Elbette aradan zaman geçince yaşananların dehşeti biraz kanıksanıyor. Her ülkede başka iç sorunlar da devreye giriyor, öne çıkıyor. O ülkenin sınıf mücadelesinin güncel meseleleri Filistin’i bir ölçüde gölgede bırakıyor. Ama Filistin’in gölgede kalmamasını sağlamak, her ülkenin gerçek savaş karşıtı aktivistlerinin, vicdan sahibi insanların, demokratlarının, yani Filistin halkının mücadelesini kalbinde hissedenlerin merkezi görevlerinden biri olmak zorundadır. Filistin kaybettiğinde başka bir ülkede ezilenlerin kazanmasının mümkün olamayacağını, Filistin kaybettiğinde hem emperyalist güç bloklarının hem de alt emperyalist ülkelerdeki otoriter, daha diktatoryal yönelimli rejimlerin güçleneceğini görmek lazım.
Filistin sadece Filistin’le ilgili değil
Filistin’deki direniş kaçınılmaz olarak Filistin ötesinde bir etkiye sahip.
Filistin için dünyanın çeşitli ülkelerinde verilen mücadelenin Filistin’e çok önemli bir katkıda bulunduğunu, İsrail’i, tarihinde hiç olmadığı kadar teşhir ettiğini, küresel kapitalizmin kendi kurumları olan Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde bile Netanyahu ve İçişleri Bakanı’nın savaş suçlusu ilan edilmesi gerektiği yönündeki kararlarını (ve bakanın savaş suçlusu olarak tanımlandığını); pek çok ülkede, Netanyahu’nun giriş yaptığı anda tutuklanması gerektiğinin uluslararası kurumlar tarafından ilan edildiğini düşündüğümüzde, ne
Gazze direnişinin ne de küresel intifadanın başarısız olduğu söylenebilir.
Güney Afrika’nın başlattığı küresel hukuki süreçle İsrail’in net bir şekilde soykırımcı olarak damgalanması bu işgal yapılanmasının tarihinde hiç olmadığı kadar köşeye sıkışmasına neden oldu.
Trump ise iktidara gelir gelmez, ilk iş, Gazze’yi bir açık hava kumarhanesine çevirme planını dile getirmişti. İsrail’e verdiği koşulsuz destek, İsrail devlet yetkililerine ve siyasetçilerine bütün Filistinlileri öldürmek gerektiğini rahatça söyleyebilecekleri bir ortam yarattı.
Elbette İsrail vahşeti bizi alt üst ediyor, moralimizi düşürüyor. Çocukların girdiği ekmek, su kuyruklarının bombalanmasını, çadırlarda kalan insanların Ramazan’ın birinci gecesinde katledilmesini, 500’den fazla insanın bombardımanla yakılmasını gördüğümüzde kendimizi çaresiz hissediyoruz. Ama katliamcı işgal devletinin şiddetin dozunu artırması şu gerçeği görmemizi engellememeli: Filistin halkı direnişe bir saniye ara vermiyor ve bu, bir halkın her türden zorbalığa rağmen asla baş eğmediğini göstermesi bakımından tarihsel bir kazanımdır. Bu kazanımı, tüm bu inanılmaz şiddete ve baskıya rağmen Gazze’yi terk etmeyen Filistinlilerin kahramanlığında ve bu kahramanlıkla dayanışmak için kendi yaşadıkları yerlerde dünyanın her yerinde mücadele eden milyonlarca aktivistin eylemlerinde görmek zorundayız.
Filistin için her yerde direniş
Bu direnişin boşa gitmemesi için her ülkede, ezilenlerin kendi egemen sınıflarına karşı vereceği mücadelenin, küresel intifadanın bir parçası olarak inşa edilmesi çok önemli bir adım olur.
Filistin’le dayanışma taleplerinin, dünyanın her yerinde iktidarlara karşı gerçek demokrasinin sınırlarını genişletecek, iktidar değişikliklerini zorlayacak mücadelelerin merkezinde yer alması son derece önemli. Tek tek bölge ülkelerindeki rejimler Filistin dayanışmasının sesine kulak vermezlerse iktidarlarının sorun yaşayacağını fark ettiklerinde, yani İsrail’le ilişkilerini sona erdirmediklerinde ayakta kalamayacaklarını anladıklarında, işte o zaman Filistin’deki toplumsal mücadeleyle bölge ülkelerindeki ezilenlerin direnişi arasındaki koordinasyon sağlanmış olacak. Zaman zaman dikkatlerden kaçan olgu bu iki mücadelenin ne kadar sıkı bağlarla birbirine bağlı olduğudur.
Bu yüzden, İsrail’in Gazze’de tam çaplı bir kara harekâtı için hazırlık yaptığı bu günlerde, toplumdaki genel öfkeyle Filistin için duyulan öfkenin birleşmesini sağlamak üzere tüm siyasal kutuplaşma engellerini aşıp, geniş kitleleri harekete geçirecek hamleleri inşa etmemiz gerekiyor.
Bir parçası olduğumuz Filistin’e Özgürlük Platformu’na asıl şimdi, böylesi büyük bir iş düşüyor.
Taleplerimiz
Türkiye topraklarından soykırıma giden petrol akışı durdurulsun.
Türkiye karasuları ve limanları soykırıma askeri ve lojistik destek taşıyan gemilere kapatılsın.
Kürecik ve İncirlik başta olmak üzere Siyonizme hizmet eden tüm emperyalist üsler kapatılsın.
İsrail’e tam ambargo uygulansın.
Şenol Karakaş