların işgali altındaydı, bu nedenle 1975 yılında okuldan ayrılmak zorunda kaldı. Yaşamını Yalova’da sürdürdü. Yalova'da gençlik hareketinin içerisinde yer aldı. Sosyalist Gençlik Birliği Derneği'nin kurucularından biri oldu ve derneğin başkanlığını yaptı. 12 Eylül darbesinin ardından gözaltına alındı. Yalova’da zorunlu ikametgâha tabi tutuldu. Bu sırada askere çağrıldı. Askerliğini yapmak üzere Çanakkale'ye gitti.

Zeki, askerdeyken Yalova'da süren bir operasyonda yakalanan bazı kişilerin onun adını vermesi üzerine, 18 Nisan 1981 tarihinde askerlik yaptığı Çanakkale Er Eğitim Alayı’ndan gözaltına alınıp Yalova'ya getirildi. Yalova Emniyet Müdürlüğü'nde işkenceyle sorgulandı. Buradan 25 Nisan 1981 tarihinde eski bir davası olduğu gerekçesiyle,  Selimiye Kışlası’ndaki mahkemeye götürüldü. Mahkeme sonrası dönüşte Yalova-Kartal arabalı vapurunda elleri kelepçeli bir şekilde kendisine eşlik eden 2 asker ve 2 polisin arasında kaybolduğu iddia edildi. Tutulan kayıp tutanağında Zeki Altunbaş’ın  Arabalı vapurdaki tuvalete girdiği ve bir daha çıkmadığı yazıldı.   1.88 boyu ve 80 kilo ağırlığı olan Zeki Altunbaş’ın arabalı vapurdaki küçücük tuvalet penceresinden, üstelik elleri kelepçeli halde denize atlaması imkânsız olmasına rağmen, devlet 34 yıldır bu yalanda ısrar etti.

Baba Tahsin Altunbaş Çanakkale ve İstanbul Sıkıyönetim komutanlıklarına dilekçeyle başvurdu. Ailenin yaptığı tüm girişimler sonuçsuz kaldı. Zeki’den bir daha haber alınamadı.

1983 yılında, ailenin Sorgun’daki nüfus kütüklerine Zeki Altunbaş için gizlice "ölü" kaydı düşüldü.

Baba Tahsin Altunbaş 11 yıl boyunca oğlundan bir iz bulmak umuduyla Marmara Denizi’nden çıkan tüm cesetleri teşhis etti. Türkiye’nin her yerine Zeki’nin eşkâline uyan cesetleri teşhis etmek için gitti. 1992 yılında şehir dışındaki bir ceset teşhisi dönüşü trafik kazasında hayatını kaybetti.

Televizyonlardan Galatasaray’da oturan Cumartesi Anneleri’ni gören Altunbaş Ailesi, 24 Kasım 1998 tarihinde İstanbul’a gelerek İnsan Hakları Derneği’ne başvurdu.  Cevriye Altunbaş’da Cumartesi Annesi oldu.

Altunbaş ailesi, son olarak 02.03.2011 tarihinde İnsan Hakları Derneği aracılığıyla suç duyurusunda bulundu. Bu suç duyurusu Yalova Cumhuriyet Savcılığınca zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlikle sonuçlandırıldı.

Zeki Altunbaş, kaybedildiğinde askerdi, Genelkurmay Zeki’nin akıbetini açıklamalıdır.

Zeki Altunbaş’ın Yalova emniyetince kaybedildiğini biliyoruz, Emniyet Genel Müdürlüğü Zeki’nin akıbetini açıklamalıdır.

Zeki Altunbaş'ın nüfus kütüğüne "ölü" kaydının hangi veriye dayanılarak düşüldüğünü, İçişleri Bakanlığı açıklamalıdır.

Soruşturma ve yargı makamlarının, etkin soruşturma yürütmeyen, soruşturmaları sürüncemede bırakan, hukuka aykırı kararlar veren pratiği son bulmalıdır.

Hükümet, 12 Eylül darbecilerini korumaktan, 12 Eylül'ün hukukunu, kurumlarını ve zihniyetini yaşatmaktan vazgeçmelidir.  

Zeki Altunbaş dosyasında 34 yıldır süren cezasızlık son bulmalı, adalet sağlanmalıdır.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon
"

Zîn Demir

 

Bültene kayıt ol