Search
Close this search box.

Nasıl direneceğiz? İşyerinde grev, okulda boykot

İmamoğlu eylemleri hız kesmeden ilerliyor. İktidarın çok ağrına gitti bu eylemler. Sokakta böyle dirençli bir kitle beklemiyorlardı. Bir iki ufak eylem yapılır, söner gider direniş diye düşünüyorlardı. Şimdi bu dev hareketi sindirmeye çalışıyorlar.

Bir türlü sindiremiyorlar.

O yüzden iktidar bildiği tek şeyi yapıyor: hukuku sopa olarak kullanıyor.

Sabah gözaltı yapılıyor ve eylemlere katılan gençler göz altına alınıyor.

Gazeteciler ve öğrenciler adli kontrolle mahkemeye sevk ediliyor, yarım saat sonra adli kontrol kararına aynı savcılık itiraz ediyor.

İktidar tehdit üstüne tehdit yağdırıyor.

Ama bir direnişi kıramıyor.

Eylemler önce büyük Saraçhane buluşması olarak başladı. Yüzbinlerce insanın katıldığı söyleniyor. Ama İmamoğlu’nun gözaltına alınmasından hemen sonra valiliğin İstanbul’da sokağa çıkma yasağı ilan etmesine rağmen, bu yasak, hem de İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde fiilen aşıldı. Vatan Caddesi’nde gösteriler yapıldı. Aynı anda Saraçhane’de de buluşmaya başlayan binlerce insan eylem yasağını bir kez daha aşmış oldu.

Öğrenciler sahnede

Bu sırada beklenmeyen bir gelişme yaşandı. Okullardan öğrenciler sokaklara taşmaya başladılar. Polisin okul önlerine kurduğu barikatlar kâğıttan kuleler gibi bir çırpıda aşıldı. Hem Saraçhane’de hem de sayısız ilde okullardan binlerce öğrenci eylemleri militanlaştırdı. Sokağın havasını değiştirdi.

Eylemler İmamoğlu ve operasyona maruz kalan CHP’lilerin mahkemeye çıkartılacağı güne kadar devam etti. Pazar günü ise CHP’li olmayanların dayanışma oylarıyla İmamoğlu cumhurbaşkanlığı adaylığı için ön seçimde milyonlarca oy aldı. Hem öğrenciler hem meydanlar hem de Saraçhane Meydanı o gece geç saatlere kadar on binlerle harekete geçti.

Öğrencilerin eylemlerinde en başından beri bir dizi tartışma hakimdi. Birincisi Taksim mi Saraçhane mi tartışması. Öğrencilerin barikatları zorlaması ve ilk andan itibaren CHP’lilerin daha ılımlı bir eylem anlayışını tercih etmelerine tepki göstermesi anlaşılabilir. Anlaşılmaz olan, barikat, direniş, mücadele gibi öğeler her ne kadar haklı olsa da Saraçhane’de kalmanın öneminin kavranmamış olması. İktidarın İBB’ye kayyım atanmasının engellenmesi Saraçhane’de bekleyen on binlerin kararlılığı sayesinde oldu. İmamoğlu’nun terörden tutuklanmasının engellenmesi de Saraçhane Meydanı’nı baştan sona dolduran insanların kararlılığı sayesinde oldu.

Böylece hareket ilk kazanımını elde etti.

Ama hareketin kazanımlarında öğrencilerin militanlığı çok büyük bir rol oynadı. İTÜ’de öğrenciler barikatı aşarken ODTÜ’de öğrenciler kahramanca direniyordu. Polisin tüm sertliği boşa gidiyordu. ODTÜ’deki direnişle yıllar sonra Kızılay Meydanı’nda buluşup buradan Ulus’a yürüyen on binlerce insan birbirini direniş ruhuyla selamlıyordu.

Okullarda bir başka gelişme daha oldu. Bir dizi üniversitede akademik boykot kararı alındı. Birçok kampüste boykot nedeniyle ölüm sessizliği hüküm sürdü. Bir yandan boykot gerçekleşirken öğrenci kitleleri aynı anda parklarda yığınsal bir şekilde buluşuyordu.

Gençliğin harekete kattığı bu dinamizmi gölgeleyen tek öğe, sağcı, nefret yüklü bir milliyetçiliğin ve küfür kıyamet protesto tarzının gençlerin bir kısmında alıcı bulmasıydı.

Burada ise asıl sorun, hareketin yüzbinlere ulaşmasından ürken CHP liderliğinin, Özgür Özel dışında, sağcı bir çizgiye meyletmesi ve kitleleri milliyetçi bir propaganda yağmuruna tutmasıydı.

