Katliamları durdurmak için demokrasi ve dayanışmaya

03.01.2017 - 11:25
Şenol Karakaş
Haberi paylaş

Reina katliamıyla 2016’dan sonra 2017’nin de katliamla, gerginlikle, kasvetle yüklü olacağına ilişkin bir his, İstanbul’un üstünü örten bir sis gibi herkesi içten içe kemirmeye başladı.

Reina saldırısının arka planında Türkiye’nin sınır ötesinde emperyalist rekabetin göbeğine dalması en önemli etken. Doğru, Diyarbakır saldırısı, Suruç katliamı olduğunda Fırat Kalkanı yoktu. Türkiye zaten IŞİD’in hedef listesinde. Ama sınır ötesi askeri operasyonların ardından bizzat IŞİD lideri Bağdadi, Türkiye’ye yönelik saldırılar için direktif verdi. Fransa’daki aktivistler, Bataclan ve Paris saldırılarının ardından “Onlar savaşıyor biz ölüyoruz” başlıklı bir protesto metni yayınladılar. Hele, yıllarca savunulan Suriye politikasını kısa sürede terk edip, İran-Rusya ve dolayısıyla Esad rejimiyle konsensüs kurduktan sonra, sınır ötesi harekât egemen sınıf açısından oturduğu bağlamdan taştı. Dünyayı çelişkilerle, çelişkileri derinleştirerek ve acımasızca yönetmek için çarpışan ABD liderliğindeki blokla başını Rusya’nın çektiği ülkeler arasında kavga, küresel sermayenin farklı bölükleri arasındaki kavga olarak, tek tek bölgesel güçlerin aşık atamayacağı bir kapsamda cereyan ediyor. Reina’da gerçekleşen katliamdan bir gün sonra Irak’ta intihar saldırısında 35 kişi öldü. Musul, Rakka, El Bab… ABD, Musul operasyonunun kısa sürede bitmesinin mümkün olmadığını açıkladı. Musul operasyonunda bir ay içinde 1500 sivilin öldüğü belirtiliyor. Bu operasyonlar, terör, tedhiş, yıldırma, ne ad verirsek verelim, Fransa’dan ABD’ye, Belçika’dan Türkiye’ye, Irak’tan Almanya’ya kadar her ülkenin içinde karşı ifadesini buluyor.

Fakat Reina saldırısı, daha büyük bir felaketin habercisi ruh hâlini, doğrudan 2017’nin ilk dakikalarında gerçekleştiği ve yılbaşında eğlenen insanları hedefleyerek bir yaşam tarzını hedef aldığı için daha da kuvvetli bir şekilde besliyor. Yılbaşı yaklaştıkça, Müslüman olmayanlara yönelik ayrımcılık, nefret söylemi abartılı bir şekilde medyayı kapladı. Noel babanın kafasına tabanca dayamaktan, gazetelerin manşetlerinde yapılan son dakika uyarı ve tehditlerine ve oradan çeşitli tarikat liderlerinin fetvalarına kadar bir yaşam tarzıyla bir Müslümanlık yorumu dışında yer alan ve yılbaşı kutlama geleneğine sahip çıkan tüm inançlardan insanlar nefret yüklü propagandaya maruz kaldılar. Reina katliamı bu nefret yüklü propagandanın bezginlik yaratan koşullarında yaşandı ve katliamdan önce toplumun genişçe bir kesimi, toplumun bir başka kesimi ve bu kesimin kanaat önderleri tarafından gözden çıkartılabilir olduğunu düşünmek zorunda kaldığı bir saldırıya ve tehdit silsilesine maruz kalmıştı. Katliam bu tehdit silsilesinin üzerine geldi. “Gelecekteki felaket”in yaklaştığı duygusunun güçlenmesinin bir nedeni de budur.

Bir başka ve belki de en etkili neden, bu türden katliamların ardından, yetkililerin sadece ölü sayısını açıklamakla ve hamasi nutuklar atmakla yetiniyor olması. İktidarı alanlar, ülkeyi yönetmeye, dolayısıyla insanların güvenliğini sağlamaya aday olduklarını beyan etmiş olurlar. Hükümetin sorumlu bakanları, bu nedenle sorumludur. Yılbaşından günler önce başlayan nefret yüklü propagandaya ve tehditlere önlem alınmadı; sokaklarda yapılan nefret söylemine izin verildi, fetvalar yayınlayan dini liderler hakkında soruşturma yapılmadı; günler önceden kalabalık eğlence mekanlarına saldırı olabilir istihbaratı alınmış olmasına rağmen yeterli tedbir alınmadı; katliamı yapan şahıs elini kolunu sallaya sallaya mekândan çıkabildi ve bu satırlar yazılırken hâlâ yakalanmamıştı.

Her katliamın daha büyük bir felaketin habercisi olduğu yönündeki duygu, toplumsal kutuplaşmanın giderek derinleşmesinden, kutuplaşmacı siyasetin OHAL’le birleşerek işçi sınıfını paralize etmesi ve bölmesinden kaynaklanıyor. Bu nedenle, hem bu duygudan hem de bu saldırı silsilesinden kurtulmak için şu adımları aynı anda atmak zorundayız: 1. Savaş politikalarına ve militarist uygulamalara derhal son verilmeli, 2. OHAL’e karşı, demokrasi için hep birlikte mücadele etmeliyiz, 3. Laik-dindar bölünmesine karşı işçi sınıfının her düzeyde birliğini savunmalıyız, 4. Kutuplaşmacı dile karşı gerçek mücadelenin, dayanışmayı, birliği ve özgürlüğü savunan gerçekçi talepleri dile getirmeliyiz. 5. Bu saldırıları önlemesi gerekenlerin ve istihbarat zafiyeti sergileyenlerin derhal istifa etmesini savunmalıyız.

Şenol Karakaş

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol