Elimiz de gözümüz de durmuyor

14.01.2018 - 17:49
Ayşe Demirbilek
Haberi paylaş

Cumhurbaşkanı yılın son saatlerini sayarken yaklaşık 7 milyon vatandaşına iyi dileklerini asgari ücreti beğenmedikleri için “elinize gözünüze dursun” diyerek dile getirdi. Cumhurbaşkanı’nın bedduasının orijinalinin “ elinize, dizinize dursun” olduğunu ve açıklamasının “ Allah nankörlüğünün cezasını seni kör ve kötürüm ederek versin” olarak geçtiğini de bir düzeltme olarak belirtelim. Ayrıca İslami kaynaklarda beddua için; İslam’da yeri olmadığı, ancak zulüm altında iken bazı durumlarda edilmesinin caiz sayılabileceği belirtilir.

Bedduada geçen ve beğenilmeyen asgari ücret, içinden asgari geçim indirimi dediğimiz AGİ düşüldüğünde 1.450tl’ye denk gelen aylık geçinilmesi beklenen ücret. AGİ ile birlikte 1.603,12 TL olarak açıklanan asgari ücretin tam olarak neye karşılık geldiğini anlamak için günde 1,25TL’den 3 buçuk ekmekten biraz fazlasına denk geldiğini görmek yeterli. Neden nankörlük edelim.

Oysa, son yılın Kasım ayının verilerine göre yaklaşık 7 milyon kişi asgari ücret ile çalışıyor. Yine aynı dönemde açıklanan rakamlara göre 4 kişilik bir ailenin sadece sağlıklı beslenmesi için gıdaya ayırması gereken para 1.500 TL’nin üzerinde. Asgari harcamalar ile insani bir şekilde yaşamak için harcanması gereken para ise elimize dilimize durması beklenen paranın 3 katı. Oysa 2017’de savunma ve güvenlik için 64 milyar 306 milyon 50 bin, yine güvenlik ile ilgili kurumlara 64 milyar TL bütçe ayrılmıştı.

Bu sayılar bir önceki yıldan 6 milyar TL fazla ve veriler Türkiye’nin her yıl savunma ve güvenlik bütçesini arttırdığını gösteriyor. Denetime kapalı örtülü ödenek adı ile çeşitli kurum ve kişilerin harcamalarına aktarılan miktarları ise bilemiyoruz bile.

Dünya’nın birçok büyük ekonomisi yeni yıla bir öncekinden devraldıkları ekonomik ve siyasi krizlerin eşiğinde girdiler. ABD, Rusya ve Çin ile askeri ve ekonomik olarak liderlik savaşında. Almanya AB’nin hakimi ve söz söyleyeni olmaktan uzak kendi hükümet kuramama krizi ile boğuşuyor. Yunanistan, mülteci krizi ve ekonomik istikrarsızlığa çözüm olarak sunduğu politikaların tabanda yarattığı rahatsızlıklar ile baş etmeye çalışıyor. Ortadoğu, Kudüs tartışmaları, Suudi Arabistan’ın bölgede son yıllarda görülmeyen bir şekilde söz söylemeye başladığı ve tüm kartların yeniden karıldığı bir kaos ile boğuşuyor.

Onlar bu krizler ile boğuşup, Türkiye’de olduğu üzere krizlerinin faturasını yoksullara kesmeye çalışıyorken aşağıda bambaşka şeyler yaşanıyor. Milliyetçi odakların ve merkez sağın yükselişine karşı Katalonya ve Irak referandumlarında, Trump karşıtı en büyük yürüyüş olan kadın yürüyüşlerinde olduğu gibi özgürlük mücadeleleri,  Yunanistan’dan Afrika’ya kadar irili ufaklı grev mücadeleleri gibi ekonomik temelli mücadeleler var. Türkiye’de 2017’nin ilk 6 ayında 338 işçi eylemi gerçekleşti (Emek Çalışma Topluluğu raporu’ndan). Yine yılın son günlerinde hepimizi heyecanlandıran, yoksulluktan bıkmış olan on binlerce insanın meydanlara çıktığı İran ayaklanması oldu.

Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibi ne yazık ki asgari ücret elimizde duramadığı gibi telaffuzunun kısalığı itibari ile dilimizde de fazla duramıyor. Biz aşağıdakilerin eli de dili de durmuyor. Talep etmeye, taleplerimiz için sokağa çıkmaya, mücadele ve direnişe devam ediyoruz. Asgari ücretin arttırılması, taşerona kadro ve hepsinin yanında cebimizden alınıp askeri harcamalara ayrılan bütçeye karşı barışı savunmaya ve kazanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

İran belki de bir işaret fişeği olabilir. 2018 zenginlerin krizini büyütürken, yoksulların mücadelesi, dayanışması ve kardeşliğini küresel düzeyde büyüten bir yıl olabilir.

Ayşe Demirbilek

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol