Türkiye solu, Stalin’in 1930’lardan sonra Moskova mahkemelerindeki yaptığı büyük temizlik sayesinde inşa ettiği yeni teorizasyon sürecinden büyük oranda etkilenerek, antikapitalist bir program yerine aşamalı devrim teorisine sarılmıştır. Sosyalist ve rejimi hedef alan bir program yerine, burjuvazinin -ki bunlar da Kemalizm’den kopamayan kesim oluyor- ilerici kanadı ile ittifak yapılabilir tezine sarılmıştır. Bu bakış açışı Kürt halkı başta olmak üzere geniş toplumsal kesimlerin, halk tabakasının büyük çoğunluğunun sol ile arasına mesafe koymasına neden olmuştur. Kapitalist eşitsiz gelişimin, sömürünün güncel ve derin olduğu Türkiye gibi bir ülkede sol, ortaya çıkan bu potansiyeli, yukarıda ifade ettiğim nedenlerden dolayı kendine doğru akıtmasını bilememiştir.
İspanya’da ise özellikle Stalinistlerin, Halk Cephesi ile birlikte topa girmesi nedeniyle İspanyol devrimi kaybedilmiş, kaybedilen bu devrimin Katalonya başta olmak üzere ülkenin geneline faturası ağır olmuştur. Halk Cephesinin sosyalist ve rejimi hedef alan bir program ile ortaya çıkan POUM’a karşı tutumu aynen şu idi; “Siz burjuvazinin bu ilerici kanadını antikapitalist hamleler ile korkutursanız, antifaşist cepheyi bölmüş olursunuz. Bu yüzden dünyada da kimse yardım etmez bize” demekteydiler. Stalinizmin İspanya’daki temel propagandası buydu ve bu tam tersi sonuçlara yol açtı. Çünkü işçi-köylü atılımı durunca topraksız köylülerin toprak işgal etme eylemleri durdu. İşçilerin, iş yerlerinde kurdukları fabrika komiteleri, konseyler bunlar dağıtıldı. Bütün bunlar dağıtılınca İspanyol devrimi bütün o popüler enerjisini yitirerek bürokratikleşti.
Rusya’daki Şubat Devrimi sürecine benzetilebilir bu süreç… Örneğin; diyelim ki Çar’ın ve karşı devrimin generali Kornilov ‘’Franco’’ Fas’tan geliyor, çok daha güçlü bir Kornilov, çok daha güçlü bir Menşevikler, çok daha zayıf bir Bolşevikler, bir de hiçbir şeye benzemeyen tamamen kararsız olan anarşistler ve İspanya’daki süreç. Şubat Devrimi, Ekim Devrimi’ne doğru evriltildi, Ekim Devrimi’nin taşlarını döşeyen ise Çar’ın ve karşı devrimin generali Kornilov’un gerçekleştirmek istediği askeri darbenin püskürtülmesidir. Oysa İspanya’da süreç böyle işlemedi ve İspanyol Devrimi yapılan bu yanlışlar ve ihanetler nedeniyle yenildi.
Franco, iç savaştan galip çıktı ve 2. Dünya Savaşı’na katılmadı. Bu da Fanco’nun rejiminin 1970’lere kadar sürmesine yol açtı. Tabi bu unutmamak gerekir ki:’ ’Demir yumrukla yönetilen bir rejimdi.’’ Demir yumruk ile yönetilmeye karşı sessiz geçen uzun yıllar… Ara sıra Bask bölgesinde bir takım Franco rejimi karşıtı eylemler oluyordu ama genelde sessiz geçen bir süreçti. Katalonya de 1970 yılına kadar sessizdi. 1970’lerden sonra burjuva demokratik düzene yumuşak bir geçiş oldu İspanya’da, bu geçişin en önemli öğesi İspanya’da hazırlanan 1978 anayasasıdır. 1978 anayasası ile birlikte Katalanlar ve Basklılar özerk bir konuma geldiler. Günümüzde Kürtlere özerklik ve öz yönetim muhabbetleri tartışıla dursun Katalonya ve Bask 1978’den beri özerk ve buralarda öz yönetim hâkim. Tabi burada İspanya’nın yaşamış olduğu iç savaş ve bu iç savaşta edindikleri deneyimler, tecrübeler İspanya’nın her ne kadar da ülkedeki ulusal sorunları nihai çözüme kavuşturmasa da bu sorunların çözümü noktasında önemli eşikler aşılmasını ve bu halklar belli bir düzeye statü alarak geldiler.
Kürt ve Kürdistan sorunu gerek İspanya sürecinin, gerek ise Filistin ve İrlanda sürecinin çok gerisinde. Kürt halkının bırakalım statünün içeriğini bir statüleri bile yok, Güney Kürdistan’ı ayrı tutarsak. Yaşadığımız dönemde birçok ülke ulusal sorunlar ile bir bütün olarak olmasa bile yüzleşmeyi başarmışken, Türkiye ve Türkiye’deki yönetim dünya deneyimlerinin çok gerisinde kalarak çözümsüzlükte ısrar etmektedir. Katalonya, günümüzde artık özerkliğin de ötesine geçip ayrılmak için referandumlar yapmakta. İspanyol yönetimi her ne kadar da özerklik konusunda kendi açısından tavizkar olsa da ayrılma konusunda Katalonya halkı ve Katalonya yöneticileri gibi düşünmemekte, Katalonya’nın İspanya’dan ayrılmasını istememektedir. İspanya’daki ve Katalonya’daki süreci yakından takip edenler Madrid’in son referanduma, yani bağımsızlık için yapılmak istenen referanduma izin vermediğini bilirler. Tabi bunun en önemli nedeni, ayrılma yanlıları Katalonya’da fazla olmasıydı. Bu ayrılmanın yaşanmaması adına İspanyol hükümeti Katalonya’daki referandumu bir nevi engelledi. Katalonya’nın bu dönem ayrılmak istemesinin en önemli nedeni, sistemin Dünya’da yaşanan ekonomik krizden büyük oranda etkilenmesi ve bunun İspanya’ya da olumsuz bir şekilde yansıması. Yıllarca Katalonya burjuvazisi İspanya’dan ayrılmak istemedi, fakat bu son dönemde Katalonya ayrılmak istiyor. Katalan milliyetçiliği de, diğer ayrılma istekleri de sistemin zayıf düşmesiyle oluşur. İspanya’nın son dönemde krize girmesi ve Katalonya’nın bu krizin faturasını artık ödemek istememesi Katalonya’da bağımsızlık yanlılarının sayısını giderek artırmıştır.
Devam edecek…
Mehmet Can