“Önce Amerika” diyen bir başkan için Donald Trump, dünyanın geri kalanını pek de görmezden gelmiyor. Aksine bir dizi diplomatik girişimde bulunuyor. Bunlar özellikle yeni ziyaret ettiği Ortadoğu ile ilgili.
Kısa bir süre önce Trump yönetimi Yemen’deki Husi direniş grubuyla bir anlaşma yaparak ABD’nin oradaki çok etkisiz kalan bombardımanına son verdi. Trump Suudi Arabistan’da bulunduğu sırada Suriye’nin eski El Kaideci devlet başkanı Ahmed El Şara ile görüşmeye ve ABD yaptırımlarının sona erdiğini duyurmaya zaman ayırdı.
Potansiyel olarak çok önemli bir gelişme olarak Trump, İran’daki İslam Cumhuriyeti rejimi ile nükleer programı konusunda müzakerelere başladı. Ayrıca Ukrayna Savaşı’nın sona erdirilmesine yönelik görüşmeler de var; bu görüşmeler şu ana kadar Ortadoğu’da gerçekleşti.
Bu hiper-aktivite kısmen Trump’ın meşhur “etkileşimsel” tarzının bir sonucudur. Önceki ABD yönetimleri Henry Kissinger’ın favori kelimesi olan “bağlantı” üzerinde dururlardı. Başka bir deyişle, farklı konuları birbirine bağlamaya çalışırlar, bazı konularda verilen tavizleri diğerlerinde elde edilen kazanımlarla eşleştirirlerdi.
Trump bununla çok daha az ilgileniyor gibi görünüyor. Rusya’ya yakınlaşmak için Ukrayna Savaşı’nın sona ermesini istiyor. Ancak El Şara’ya açılmanın mantığı Rusya’nın Suriye’deki nüfuzunu azaltmaktır.
Şimdiye kadar Trump’ın yaptıkları yanına kar kaldı. Kamala Harris’in ulusal güvenlik danışmanı Philip Gordon, kederli bir halde Trump’ın “siyasi bir bedel ödemeden yerleşik ortodoksilerle mücadele etme becerisini” takdir etti.
İsrail’i ziyaret etme zahmetine katlanmayıp sadece Körfez ülkelerini ziyaret etmesi bunun önemli bir örneğidir. Financial Times’ın manşeti “Benjamin Netanyahu, Donald Trump’ın Ortadoğu turunda seyirci konumuna düşürüldü” şeklindeydi.
Bu kısmen para ve gücün değişen gerçeklerine bir yanıttır. Trump kısa bir süre önce ABD’yi “dev, güzel bir mağaza” olarak tanımladı ve şöyle devam etti. “Herkes oradan alışveriş yapmak istiyor. Amerikan halkı adına mağazanın sahibi benim, fiyatları ben belirlerim ve derim ki, eğer buradan alışveriş yapmak istiyorsanız, ödemeniz gereken fiyat budur.”
Ancak Trump aynı zamanda mağazaya para akmasını da istiyor. Körfez artık küresel kapitalizmin önemli bir merkezi. Financial Times’a konuşan İsrail’in eski Washington Büyükelçisi Michael Oren “İsrail’in ABD’de yatırım yapacak bir trilyon doları yok. Suudilerin ve Katarlıların var” diyor.
Ayrıca Körfez ülkeleri artık kendilerinden çok daha eminler. Rusya’ya karşı yaptırımlara katılmayı reddettiler. Trump son başkan olduğunda, onlar Netanyahu ile birlikte, Trump’ın Barack Obama’nın İran’la yaptığı nükleer anlaşmayı iptal etmesi için başarılı bir lobi faaliyeti yürüttüler.
Ama şimdi bölgenin büyük rakipleri Suudi Arabistan ve İran, Pekin’in aracılık ettiği bir anlaşmayla diplomatik ilişkilerini yeniden kurdular. Değişen gerçeklerin bir sonucu da artık Çin’in artık Körfez enerjisi için en büyük pazar olması.
Gazze soykırımı da Washington’un çekiciliğini azalttı. Katar, Air Force One’ın yerini alması için ona 400 milyon dolarlık lüks bir uçak teklif ederek gezide Trump’a yaltaklandı. Ancak Trump Riyad’da Suudi Arabistan’ın bazı Körfez ülkelerinin dahil olarak İsrail’i tanıdığı İbrahim Anlaşması’na katılması fikrini ortaya attığında tam bir sessizlikle karşılandı.
Değişen küresel güç dengesi sonunda Trump’ı hayal kırıklığına uğratabilir. Yaptığı anlaşmaların hiçbiri sonuçlanmaya yakın görünmüyor. Başkanlık kampanyası sırasında Ukrayna Savaşı’nı “bir günde” bitirebileceğini söylemişti. Ancak Vladimir Putin, geniş çaplı bir çözüm bir yana, düzgün bir ateşkes çağrısına bile direndi.
Netanyahu, tıpkı Joe Biden döneminde olduğu gibi Washington’un Gazze’de ateşkes çağrılarını görmezden geliyor. Trump’ın eski emlakçı dostu, yeni müzakereci Steve Witkoff, geçtiğimiz pazar günü ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirmekten vazgeçmesi için ısrar edeceğini söyledi ki bu İran’ın liderleriyle anlaşmayı kesinlikle engelleyecek bir tutum.
Bu sadece bir pazarlık taktiği olabilir. Trump anlaşmaları konusunda ciddi görünüyor. Her ikisi de Husilere karşı uzun vadeli bir mücadele isteyen ABD Merkez Komutanlığı askeri şefini ve ulusal güvenlik danışmanı Mike Waltz’ı devre dışı bıraktı. Ayrıca geleneksel bir Cumhuriyetçi ve “İran konusunda şahin” olan Waltz’u da kovdu. Putin de ABD’ye yakınlaşmak için bir Ukrayna anlaşmasının faydalı olacağına karar verebilir.
Ancak Trump, ABD gücünün sınırları konusunda bazı zor derslerle karşı karşıya.
Alex Callinicos