Temmuz ayı Türkiye ve Avrupa’nın güneyi için bir sıcak dalgasıyla başlamıştı. Almanya’da dahi 40 dereceye yaklaşan sıcaklar nedeniyle bazı şehirlerin su kullanımına sınırlama getirilmişti.
Suriye’nin Lazkiye bölgesinde başlayan yangınlar 10 günden fazla sürdü ve Hatay’a sıçradı. Fransa’da ve İspanya’da ölümlere yol açan orman yangınları yaşandı. Girit yangınlarında 1.500 kişi tahliye dildi. Kanada’da aynı anda 100’den fazla orman yangını yaşandı.
Sıcak hava dalgası nedeniyle İsviçre ve Fransa’daki bazı nükleer santraller ya faaliyetlerini azaltmak ya da tamamen durdurmak zorunda kaldı.
Bilim insanları, 23 Haziran ve 2 Temmuz tarihleri arasında Avrupa genelinde sıcaklıkların yükselmesi nedeniyle 12 büyük şehirde 2.300 kişinin hayatını kaybettiğini tahmin ettiklerini açıkladı.
Türkiye’de de bu sırada 15 ilde orman yangınları çıktı. Sadece İzmir’de son 1 ayda çıkan orman yangınlarında 26 bin 260 hektarlık alanın zarar gördüğü ve bunun bir rekor olduğu açıklandı. Prof. Dr. Doğan Yaşar’a göre Türkiye genelinde yılda ortalama 9 bin hektar orman yanarken İzmir tek başına bu ortalamanın üç katını geçmişti.
Üstelik bu sıcak dalgası bitti, bir yenisi başladı ve Kızıltepe 48,5 dereceyi gördü. İstanbul’da barajlardaki su seviyesinin yüzde 60’a düştüğü söylendi. İzmir’in içme suyu ihtiyacının yaklaşık yarısının karşılandığı Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı ise yüzde 10’a kadar geriledi.
Önceki yangınlar sönmüşken bu sefer de 8 ilde birden yeni yangınlar başladı.
Türkiye’de yıl başından bu yana ülke genelinde 3.200 kadar orman yangını yaşanmış durumda.
İklim değişikliğinin etkisi sadece aşırı sıcaklar değil; aşırı hava olaylarının şiddetindeki artış da yakıcı sıcaklara eşlik ediyor. ABD’nin fosil yakıt üretim merkezi olan Texas eyaletini vuran aşırı yağışlar nedeniyle 45 dakika içerisinde 8 metre yükselen Guadalupe Nehri 120’den fazla insanın canını aldı. Pakistan’da yaşanan sel felaketinde de 63 kişi hayatını kaybetti.
Sadece bu kadar da değil. İklim krizine doğrudan bağlı olarak ‘Böcek Patlamaları’ yaşanıyor. Bülent Korman’ın bu konudaki yazısını özetleyecek olursak; Fransa’da deniz çamı ağaçlarını hedef alan parazit istilası, Güney İtalya’da zeytin ağaçlarına zarar veren zeytin sineği istilası, Karadeniz’de ise fındık bahçelerinde yapraklarını yiyip suyunu emdiği bitkilerin kökünü kurutan ‘kahverengi kokarca’ adlı bir böcek istilası başladı.
Ocak–Haziran 2025 döneminde ülke genelinde 7 bin 801 kene ısırığı vakası bildirildi. Sivas, Kayseri ve Çorum’dan gelen son haberlerle birlikte Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) kaynaklı ölü sayısı 20’ye ulaştı. 2020–2024 arasında ise ülke genelinde 256 kişi kene ısırığından hayatını kaybetti. Üstelik kene vakaları iklim değişikliği yüzünden artık İstanbul’da dahi görülebiliyor.
Avrupa Çevre Ajansı’nın 2025 raporuna göre, iklim değişikliği kaynaklı böcek vakaları, önümüzdeki 10 yıl içinde en az 2 katına çıkacak.
İklim değişikliği Türkiye’yi radikal şekilde çölleştiriyor
BM’nin son raporu Akdeniz Havzası’nda kuraklık riski altında olan ülkeler arasında Türkiye’ye özel bir yer ayırıyor. Rapora göre, kuraklıktan en fazla etkilenen bölgelerin başında Akdeniz Havzası geliyordu. Akdeniz’de ise esas olarak üç ülkeye odaklanılıyordu; İspanya, Fas ve Türkiye.
Raporda, “Türkiye yarı kurak ve toprağı parçalanmaya yatkın. Ülkenin yüzde 88’i çölleşme riskiyle karşı karşıya” denirken 2030’da Türkiye’nin “su fakiri” ülke kategorisinde olma riskiyle de karşı karşıya olduğu yer alıyordu.
Aralık ayından beri suların sıcak ve kirliliğin yüksek olması nedeniyle yaşanan müsilajın Marmara Denizi’nin tabanında yaygın olduğu açıklamaları üzerine bir de Marmara Denizi’ndeki oksijen yetersizliğinin, yüksek oksijene ihtiyaç duyan köpek balığı gibi kıkırdaklı türlerin kıyılara gelmesine neden olduğu söylendi. Tabii bu durum insanlar için değil, zararsız olan ve sayıları hızla azalan bu canlılar için tehdit oluşturuyor.
Türkiye’de doğa yıkımı bu şekilde günlük hayattaki etkisini gösterirken bir de yaşam savunucularının “Süper yasa” veya “zeytinlik yıkım yasası” dediği maden şirketlerinin önündeki neredeyse tüm engelleri kaldıran yasa meclisten geçirildi. Köylülerin, çiftçilerin ve yaşam savunucularının direnişine rağmen karbon tutan on binlerce ağacın yok edilip yerlerine daha fazla kömürün çıkarılacağı madenler açılacak.
Bu da diğer ekolojik sorunların yanında, dünyanın en hızlı ısınan Akdeniz Havzası’nda en çok etkilenen Anadolu coğrafyasını daha da kuraklaştıracak.
Tek yol kapitalizmi aşmak
Tüm bu ekolojik yıkıma, başta fosil yakıt şirketleri olmak üzere, şirketlerin sermaye birikiminden öte hiçbir amacının olmadığı kapitalist üretim biçimi neden oluyor.
İklim hareketinin içerisindeki antikapitalist grupların öne çıkardığı “sınıf mücadelesi olmadan çevrecilik sadece bahçeciliktir” sloganı gerçek bir durum özeti.
Antikapitalist hareketin acilen bundan beş yıl önce yükselen harekete eşlik ederek ABD ve Britanya’da denediği gibi bir geçiş programı olarak Sosyalist Yeşil Yeni Düzen programlarına ihtiyacı var.
Böyle bir program da ancak ekoloji hareketleri ve sendikaların dahil edildiği süreçlerle inşa edilebilir.