İttihat ve Terakki, dünyanın gördüğü ilk tek parti rejimidir. İttihat ve Terakki gizli örgütlenme yapısından bir türlü kurtulup kitleselleşemediği için diğer emsallerinin, Musolloni’nin, Hitler'in ve Mustafa Kemal’in tek partisinin gölgesinde kalmaktadır.
Diğer tek partiler sıyrılıp kitleselleşirken, İttihat ve Terakki eski kontra yapısından kurtulamadığı için, daha doğrusu kurtulmak istemediği için, derin devletin dehlizlerinde kalmıştır. Tek parti rejimlerinde geçerli olan olgu, güçlü bir lider ve bu liderlerin şahsında cisimleşen tek bir parti etrafında ulusun birleşmesi, ona biat ve itaat etmesidir. Kısacası, bireyin bağımsız ve özgür duruşunun, bu duruşa yol açacak zeminin koşullarının ortadan kaldırılmasıdır. Bireyin özerkliğinin ortadan kaldırılmasıdır.
Siyasal sistemin, rejimin isminin ne olduğunun bir önemi yoktur. Rejimin ismi cumhuriyet, demokratik ve sosyalizm vs de olabilir. Tek parti rejimleri, kendi dikta yönetimlerini kurabilmek, oturtabilmek için genelde bu süslü isimlerle baskı rejimlerini perdelemeye, üzerini örtmeye çalışırlar. Geçmişte Cumhuriyet Halk Partisi, günümüzde ise AKP kendi tek parti rejimlerini oturtabilmek için temel hak ve özgürlüklere müdahale etmişler ve etmekteler hâlâ. Birisi cumhuriyet adına, diğeri ise demokrasi ve İslam adına, kamu hukuku başta olmak üzere bireyin özerkliğini, bağımsız hareket edebilme, karar alabilme mekanizmalarını ortadan kaldırmaktadırlar.
Dikkat edilirse AKP; eski Kemalist ve ulusalcı kadroları (bunlara cemaati de ekleyebiliriz) yine onların çıkardığı tek parti rejimlerine has yasalar ve kanunlar ile tasfiye etmektedir. Tek parti rejimlerinin ortaya çıkmasında dönemin konjüktörünün de büyük etkisi olmuştur. Fakat hangi dikta rejimlerinin neyin üzerine kurgulanıp, hangi öğeler ile bunu yaptığı çok önemlidir. Türkiye’deki özellikle CHP ve AKP’nin, geçmişte CHP’nin, günümüzde ise AKP’nin egemen olduğu tek parti rejiminde, diğer tek parti rejimlerini aratmayacak sert, katı ve hatta bazen onlardan daha asimilasyonist ve baskıcı olduklarını görmekteyiz.
Örneğin, Almanya’da Hitler’in egemen olduğu tek parti rejimi kendisini Alman ırkına dayandırıyor. Türkiye’deki ise Türk ırkına. Ama bu Türk ırkının toplam nüfus içindeki oranı yüzde üç-beş ise dayandığın bu öğe seni ne kadar ileriye götürecek? Bu durum seni ne kadar ayakta tutabilir? Tutamayacağı, günümüzden bakınca net bir şekilde görülüyor. Örneğin, adam dikta rejim de olsa rejimin isminden dolayı herkesi kapsayan, hiçbir etnisiteyi öne çıkarmayan Sovyet gibi bir kavram kullanıyor. Sovyet belli bir dönem, özellikle iç savaş dönemi bir tek parti rejimidir. Fakat, Sovyet kelimesi yukarıda da yazdığım gibi tek bir etnisiteyi tanımlamaz.
Peki sen ne yapıyorsun Türkiye Cumhuriyeti'nde? Ya asıyor, ya kesiyor, ya cezaevine atıyor, ya soykırım yapıyor, ya da asimile etmeye çalışıyorsun. Dolayısıyla tek partinin egemen olduğu dikta rejimlerinin en gerisi uygulanmaktadır bu topraklarda. Günümüzde AKP’nin, CHP döneminde başlayan, başta Kürt halkı olmak üzere baskıcı ve inkârcı politikaları bunun en bariz örneğidir.
T.C. daha 1989’a gelememiştir. Tek parti rejimlerinde egemen olan derin devlet, paralel devlet yapılanmaları hâlâ günceldir. Asker yaratma, üniformalı vatandaşlar yaratma durumu sürmektedir. Kürt’ün -ne kadar da tek parti rejimi Türk olarak gösterse de- bir alt kimlik olarak varlığının farkındaydı ve bunu biliyordu. Dolayısıyla başından itibaren bütün yasal ve anayasal düzenlemeleri geçmişte CHP, günümüzde ise AKP, bu minval üzerinden şekillendirdi.
Bizde bir kısmını tek parti rejimi ‘’Türk’’ diye tanımladı, rejimin yanına çekti, tanımlayamadıklarıyla savaştı. Mesela Kürt ile CHP’nin başlattığı bu savaşı AKP, Kürt siyasetçileri içeri tıkmak başta başta olmak üzere, CHP’nin geçmişte Kürt’e reva gördüğü her şeyi Kürt’e yaparak, Kürt ile devam ettirmekte, savaşmaktadır. Tek parti rejimi, kendisini cumhuriyet adı altında sürdürmektedir. Günümüzde bu rejimi AKP hükümeti değil, iktidarı yürütmekte, sürdürmektedir. İktidarı diyorum, şunun için, AKP artık salt kendinden menkul bir hükümet değildir. İktidarlaşan bir hükümettir. AKP demek bugün devlet demektir. AKP ve Recep Tayyip Erdoğan şahsında cisimleşen bu devlet ve tek parti rejimi, gündelik hayatın her alanına müdahale etmekte, Meclis’te ve diğer yaşam alanlarında kendi kurallarını konunun muhataplarıyla müzakere etmeden dikte ettirmeye çalışmaktadır.
Dolayısıyla "padişahlığı yıktık" ile başlayan efsane "Cumhuriyeti kurduk" ile devam eder. Peki hangi saikler ile yıktın, hangi saikler ile rejimi kurdun? İkisinde de halka baskı var mıdır? Vardır… Peki ikisinde de halka baskı varsa, bu halk hâlâ baskı altındaysa, değiştirdiğin nedir? Üst kurumlar. Adına Cumhuriyet denilen, esasında tek parti rejimi olan bu siyasal sistemde, üst yapısal kurumlar değişir, alt taraf olduğu gibi durur. Hilafet gitti diyanet işleri kurumu geldi. İşte eskiden bilmem ne bilmem ne nazırlığıydı, şimdi daha modern bir isim geldi, eskiden fes giyiliyordu şimdi fötür giyiliyor gibi bir durum.
Tek parti rejimindeki evrimi ise Osmanlı hanedanı ve arkasından iktidarlaşan İttihat ve Terakki ve onun devamı olan CHP, CHP’den bayrağı günümüzde devralan AKP tek parti rejimi diye ifade etmek mümkün... Tek parti rejimi günümüzde devam etmekte, değişilen ve değişim denilen şey ise bir hanedanın gidip diğer başka bir hanedanın gelmesidir. Devlet-parti özdeşleşmesi unutmamak gerekir ki baskıcı rejimlere has bir yönetim anlayışıdır. Ne yazık ki bizde olanda budur.
Mehmet Can