Süleyman Şah operasyonu, tarafların milliyetçiliğini, bu devletin genlerinde gizli olan emperyal böbürlenmenin utanmazlığını bir kez daha açığa serdi.
AKP şov peşinde. AKP’ye yakın, hatta zaman zaman bu partinin sözcülüğünü yapan gazeteler, “Dünya saygı duruşunda” diyerek operasyonu övüyor.
Erdoğan, aylarca planlanan muazzam bir hamle olduğunu anlatıyor. Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı rol çalmaya çalışıyor. Tereyağından kıl çeker gibi gerçekleştiğini anlatıyorlar operasyonun.
Bu kanat, pespaye bir şekilde “ecdadların kemikleri, ecdad toprağı” diye geveleyip duruyor.
Başka bir ülkenin toprakları hakkında atıp tutuyor.
Milliyetçi bir kindarlıkla operasyonu göklere çıkartma yarışındalar. “Bayrak hiç yere düşmeden” taşınmış eski yerinden yeni yerine. Bayrak hiç düşmedi de bir asker düştü.
Öldü. Muhtemelen yoksul bir genç daha milliyetçi salaklığın kurbanı oldu.
Erdoğan, milliyetçiliğinin hızını alamayarak, PYD’nin de terörist olduğunu ilan etti. Aynı anda hem güncel milliyetçiliği okşadı, hem Kürtlerle asla dost olunamayacağını vurguladı hem de tarihe ve Türklerin atalarına gönderme yaparak milliyetçiliğine tarihsel bir arka plan sağlamaya çalıştı.
Bayrak, vatan, ecdad, ata, milli gurur, bölge hamiliği, caydırıcı güç.
Ne kadar milliyetçi öğe varsa üzerimize boca ediliyor.
Cumhurbaşkanından başbakan ve genelkurmay başkanına kadar üzerimize milliyetçilik boca edilir de, ulusalcular durur mu?
Onlar da vahim!
Onlar da AKP’yi köşeye sıkıştıracağız diye savaş tamtamlarını çalıyor. Sözcü gazetesi “Karaoğlan vermedi/Serok Ahmet verdi” manşetiyle, hükümete özetle “Türbe olduğu yerde kalsaydı, askerler ölseydi, savaşa girseydik” demekle kalmıyor, bir de hükümetin PYD’yle eşgüdüm içinde gerçekleştirdiği operasyonu Kürtlerle işbirliği nedeniyle aşağılamaya çalışıyor.
Meclis’te MHP savaş naraları atıyor.
CHP birden bire ecdadlarının tarihi anlamına önem atfetmeye başlıyor.
Tansu Çiller’i Kardak Kayalıkları nedeniyle yaşanan milliyeçi kriz nedeniyle hatırlayan, övenlerle dolu ortalık.
Bazıları, Esad’ın ne kadar değerli olduğunu savunuyor.
Zekeriya Öz, cumhurbaşkanının vatana ihanetten müebbet hapisle yargılanması gerektiğini anlatan tweetler retweetliyor. Bir gazete, bu haberi coşkuyla manşetten veriyor.
En sağlam ırkçısından en hafif ulusalcısına kadar, Suriye’de minik bir toprak parçasından savaş çıkartmaya çalışırken, milliyetçiliği kabartmaya çalışıyorlar. Hükümet de buna esas milliyetçi olanın kendisi olduğunu anlatarak yanıt veriyor.
Milliyetçiler yarışıyor.
Milliyetçiler siyasal atmosferi zehirliyor.
Bir avuç toprak için, bayrak adı verilen bir kaç santimetrekare kumaş için, hayali bir tarih kurgusu için.
Bu siyasiler, zihinlerinde yaşadıkları savaş kurgusu nedeniyle, bu toplumun sağa, daha fazla sağa kayması için uzlaşmış durumdalar.
Bu iklimi fırsat bilenler ise sokaklara 100 yıl önce gerçekleşen soykırımı öven, soykırımcı atalarıyla gurur duyan pankartlar asıp, Nazi selamı veren gösteriler düzenleyip, bu gösterilerde haçsız gamalar kullanıp, nefret duygusunu pekiştirip örgütlemeye çalışıyor. Aynı anda HDP binalarına arka arkaya saldırılar gerçekleşiyor.
Milliyetçiliği günün modası hâline getirerek sıradanlaştıranlar, milliyetçi boğazlaşmaların tohumlarını da ekiyorlar. Üstelik bunu bilinçli bir şekilde, göstere göstere yapıyorlar.
Buna izin vermemek çok önemli.
Bu yüzden, öncelikle Suriye topraklarının Suriye’de yaşayan halklara ait olduğunu hatırlatmak ilk görevimiz olmalı. “Şanlı Osmanlı”, “şanlı Türk” tarihi eskilerde kaldı.
Türkiye, Süleyman Şah türbesine o kadar meraklıysa, Türkiye’ye taşısın. Başka bir ülkede vatan toprağı arayışlarına derhal son verilsin. Örneğin, devasa Aksaray park ve bahçeleri alanında bir yer bulunur. Hem Erdoğan’ın da misafir sayısı artar. Canı sıkılmaz. Böylece belki daha az konuşur.
Türkiye, Kıbrıs dahil başka halkların topraklarından her türlü askeri varlığını derhal geri çeksin.
Başka halkların iç işlerine karışmaya derhal son versin.
Hem ulusalcı muhalefet hem de hükümet ve cumhurbaşkanlığının temel işi nefret söylemi yaymak, milliyetçi hamaseti yaygınlaştırmak değildir. Nefret söylemi kullanan tüm vekiller ve siyasiler hakkında suç duyurusnda bulunmalıyız.
Seçim sürecinde ırkçı, sağcı saldırganlıklara zemin hazırlayan, savaş tamtamlarıyla desteklenen milliyetçi hezeyana karşı halkların kardeşliğini öne çıkartmak, ırkçılığa karşı yaygın kampanyalar örgütlemek, nefret söyleminin kullanılmasını yasaklayacak adımları atmak giderek önem kazanıyor.
Seçimlerde HDP’ye oy çağrısı yapmak, bu nedenle de çok önemli.
Sokakta ırkçılığa karşı mücadele, sandıkta HDP!
Şenol Karakaş