İlk sınıf baskısı

24.02.2015 - 02:17
Volkan Akyıldırım
Haberi paylaş

“Tarihte görülen ilk sınıf karşıtlığı, tek eşlilik kadın-erkek antagonizmasının gelişmesiyle ve ilk sınıf baskısı dişi cinsin erkek cinsi tarafından baskı altına alınmasıyla çakışır.” (Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni - Engels)

Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesi sonrası, AKP’li muhafazakar burjuvaların kadın cinayetlerine buldukları çözüm ailenin güçlendirmesi. Kadın cinayetlerinin ezici çoğunluğu kocalar, kardeşler, bizzat aile bireylerinin işlediği ortadayken ailenin güçlendirmesini önermek baskı, eziyet ve ölümlerin devam etmesini savunmaktır.

Özgecan Aslan’ın katilinin çok küfür edilen annesi, “bu etkenler asla oğlumu aklamak için değil” diyerek, bu basit gerçeği şöyle anlatıyor: “Ben kocamdan çok şiddet gördüm ama anneme babama söyleyemedim. Babası kemerle, kesici aletle beni dövdü. Bunları kimseye söyleyemedim. .. Ben bu olayı duyduğumda inanamadım.Ta ki olayın içinde babası var dediler o zaman inandım.”

Katilin babası da babasından kadınlara şiddet uygulamanın normal ve meşru olduğunu görmüştü. Kuşaklar boyu süren bu gelenek, cinsel şiddet ve cinayeti getirdi.

Katilin annesi şiddet gördüğü için, soğuk kanlı bir şekilde oğluna yardım eden babadan ayrılmış. AKP’lilere göre o boşanmamalıydı. Evlilik kurumu güçlendirilmeliydi. Bir “problem” mi var? AKP İstanbul milletvekilinin dediği gibi suç duyurusunda bulunup koruma kararı aldırmamalı, “mahallenin abisine” danışmalıydı. Varlıklı ve köklü bir aileden gelen katilin babası pek ala o “mahallenin abilerinden” olabilirdi.

Kapitalist toplum temeli olarak sunulan ve korumamız istenen tek eşli çekirdek aile burjuva ideologları tarafından kadınla erkeğin uzlaşması olarak sunulur. Oysa Engels’in vurguladığı gibi tarihte devlet ve özel mükiyetle aynı anda ortaya çıkan aile, kadın ve erkek arasında uzlaşmaz çelişkiler yaratmıştır. İnsanlık binlerce yıl boyunca böyle yaşamadı. “Analık  hukukunun” belirleyici olduğu toplumda kadınlar ezilmiyordu ve erkeklerle aralarında uzlaşmaz karşıtlık bulunmuyordu. Özel mülkiyetin miras yoluyla aktarılması ve devlet denilen şiddet aygıtını kullanan erkeklerin tahakkümü, kadınların tarihi yenilgisi ile başladı. Kapitalist toplum bu temel ezme-ezilme ilişkisi üzerinde yükseliyor.

Aile bir korunak değil, erkeğin kadınlar ve çocuklar üzerindeki tahakümüyle oluşan bir cehennem. Dünyada ve Türkiye’de kadınlara yönelik şiddet kadar boşanma oranları da aile kurumunun çürümüşlüğünü gösteriyor. Şiddete, tecavüze, cinayetlere çözüm aile kurumunun güçlendirilmesi değil kadınların kurtuluşu.

Volkan Akyıldırım

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol