Beyaz saçlı anayasal düzenimiz

19.02.2017 - 16:42
Sennur Baybuğa
Haberi paylaş

İki kelime arasına ülkenin ve kendimizin tüm kaderini sıkıştırdığımız günler yine geldi.

Önceki üç seçimde yaşadığımız ağır, ondan sonrasını bilememe kestirememe ve ama iyi bir şey olacağını da umut etme dışında aslında rasyonel olarak beklememe hallerinin en son noktasındayız. Bu sabah geçmiş iki yıldaki seçim kampanyalarında kullanılan şarkıları dinledim halayları izledim. Biz hayata gerçekten inanmışız, onu gördüm, içim geçmişte umutla dolmuş olduğunu hatırladı tekrar, bir beş dakika iyi oldum, sonra düzeldim şükürler olsun ki.

Esasen herkesin kendi mahallesinde mutlu ve kendi mahallesinde mutsuz, şiirci, ajitatör, nutukçu ve sözüm ona umutla dolu olduğu bu fantastik zamanlarda olmak istediğim kişi o fanteziyi en çok kendi gündemine oturtmayı başaranlar oluyor. Ah keşke, sizler gibi olabilsem, mutsuzsa mutlu, mutlu ise mutlu ve çokça çokça.

Seçim varsa seçimden başka hiçbir gündemimizin olmadığı günlerde, seçim dışında bir şey yazmayı arzulayan ben kendime izlediğim filmlerden başka bir kaynak da bulamıyorum, her yerimiz bulanmış bu işe. Sürekli sezgiler ve semboller üzerinden yürüyen tüm toplumsal hayatımızı, bir dönel küçük kara delik sarmalında yaşar gibi onun bir milim dışına atamadığımızdan, beklenti yüklediğimiz gelecekteki o noktasal tahayyülün gerçekleşmemesi durumunda da hissiz ve yeni hayaller ve nokta atışları üzerine yoğunlaşmadığımız sanılmasın.

Bugün sabah gördüğüm en orijinal seçim haberi Antalya Cumhuriyet savcılarından birinin attığı bir tweetle ilgiliydi, hayır oyu verenlere PKK’li muamelesi yaparız kusura bakmayın diyordu. Ne demek, kusuru mu olur, sizden iyi bilecek değiliz. Bu tweetinize Antalya’nın CHP’lileri cevap versin bir zahmet, bize düşmez.

Ülkenin muhtelif şehirlerinde yapılan hayırcı toplantılara bakıyorum, fotoğraflara, tanıdık tanımadık yeni yüzler arayıp, tanıdıklardan kimler var, durumları nasıl diye izliyorum. Saçları biraz daha ağarmış emektar eski erkekler ve kadınlar, salonlarda genç yok, salon dediysek küçük toplantı mekanları. En azından çocuklarının bile ben yaşlarda olması mümkün katılımcıların, bir tek genci bile o odalara getirememiş olmaları içimi acıtıyor, umarım sandıklara giderler ve anne babalarının gelecek hayallerinin küçük patika yolları olmayı düşünürler. Toplantılarda yine ‘yeni siyaset, yeni dil, yeni insanlar’ gibi benim çok sevdiğim ama asla inanmadığım, inanılması mümkün olmayan, gerçekle bağı benim kimi siyasetle bağım kadar uzak olan kavramların yazıldığı metinleri okuyorum. Olabilemezliğin istememezlikten değil, dolaysız olarak eşyanın tabiatı gereği olduğu bu temennilerin ancak bizim ortadan yok olmamızla bir karşılık bulacağını nasıl söylerim. Söylesen de kimse itibar etmez zaten, yeni bir dil araya araya geçirdiniz ömrünüzü yeni bir hayatı kaçırdınız bu nedenle..

Bir kısım gençlerin Atatürk’ün bile böyle yetkileri yoktu broşürleri dağıttığı, kimi yaşlıların yeni siyaset dili peşinde koştukları, kimi savcıların da hayır diyeni PKK’li saydığı bu bahara giriş aylarında ve hâlâ yemin ederim ve sizi temin ederim ki; iki kelime arasına sıkıştırdığınız kaderimizi hangisi çıkarsa çıksın bu seçimden değiştirmeniz mümkün olamayacaktır. İnsan bir günde başka bir şey olamayacağı gibi, memleketin iki kelime arasına sığmayacak kadar oturmuş sorunları var. Ama diyorsak ki bize cesaret lazım, değiştirme umudu lazım, güvenimizi kaybettik bize güven lazım, gerçeğimiz budur! diyecek bir şeyim yok. Koskoca bir anayasal sistemi tek bir adamla açıklayacak kadar sembollerimizin esiri iken biz; Kürdlerle ne yapacağımızı bulamadan bize bir gelecek yok bu ülkede, ne yaparsak yapalım, boşa koysanız dolmayacak, doluya koysanız almayacak.

Hayır diyelim ama bir cennetten kurtulmayacağımız gibi, bir cennete de düşmeyeceğiz ertesi sabah, hâlâ birbirimizin cehennemiyiz bizler. Şimdilik Rusya’ya evet, yeni anayasaya hayır diyorum.

Sennur Baybuğa

(IMP News)

Bültene kayıt ol