2018’e girerken: Tekrarlayan bir yeni yıl temennisi

02.01.2018 - 14:36
Can Irmak Özinanır
Haberi paylaş

2017 ezilenler açısından pek de iyi geçmedi. Arap Baharı olarak adlandırılan devrimler sürecinin bir karşı-devrim dalgasıyla yenilmeye başlamasından, Avrupa’da tam da bu devrim dalgasıyla eş zamanlı ortaya çıkan kitle hareketlerinin güç kaybetmesinden bu yana dünyada işçi sınıfı ve ezilenlere açısından ters giden şeyler ters gitmeye devam etti. 

Türkiye açısından ise çözüm sürecinin sona erdirilmesinden bu yana artan otoriterleşme, içte ve dışta devam eden savaş politikaları, hayatlarımızın orta yerine yerleşen OHAL ile bir yıl daha geçirmiş olduk. Bu süreçte savaşa karşı ses çıkardığım pek çok dostum ve hocam ile birlikte ben de KHK listelerindeki yerimi aldım ve mesleğimden koparıldım.

Yine de her şey kötü gitmedi. 2017’yi ABD’de kadınların öncülüğünde Donald Trump’a karşı yapılan gösteriler ile karşılamıştık, 2018’i İran’da büyüyen bir isyan dalgası ile karşıladık. 2017’de Türkiye’deki işçi hareketinin düzeyi 2016’ya göre daha yüksekti. Türkiye’deki muktedirlerin ne kadar kırılgan bir iktidara sahip olduklarını hem Nisan ayındaki referandumda, hem de yılın geri kalanında defalarca gördük. KHK’ler ve davalarla barış isteyenleri korkutmaya çalışanlara karşı 2017 dostlarımızdan, yoldaşlarımızdan, sendikalarımızdan gördüğümüz dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi.  

Facbeook geçen yıla girerken yazdığım bir notu hatırlattı. Bu notun bu yılın da temennisi olması gerektiği geldi aklıma. Yıldönümleri aynen yılbaşı gibi tek başına bir anlam ifade etmiyor tabii. Ancak 1917’nin 100. yılını bitirip, devrimin tüm dünyada göz kırptığı başka büyük bir isyan dalgasının, 1968’in 50. Yılına girerken yeniden tarih yapabilmek adına “geçmişin ruhları”nı bir kez daha anmak ve umut etme yeteneğimizi her zaman diri tutmak gerekir diye düşündüm. Bu sebeple aşağıda 2017’ye girerken yazdığım notu paylaşıyorum:

Geçmişin ruhları

"İnsanlar tarihlerini kendileri yaparlar, ama onu serbestçe kendi seçtikleri parçaları bir araya getirerek değil, dolaysızca önlerinde buldukları, geçmişten devreden verili koşullarda yaparlar. Tüm göçüp gitmiş kuşakların oluşturduğu gelenek, yaşayanların beyinlerine bir kâbus gibi çöker. Kendilerini ve bir şeyleri altüst etmekle, şimdiye dek hiç olmamışı var etmekle uğraşıyor göründükleri esnada, tam da böylesi devrimci kriz dönemlerinde, endişe içinde geçmişten ruhları yardıma çağırır, onların adlarına, sloganlarına, kıyafetlerine sarılır, dünya tarihinin yeni sahnesinde bu eskilerde hürmet edilen kılıklara bürünür ve bu ödünç dille oynamaya çalışırlar." demişti Karl Marx 1852'de. 2016 Türkiye'de ve dünyanın dört bir yanında tam da "geçmiş ruhların yardıma çağrıldığı" bir yıl oldu. Yavuz Sultan Selim'in, Mustafa Kemal'in, II. Abdülhamit ve İsmet İnönü'nün aynı anda göreve çağrıldığı kürsüler gördük, "ABD'yi yeniden muhteşem yapma" vaadinin, Avrupa'nın göçmen karşıtlığı ile "köklerine dönüşünü" savunanların yükselişine şahit olduk. 1990'larda anlatılan heybetli "tarihin sonu" masalları gözlerimizin önünde şangırtılarla yıkıldı. Dünyanın her yerinde ezilenler için bu yıkım büyük acılarla doluydu. Müsebbibi olmadığımız yıkımların, savaşların, bunalımlar ve krizlerin bedelini ödedik, ödüyoruz ama unutmamak lazım bu asıl olarak muktedirlerin krizi. Kapitalizmin neoliberal döneminde palazlanmış tüm elitler panik içindeler, bizi kendi bataklıklarına çekiyorlar.

Bundan 100 yıl önce de dünya acılarla dolu bir yerdi, dünya savaşı ile ezilenler birbirine kırdırılıyor, yoksulluk, şovenizm ve ölüm kol geziyordu. Öyle ki, 100 yıl önce Lenin kendi kuşağının bu rezil düzenin altüst oluşunu göremeyeceğini yazıyordu. 1917 Şubat'ında Lenin'in ülkesindeki işçiler ve köylüler bu öngörüye katılmadıklarını göstermek istercesine tarihin iplerini Çar'ın ellerinden aldılar. Ekim geldiğinde burjuvaziden de almışlardı. Tarih elbette tekerrür eden bir şey değil ancak ezenler gibi bizlerin de zaman zaman "geçmişin ruhlarını" yardıma çağırmamızda bir sorun yok.

Hepimiz yıllara ve yeni yıla anlamlar yüklüyoruz. Biliyoruz ki yeni yıl sadece bir günden ibaret, yarını bugünden farklı kılmıyor. Ben yine de asıl olanın ona yüklenen anlam olduğunu düşünüyorum. Walter Benjamin'in dediği gibi: "mutluluk tasarımı içersinde, kaçınılmaz olarak, bir tür ilahi kur­tuluşun titreşimleri de vardır. Tarihin konu edindiği, geçmişe ilişkin tasarım için de bu, böyledir. Geçmiş, kendisini kurtuluşa yönelten gizli bir dizini de beraberinde taşır". Geçmiş ve gelecek tasarımlarımızı bizi kuşatan koşullar ve bu koşullara eşlik eden ruh halinden birazcık sıyrılmak üzere bir araya getirmek için arkadaşlarımın tüm mesajlarını sevinçle karşılıyorum.

Bu yıl çoğu kişi için olduğu gibi benim için de "olağan yaşamımın" değiştiği bir yıl oldu. Pek çok üzüntü ve sıkıntının yanı sıra baskıların ve zulmün bizi karşısında durmak için bir araya getirdiği pek çok iyi insanla tanıştığım ve omuz omuza durma şansı yakaladım. 2016'nın en güzel şeyi buydu. Hepimiz gibi benim de barış başta olmak üzere birçok dileğim var 2017'den ama bu yıl hepsini sıralamak istemiyorum.

Kendi seçmediğimiz koşulları, kendi seçtiğimiz koşullara çevirebilmek için tarih yapacağımız bir yıl dilerim.

Can Irmak Özinanır

[email protected]

Bültene kayıt ol