Fakat ne öğrenci hareketine ne de kitlelerin meydanlardaki eylemine, sağcıların ortalığı silip süpürdüğü milliyetçi eylemler olarak bakmak büyük yanılgı olur.

Sıra işçilerde

Eylemlerde de daha sonra İmamoğlu için 23 Mart’ta gerçekleştirilen dayanışma oylamasında da milyonlarca insan, sağcı olduğu için değil AKP-MHP iktidar blokunun inşa ettiği OHAL rejimine duydukları öfkeyle harekete geçti.

Kemalizm’in sol olduğuna dair yanılgı bazı muhalif saflarda da uzun süredir yaygınca yapılıyor. Üstelik bir de küresel bir olgu olarak aşırı sağcı bir eğilim toplumun kılcal damarlarına sızmaya çalışan bir siyasal akım halinde. Türkiye’de Neonazi Zafer partisi bu eğilimlerden birisi ve yüzde 5 civarında oyu var.

Ama bu kadar.

Milyonların içinde yüzde 5 çok rahat üstesinden gelinebilecek bir oran. Bu nedenle asıl sorun, CHP liderliğinin sağcılığı. Mansur Yavaş’ın Kürtler aleyhinde yaptığı konuşma, 23 Mart’ta akşam Saraçhane’de Ümit Özdağ’ın mektubunun okunması, sol içinde uzun süredir milliyetçiliğin antiemperyalizm maskesiyle öne çıkmaya çalışması küçük milliyetçi, ırkçı reaksiyoner grupların da öne çıkacağı bir zemin yaratıyor.

Bu zemini dağıtacak olan, çok açık ki işçi sınıfı eylemidir.

İmamoğlu tutuklanırsa ertesi gün, pazartesi günü uyarı grevi yapacağını açıklayarak iktidara diş gösteren bir sendikal mücadele sürecin tüm rengini değiştirebilirdi.

Biliyoruz ki genel grev ya da uyarı grevleri propaganda yapılarak gerçekleşecek süreçler değil.

Grev, milyonlarca işçinin kalbinde ve beyninde aynı anda hissetmesiyle gündeme gelebilecek, nesnel koşulların olduğu kadar bilinç ve örgütlenme düzeyleri açısından işçi sınıfının azımsanamayacak bir kesiminin arzusu haline geldiğinde kritik bir rol oynayabilir.

Fakat nasıl ki öğrencilerin binler halinde polis barikatlarını aşabilecek bir dinamizme sahip olduğunu kimse tahmin edemediyse, işçi sınıfı da mücadelenin bir gününde bu sisteme, nobranlığa, iş cinayetlerine, yoksulluğa, hakir görülmeye karşı öfkesini bir günde örgütleyebilir.

Şimdi, İmamoğlu etrafında verilen mücadelenin çoktan İmam- oğlu’nun özgürlüğü sorununun ötesine taştığını ve sınıf mücadelesinin farklı bir veçhesine sıçradığımızı görmek gerekiyor. Okullarda öğrencilerin boykotuyla, okullar da dahil tüm işyerlerinde grev süreçlerinin inşası için çok güçlü bir zemin var.

Yoksulluğa karşı mücadeleyle adaletsizliğe karşı mücadele hızla bir ve aynı mücadele halini alabilir. İktidarın Eğitim Sen’in grev çağrısına soruşturma başlatması, korkunun nasıl yavaş yavaş yer değiştirmeye başladığını gösteriyor.

Şimdi 1 Mayıs, 19 Mart’ta patlayan mücadelenin üzerinde bambaşka bir  görkeme sahip olacaktır.

Şimdi birleşik, tek bir 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama zamandır.

Önünde kimsenin duramayacağı bir sel olup akmanın zamanıdır.

Özgürlük işçilerle, özgürlük direnen öğrencilerle, özgürlük milliyetçi hamaset yerine eşit koşullarda kardeşlik duygusunu güçlendiren birleşik eylemlerle gelecek.

son yazıları

Öğrenci ve kitle hareketi içerisindeki faşizmin önlenebilir yükselişi
Demokrasi Gaspına Karşı Kitlesel Muhalefet | Perspektifler #2
Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?

ilginizi çekebilir

istanbul-da-boykot-yuruyus-miting-gunu
Öğrenci ve kitle hareketi içerisindeki faşizmin önlenebilir yükselişi
senol pers 2 thumb
Demokrasi Gaspına Karşı Kitlesel Muhalefet | Perspektifler #2
JDJadjlj
Devlet, asker, polis: Bunlar kimin için var?