Özgecan Aslan’ın öldürülmesi, kadın cinayetlerini ve kadınların maruz kaldığı ağır şiddetin boyutlarını, bugüne kadar görmek istemeyen herkesin görebileceği bir şekilde ortaya çıkarttı.
Kadınların şimdiden 40’a yakın şehirde gerçekleştirdiği eylemler, sadece öfkenin büyüklüğünü göstermiyor. Erkeklerin, medyanın, hükümetin, yetkili tüm kurumların görmezden geldiği bu şiddeti, hemen her kadının günlük hayatının bir parçası olarak yaşadığını da gösteriyor.
Hayatının bir aşamasında tacize maruz kalmayan kadın neredeyse yok. Kadınların öldürülmesi, bu sistematik şiddet sarmalının son aşaması. Tacizden cinayete giden yol çok kısa. Her tacizci, taciz ettiği kadını öldürme potansiyelini de barındırıyor.
Kadının beyanının esas olduğu tartışmalarında yanlış tutum alanlar, şimdi iki kere daha düşünmeli. Ama sorun kadının beyanı tartışmasında yanlış tutum alanlar değil.
Sorun cinsiyetçiliğe dayalı toplumsal işbölümü, ahlâk anlayışı, kültür.
Bu kültür aynı zamanda bir tecavüz kültürü.
Sorun, hükümet. Kadına yönelik ne kadar ayrımcılık varsa hepsini birden savunan hükümet.
Sorun devlet. Polisiyle, tecavüzcüleri, katilleri koruyan yargısıyla, askeriyle, özel harekâtçısıyla, kadınların maruz kaldığı şiddeti uygulayan, meşrulaştıran bürokrasisiyle devlet.
Sorun erkekler. Kadınları taciz eden, öldüren, kadınlara ve çocuklara tecavüz eden ve öldüren, erkekler.
2002-2014 yılları arasında 91.469 tecavüz olayı yaşanmış ve bu olaylara 127.792 kişi katılmış. 127 bin küsur erkek.
İşte sorun aynı zamanda bu erkekler, bir erkeklik hayaliyle kadınlara şiddet uygulayan, kadına yönelik şiddeti olağan gören egemen sınıf fikirleriyle yoğrulmuş bu erkekler.
Bu yüzden, Özgecan Aslan cinayetinin birden çok sorumlusu var ve bu sorumluların hepsinden hesap sorulmadan yeni cinayetleri engellemek ve kadına yönelik şiddet sarmalını dağıtmak mümkün olmayacak.
2014 yılında karara bağlanan 11.726 tecavüz davasından 3850’si beraatle sonuçlanmış.
Bu yüzden, söz konusu olan topyekûn bir demokrasi mücadelesi.
Kadınların öfkesi patladı ve bu hareketin kazanacağı her mevzi bir kültür olarak tecavüz ve şiddeti geriletecek. Erkeklere düşen, “tecavüz erkeklikse biz erkek değiliz” diyerek kadınların açtığı yoldan yürümek.
Kadın ve erkek olarak bölünmüş işçilerin, kadın cinayetlerine karşı birleşik mücadelesi çok önemli. Tacize, tecavüze, şiddete, cinayetlere son verilmesi talebi bütün emek örgütlerinin mücadele başlıklarından biri olmalıdır.
Şenol Karakaş